Zekeriya Kurşun, Yusuf Kaplan, Yasin Aktay, Aydın Ünal ve Bülent Orakoğlu'nun yazılarının en dikkati çeken bölümleri:
Zekeriya Kurşun: İstanbul’dan Kudüs’e giden yolun haritası
Kudüs’te 1967 yılından beri süren haksız işgali kaldırmak için pek çok adım atılmıştır. Başarısız savaşlar, sonuçsuz anlaşmalar ve her seferinde yeni kayıpları beraberinde getiren “intifada” hareketleri. Ancak ilk defa 13 Aralık Çarşamba günü İslâm dünyası birlikte ses vererek umutları yeşertmiştir. Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı ile toplanan İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) üye ülkeleri güçlü bir ses ile “(Doğu) Kudüs’ü bağımsız Filistin’in başkenti” ilan etmişlerdir. Bu karar Filistin’in son yüz yıllık tarihindeki en büyük dönüm noktasıdır. Ayrıca bu karar sadece Kudüs için değil, İslâm dünyası için de büyük anlam taşımaktadır. Zira İslâm dünyası son yüz yılda ilk defa tavsiyeden öteye geçen “net ve gür” bir ses çıkarmıştır. Ancak bu karar ile zor bir yola girilmiştir. Bu yüzden, “İİT bu iddiasını ne kadar başarabilir, gücü buna yeter mi?” sorusu da zihinlerde yerini almıştır.
Yusuf Kaplan: Hakikatin şifreleri: Hayatı okuma ve dokuma hamleleri...
Hakikat, hayatta gizlidir. İnsanın hayatında... Hakikatin şifreleri, hayata nakşedilmiştir. Keşfedilmeyi bekler...Hayatta şifrelenen hakikatleri keşfedebilmenin yolu, hayata değebilmekten geçer: Hayatı soluyabilmekten... Hayatı duyabilmekten... Hayatı soluyabilirseniz, hayatın size fısıldadığı hakikatin şifrelerini de arı-duru, su katılmamış bir berraklıkta duyabilmeniz imkân dâhiline girer...
Dolayısıyla hayata değebildiğiniz, hayatı soluyabildiğiniz ve hayatı duyabildiğiniz andan itibaren, hayatı, hayata nakşedilen hakikatin şifrelerini okumaya da başlayabilirsiniz...Çünkü hayat, Hayy’dan gelir, o yüzden canlı ve diridir; yine o yüzden insanı diriltir ve canlı tutar. Canlı hayat, insana can, canlanan insansa, hayata ruh katar...
Yasin Aktay: Akıl ve strateji, ABD politikasının neresinde?
ABD’nin dünyanın süper gücü olması elbette bir tesadüften ibaret değildir. Bu güce erişmesinde sadece topraklarının devasa büyüklüğü veya maddi kaynakları belirleyici olmamıştır. Toprakları daha geniş, hatta doğal maddi zenginlikleri daha fazla olduğu halde Rusya, Çin ve Hindistan aynı güce sahip değil. Buna mukabil toprakları ve maddi kaynakları daha az olduğu halde kalkınmada mucizeler ortaya koyan devletler de olmuştur.
Aydın Ünal: Burj el Barajne
100 yıl önce, 9 Aralık 1917’de son Osmanlı askeri de Filistin’e veda ederken, Filistin toprakları üzerinde 600 bin Müslüman, 60 bin Yahudi nüfus vardı. 1948 yılına gelindiğinde ise Müslüman nüfus 1 milyon 200 bine, Yahudi nüfus da 800 bine ulaştı.
Bülent Orakoğlu: Trump Pentagon’un kuklası mı?
Bölgesel bir güç olan Türkiye’nin lideri Erdoğan, ABD’nin skandal Kudüs kararı sonrasında kısa bir süre içinde İİT üyesi 48 Müslüman ülkeyi İstanbul’da bir araya getirmiştir. Zirvede konuşan Erdoğan; ‘’BM Güvenlik Konseyi’nin 1980 tarihinde aldığı karara göre hiçbir ülke’nin Kudüs’te büyükelçilik bulunduramayacağı nedeniyle kararın hükümsüz ve gayri meşru olduğunu açıklamıştır. İsrail’in işgalci ve terör devleti olduğuna işaret eden Erdoğan "Öncelikle Filistin devletinin BM üye 196 ülke tarafından tanınması gerekiyor. Bunun için hep birlikte çaba sarf etmeliyiz. Bir tarafta işgalci konumunda olduğu BM kararlarıyla tespit edilmiş İsrail var. Diğer tarafta ise işgal altında olduğu uluslararası toplumca kabul edilen, üstelik her geçen gün daha fazla toprağı gasp edilen Filistin var. Geldiğimiz noktada Filistin devletinin tanınmasının barış sürecine atıfla geçiştirilmesi mümkün değildir. Diğer ülkeleri Filistin devletini 1967 sınırları temelinde ve başkenti Doğu Kudüs olacak şekilde tanımaya teşvik etmeliyiz. Bu noktada hayati önem arz eden bir diğer husus, Filistinli kardeşlerimizin birlik ve beraberliğinin sağlanmasıdır. Yapılacak olan olağanüstü zirve, İslam ümmetinin mücadele azmini gösterecektir. Bu davayı, bu bayrağı hep beraber daha ileriye birlikte taşıyacağız” demişti.