|

"Müslümanların 'tükürsek boğarız' dedikleri yer"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Ömer Lekesiz köşesinde Kudüs'teki gerilime işaret etti. Fatma Barbarosoğlu, Hatice Karahan, Hasan Öztürk ve Özlem Albayrak da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:17 - 21/07/2017 Cuma
Güncelleme: 09:32 - 21/07/2017 Cuma
Yeni Şafak
Hatice Karahan, Fatma Barbarosoğlu, Özlem Albayrak, Hasan Öztürk ve 
Ömer Lekesiz
Hatice Karahan, Fatma Barbarosoğlu, Özlem Albayrak, Hasan Öztürk ve Ömer Lekesiz

Ömer Lekesiz, Fatma Barbarosoğlu, Hatice Karahan, Hasan Öztürk ve Özlem Albayrak'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Kudüs’ü utanç duvarlarıyla çevirmeleri!

Elli yıldır İsrail işgali altında bulunan Kudüs’te (Beytü’l-Makdis’te, el-Aksa’da, Harem’de), ilk defa üç gün boyunca ezanlar okunmadı, Cuma ve vakit namazları kılınmadı.Bu üç günün sonrasında Harem’in de içinde yer aldığı eski şehrin, en işlek kapılarının girişlerine metal dedektörler konuldu. Filistinli Müslümanlar, İsrail tarafından güvenliği sağlama bahanesiyle zaten had safhaya çıkartılmış olan denetlemenin bu yeni aşamasına (da) itiraz ediyorlar, çünkü bunun bir güvenlik meselesi değil, el-Aksa’yı işgalin yeni bir adımı (safhası) olduğunu düşünüyorlar ki, İsrail tarafından bu zamana kadar açık ya da gizli olarak yapılan her şey de zaten onların tepkilerini haklı kılıyor. Harem merkezli olarak yeni gerilimin özetinin özeti budur. Ancak İbranilerin karakterini, inancını ve tarihini iyi bilenler meselenin tek merkezli (boyutlu) olmadığını da iyi bilirler. Bu bakımdan, el-Aksa’da bunlar olurken, İsrail’in bunların beraberinde daha neleri planladığını, bu olayı sadece İslam ümmetinin değil, dünya gündeminin ilk maddesi haline getirmekle şimdi hangi samanın altından su yürütmeye yeltendiğini de görmeye çalışmak gerekir. 

Korktuğun için tivit atamıyorsun da...

Her şeye rağmen okumak- yazmak için gayret ediyorum.Umudu korumak hiç kolay olmasa da, akıntıya karşı yüzmek pahasına devam ediyorum. (Her şeye rağmen kısmı acılı bir bahistir. Ne ki bunu anlatacak değilim.)  Okuyorum. Bir taraftan önüme düşen tivitleri okuyorum, tek başına doğum sancısı çeken gencecik bir öğretmenin gözaltındaki çilesini anlatıyor. Bu olamaz diyorum. 21. Yüzyıl'ın Türkiye’sinde bu haber gerçek ise, benim bu kadına karşı ödenecek borcum var. Her birimizin hanesinde kayıtlı borç ile önümüz hiç de aydınlık değil. Bu haberi sosyal medya hesabıma gönderenler, benim o tivitle ilgili yorumumu bekliyor. Yorum yapmıyorum. RT etmiyorum. Çünkü o yorumun, o gencecik kadının doğum yalnızlığına, sancılar içinde kıvranan yalnızlığına, benim vicdan sahibi entelektüel edalarında attığımın tivitin hiçbir faydasının olmadığını/olamayacağını biliyorum. Ne yapıyorum?

