|

"İşte bu metal yorgunluğuna en doğru örnekmiş"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Merve Şebnem Oruç köşesinde 'metal yorgunluğu' gündemine işaret etti. Mehmet Acet, Aydın Ünal, Erdal Tanas Karagöl ve Ali Saydam da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
08:50 - 27/07/2017 Perşembe
Güncelleme: 08:59 - 27/07/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Ali Saydam, Aydın Ünal, Merve Şebnem Oruç, Erdal Tanas Karagöl, Mehmet Acet.
Ali Saydam, Aydın Ünal, Merve Şebnem Oruç, Erdal Tanas Karagöl, Mehmet Acet.

Merve Şebnem Oruç, Mehmet Acet, Aydın Ünal, Erdal Tanas Karagöl ve Ali Saydam'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Bir köprü içten içe yıpranabilirmiş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ak Parti’ye yeniden üye ve genel başkan olması sonrası verdiği dikkat çekici mesajlardan biri de “metal yorgunluğu” teşhisiydi.O böyle söyleyince haliyle metal yorgunluğu nedir, nasıl bir şeydir, sebepleri nelerdir, malum metal yorgunluğuna karşı ne yapılmalıdır, diye çokça yazıldı çizildi. Hakikaten de neydi tam olarak metal yorgunluğu? Google’ı açıp sordum: Metal malzemenin dayanma gibi özelliklerini yitirmesine deniyormuş metal yorgunluğu. Çekme, basma, sürekli esneme, sürekli germe, sürekli baskıya ya da kimyasala maruz kalma, ani soğuma, ani ısınma, sürekli yük altında olma, sürekli yük altındayken aniden yüksüz bırakılma vs. gibi çok çeşitli nedenleri varmış. Metali oluşturan atomların, yani yapıtaşlarının arasındaki bağlarda oluşan gevşemenin ortaya çıkardığı yapısal bozuklukmuş daha teknik bir tabirle.

Bu ‘ilklerin’ birkaç tanesini sayalım mı?

Kaçınız biliyor bilmiyorum.Eskiden şöyle bir laf edilirdi: “Dünyada bütün devletlerin orduları vardır. Üç ülkede ise devletlerin ordusu değil, orduların devleti vardır. Pakistan, Cezayir ve Türkiye’de…” Şöyle yakın tarihimizi hızlıca gözümüzün önünden geçirecek olursak, bunun, Cezayir ve Pakistan dışında Türkiye söz konusu olduğunda da yabana atılması mümkün olmayan bir tabir olduğunu görürüz. Sadece 10 yılda bir kendisini tekrarlayan darbelerin, orduyu ele geçirmek için yürütülen gizli/açık faaliyetlerin izini sürmeniz halinde, ulaşacağınız menzil bellidir. Devlet sahibi bir orduya hükmetmenin dayanılmaz cazibesi… Artık bu denklem değişti. Ne zaman? 15 Temmuz’dan beri.

Kudüs’te hutbeler

İsrail Dışişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti Grubu’nda yaptığı Kudüs merkezli konuşmadan rahatsız olmuş ve “Osmanlı İmparatorluğu günleri geride kaldı” ifadelerini de içeren bir 
.El Hak doğru: Osmanlı devleti, bundan 100 yıl önce, önce Kudüs’ten, ardından Beyrut, Şam, Halep’ten, en son Medine’den çekildi; İstanbul’u dahi düşmana teslim etmek zorunda kaldı ve tarih sahnesinden silindi. Ancak, İsrail Dışişleri’ne şunu bir kez daha hatırlatmak gerek: Türkler, Osmanlı’dan önce de yüzyıllar boyunca Kudüs’ün hadimi, hakimi ve hamisiydi. Kudüs Türklerin eline ilk kez 878 yılında geçti. Kahire merkezli Türk ve İslam devleti olan Tolunoğulları 905 yılına kadar Kudüs’e hakim oldular. 905 yılında ise, yine bir Türk-İslam devleti olan Akşitler Kudüs’e hakim oldular. 969 yılında Fatımilerin eline geçen Kudüs, 1071 yılında Selçuklular’ın batıya akın eden ordularının kumandanı Atsız bin Uvak tarafından fethedildi. Kudüs’te hutbeler Sultan Alparslan adına okunmaya başlandı.

Ar- Ge konuları tek çatı altında toplanıyor

Türkiye son yıllarda artan nüfusu ve büyüyen ekonomisi karşısında artan enerji talebini karşılamak adına büyük atılımlar gerçekleştiriyor. Başta doğalgazda olmak üzere, enerji alanında hayata geçirdiği projeler ve tasarladığı büyük yatırımlarla enerji merkezi olma konusunda ciddi adımlar atıyor.Türkiye, coğrafi konumu ile enerji kaynaklarına sahip olan ve bu kaynakları tüketen ülkeler arasında oluşturduğu koridor ve sahip olduğu güneş ve rüzgâr sayesinde enerjide potansiyeli olan önemli ve stratejik bir ülke konumunda. Bu potansiyeli sayesinde Türkiye neden yenilenebilir enerjiyi üreten ve üretim için gerekli teknolojiyi geliştiren bir ülke olmasın?

7 sanat dalı içinde en karmaşığı

Bu laf, bilindiği üzere ‘bir işin zor kısmının hâlâ durduğunu’ söylemek için kullanılır. Bir nal bulunmuştur. Diğer 3-4 öğe de bulununca yola çıkılabilecektir, anlamında…Antalya Film Festivali konusunda getirilmiş değişiklikler de bize bu sözü hatırlattı. Antalya Belediye Başkanı Sayın Menderes Türel’in, yanına festival yönetiminin yerli ve yabancı elemanlarını alarak düzenlediği basın toplantısında anlattıkları var elimizde. Bir de tabii, bu açıklamaların sonrasında kendisiyle yapılmış bazı söyleşiler… (Ne hikmetse Kültür ve Turizm Bakanlığımızdan bu hususta henüz bir ses yok) Antalya Film Festivali önemli midir? Evet, çok önemlidir. Türkiye ‘yumuşak güç’ konusunda geri kalmıştır. Bunu “Softpower Index” araştırması söylüyor. Türkiye millî kültür politikalarının uygulamalarında geri kalmıştır. Bunu III. Millî Kültür Şurası söylemektedir. Ve nihayet Türkiye kitap okumaktan tutun da üst yapı konularının tamamında bir hayli geri kalmıştır. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı sık sık dile getirmektedir…

#​Merve Şebnem Oruç
#Mehmet Acet
#Aydın Ünal
#Erdal Tanas Karagöl
#Ali Saydam
7 yıl önce