Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, medya temsilcileriyle iftarda buluştu. Huber Köşkü’ndeki iftar programına Albayrak Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Albayrak ile Yeni Şafak ve TVNET Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül başta olmak üzere çok sayıda davetli katıldı. İftar öncesi katılımcılarla tek tek tokalaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan iftarın ardından katılımcıları bizzat uğurladı. Yaklaşan Kadir Gecesi’nin hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Erdoğan, konuşmasını katılımcıların Ramazan Bayramı’nı tebrik ederek tamamladı.
Yanlı, tek taraflı, hatta kasıtlı bir haberin gerçek anlamda bir haber olmadığını belirten Erdoğan, “Hakikatin en yalın haliyle okuyucuya ve izleyiciye aktarılması, bu mesleğin olmazsa olmazıdır. Zira tahrif edilen hakikat, hakikat olmaktan çıkar. Özellikle de dezenformasyonla ağır bir propaganda bombardımanıyla hep karşı karşıya kaldık. Medya, halk adına kamuoyu oluşturan bir kuvvet olmaktan ziyade kendisini siyasetin yargının, yasamanın, yürütmenin, özellikle yerine koyan bir konumda olmuştur” diye konuştu.
Medyada farklı seslerin dillendirilmesine imkan sağladıklarını belirten Erdoğan, “Gerek hükümetimiz gerek şahsımla aynı şeyi konuşmak zorunda değilsiniz ama bir şeyi rica ediyorum o da şudur: Yerli ve milli olarak ülkemizin ve milletimizin menfaatinin olduğu yerde bana göre diğerleri teferruattır” şeklinde konuştu. Haber peşinde koşmakla, ihanete aracılık etmenin tamamen farklı şeyler olduğuna işaret eden Erdoğan, “Manşetini, kalemini, gazete sayfalarını, terör örgütünün emrine verenlerle, eline silah alıp dağa çıkan arasında temelde bana göre hiçbir fark yoktur. Terör örgütü mensupları ile işbirliği içinde hukuku çiğnemenin, milli güvenliği tehdit eden eylemlere girişmenin elbette bir müeyyidesi olacaktır” ifadesini kullandı.
Erdoğan özetle şunları söyledi: Nasıl siyasetçiler hukuk içinde hareket etmek zorundaysa, şüphesiz ki gazetecilerin de medya dünyası mensuplarının da aynı şekilde hukuka bağlı kalmak zorunda olduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz. Kaldı ki özgürlük dediğimiz şey sınırsız hürriyetin olduğu bir şey değildir. Özgürlüklerin de bir sınırı vardır ki benim özgürlük alanıma kadar bir özgürlük.
Biz yurt dışına çıktığımızda aynı şeyi söylüyorlar; ‘İşte sizin cezaevlerinde çok tutuklu gazeteci var.’ Bugün ülkemizde, size Bakanlığımızın rakamlarını veriyorum, mesleğini gazeteci olarak ifade ederek cezaevlerinde bulunan 177 kişiden sadece 2’si sarı basın kartı sahibidir. Bu 177 kişiden biri cinayet suçundan, diğerleri de terör örgütleriyle olan ilişkileri sebebiyle cezaevinde bulunuyor. Bunu öyle bir dezenformasyonla Batı dünyasına bildiriyorlar ki Batı dünyası da alıyor onunla bizim önümüze geliyor” açıklaması yaptı.
Söyleyecek sözü olanın yollarda değil Meclis’te konuşması gerektiğini belirten Erdoğan, “Varsa bir haksızlık müracaat edeceğin yer bellidir. Siyasette sözü olanın bunu ifade edeceği yerde yol kenarları değil, Meclis kürsüsüdür. Sizin gibi 15 Temmuz’da da bunu yapanlar oldu. Sizin 15 Temmuz’dakilerden ne farkınız var? Onların elinde F-16 ‘lar vardı. Helikopter ile saldırıyorlardı, tanklarla, toplarla saldırıyorlardı. Siz de şu anda yollarda yürüyüşleri yapıyorsunuz. Akşam da karavanlarda istirahat ediyorsunuz işte olay bu. Siz eğer kalkıp da ‘TEM’i veya E-5’i de işgal ederiz.’ filan diyecek olursanız o zaman durum aynı 15 Temmuz’a dönüşür ki ona da tabii müsaade etmek gibi bir lüksümüz asla yok” yorumunda bulundu.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun başlattığı adalet yürüyüşüne atıf yapan Erdoğan, “Siz eğer kalkıp da ‘TEM’i veya E-5’i de işgal ederiz’ filan diyecek olursanız o zaman durum aynı 15 Temmuz’a dönüşür ki ona da tabii müsaade etmek gibi bir lüksümüz asla yok. Zaten yapılan iş şu an hukuki değildir, onu da söyleyeyim. Bunu yasal yollardan, böyle bir adımı atmak suretiyle gidişiniz şu andaki hükümetimizin bir inceliğidir, daha da ileri gidiyorum bir lütfudur” dedi.
Bugün ortalığı ayağa kaldıranların, nümayişle suç bastırmaya çalışmak yerine, öncelikle kendilerini hesaba çekmeleri gerektiğini ifade eden Erdoğan, “FETÖ ile iş birliklerini sorgulamalıdır. Hukuk önünde hiç kimse layüsel değildir, dokunulmaz asla değildir. Kendi istedikleri kararlar çıkmadığında yargı kurumuna saldıranlar en büyük zararı bu ülkeye veriyor. Unutmayın, adalet yollarda değildir, adliye binalarındadır. Rahmetli Demirel’in dediği gibi ‘Yollar yürüyerek aşınmaz.’ Bunu aşındıramazlar” diye konuştu.
Yazarımız Yusuf Kaplan önceki gece evinde rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. Yüz felci teşhisiyle müşahade altına alınan Kaplan’ın durumunun iyiye doğru gittiği öğrenildi. Önceki gece geç saatlerde Twitter’da, “Küçük bir felç geçiriyorum. Medipol’e gidiyoruz. Dua ederseniz sevinirim. Teşekkür ederim” yazan Kaplan’ı takipçileri yalnız bırakmadı.
Medipol Bağcılar Hastanesi’nde yüz felci teşhisiyle yatırılan Kaplan, müşahede altına alındı. Yüz felci yavaş yavaş etkisi yitiriyor. Dün sabah saatlerinde twitterda yeni bir paylaşımda bulunan Kaplan, oyuncu ve karikatürist Hasan Kaçan’ı etiketleyerek, “Durumum iyi hamdolsun. Dualarınız için kalbî teşekkürler. Hasan Kaçan hastaneye yetiştirdi. Dost nedir gösterdi” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan gazetemiz yazarı Yusuf Kaplan’ı ziyaret etti. Kısıklı’daki Cumhurbaşkanlığı konutundan saat 15.40 sıralarında çıkan Erdoğan, Bağcılar’da bulunan Medipol Mega Hastaneler Kompleksi’ne geçerek Kaplan’a geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. Kaplan’ın doktorlarından durumu hakkında bilgi alan Erdoğan, ardından hastaneden ayrıldı.