Figür olduğu fark ediliyor

Haziran başında “Sanayimizin Devleri” başlıklı yazımda, İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan en büyük 500 sanayi kuruluşunun 2016 performansına ışık tutmaya çalışmıştım. Bu hafta ise İSO 500 çalışmasının devamı niteliğinde olan ikinci 500’e dair detaylar yayımlanınca, yazının devamını getireyim istedim. Acaba bu grup geçen yıl nasıl bir tablo çizmiş diye bir bakmak gerek. Nitekim ilk 500’e nispeten daha küçük çapta ancak ekonomimiz için hatırı sayılır yeri ve anlamı olan bu firmaları iyice bir anlamakta fayda var.Hatırlamak gerekirse, “Türkiye’nin İkinci En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu” araştırmasındaki sıralama, üretimden satış rakamlarına göre yapılıyor. O halde konuya satış verileriyle başlayalım diyorum. Ve diğer dinamiklerle de madde madde devam edelim: *2016 yılında söz konusu grubun üretimden satışları %8,6’lık bir artış kaydetmiş gözüküyor. İlk bakışta nominal olarak 2015’e (%5,3) kıyasla bir güçlenme olduğu kesin ancak reelde memnun edici bir durum yok.

Ve öfkemizi kabartıyorlar

25 Haziran 2015 günü yola çıkmıştık. Ramazan ayıydı ve Cuma namazını Mescid-i Aksa’da kılıp, akşamında da bahçesinde iftar edecektik… Niyetimiz buydu. İstanbul’dan uçağa bindik. Tel Aviv’de indik. Yanımda gazeteci arkadaşım Halime Kökçe de vardı. Pasaporttan geçtik. Hiçbir sorun yoktu. Daha sonra bizimle aynı kafilede olan sivil toplum temsilcilerini beklemeye başladık. Hatta havaalanının kapısına kadar da çıktık. Beklemeye devam ediyorduk ki yanımıza bir erkek birkaç kadın geldi. Sivillerdi. Bana dönüp soy ismimle hitap etti, erkek olan. Ben de “evet” dedim. “Bizimle geliyorsunuz” dedi. Halime ile birlikte onlar önde biz arkada yürüdük bir süre. Pasaporttan geri geçtik. Bir odaya aldılar. Baktık ki kafilenin diğer üyeleri de orada. Gerisi uzun hikaye.Sonuç: Hiçbir gerekçe sunmadan sınır dışı edildik ve 10 yıl süreyle İsrail’e girişimiz yasaklandı. *** Oysa bu hadiseden birkaç ay önce aynı havaalanından İsrail’e giriş yapmıştım. Filistin’e geçmiştim. Kudüs’e, El Halil’e, Beytullahim’e uğramıştım. Mescid-i Aksa’da sabahlamış, Doğu Kudüs’te uzun yürüyüşler yapmıştım. Hiçbir sorun yaşamamıştım. Yani İsrail devleti birkaç ay ara ile farklı tutum sergilemişti.  İsrail..!

En zengin 10 kişisin varlığı

İktisat teorisinde, serbest piyasa ekonomisinin kendi içindeki dinamiğini anlatmak için sık sık kullanılan bir deyiş vardır: “Gizli El”. Bu mantığa göre bireyler kendi faydaları için, üreticiler de kâr peşinde koştukları takdirde, ekonomide devlet müdahalesine gerek kalmaz. Ekonomiyi dışarıdan bir müdahaleye gerek kalmayacak şekilde düzene sokan bu sistemin adı da görünmez eldir, Adam Smith’in ortaya attığı bu laf, liberallerin öteden bu yana kuralıdır, mottosudur, -teşbihte hata olmaz- hadis-i şerifidir. Ama ilginçtir, aynı Adam Smith’e göre “Büyük servet olan yerde, büyük eşitsizlik vardır. Bir kişinin çok zengin olabilmesi için en az 500 fakir gerekir.”Doğrusu bu, Adam Smith’in hergün duyduğumuz sözlerinden, mottolaşmış deyişlerinden birisi değil, insan iki yaklaşımın aynı filozofa ait olduğuna bile emin olamıyor. Yine de bunda şaşıracak bir durum yok, zira buna eşitsizlik teorisi deniyor ve tıpkı “görünmez el” deyişi gibi liberallerin inandığı ve desteklediği bir yaşam biçimini tasvir ediyor.

#Ömer Lekesiz
#Fatma Barbarosoğlu
#Hatice Karahan
#Hasan Öztürk
#Özlem Albayrak ​
7 yıl önce