|

"Naftalinlenip saklanan bir cumhurbaşkanı adayı"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Hasan Öztürk köşesinde 'siyaset mühendislerinin 2019 varyasyonları' başlıklı yazısını kaleme aldı. İsmail Kılıçarslan, Ömer Lekesiz, Hatice Karahan ve Abdullah Muradoğlu da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:04 - 8/08/2017 Salı
Güncelleme: 09:19 - 8/08/2017 Salı
Yeni Şafak
Ömer Lekesiz, Abdullah Muradoğlu, Hatice Karahan İsmail Kılıçarslan, Hasan Öztürk.
Ömer Lekesiz, Abdullah Muradoğlu, Hatice Karahan İsmail Kılıçarslan, Hasan Öztürk.

Hasan Öztürk, İsmail Kılıçarslan, Ömer Lekesiz, Hatice Karahan ve Abdullah Muradoğlu'nun yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

2019’da 3 seçim var

2019 senaryoları üzerine kafa yoranların “ne yapmak” istediğine ilişkin ipuçları “kırıntı” olarak kamuoyuna yansıyor. O kırıntıları takip ettiğimizde “siyaset mühendisleri”nin bu millete ve iradesine yönelik nasıl bir yönlendirme içinde olduklarını görebiliyoruz.SONAR’ın Başkanı Hakan Bayrakçı 7 Haziran 2015 seçimlerine gidilirken, twitter hesabından sıralı twitler atmış ve Ak Parti’yi tek başına iktidar yapmamanın formülünü(!) ilan etmişti. Bayrakçı’ya göre, HDP yüzde 11’in üzerinde oy alırsa ve Meclis 4 partili olursa Ak Parti birinci parti olsa da tek başına iktidar olamıyordu. Gerçekten de 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarına baktığımızda HDP yüzde 13 ile 4’ncü parti olarak Meclis’e girdi. Ak Parti yüzde 41 oy ile birinci parti oldu ama iktidar olamadı. (O dönemde HDP’nin Beyaz Türklere nasıl pazarlandığını hatırlayın lütfen.)

Bu çarpık bakış giderek...

20. Yüzyıl'ın uzun sayılabilecek tarihi Müslümanların temsili bakımından iki ayrı insan tipi çıkardı ortaya. Birincisi, şartlar ne olursa olsun Müslümanların izzet ve şerefini korumak üzere hareket edenler, ikincisi emperyalist efendilerinin çanağını yalayarak hayatta ve ayakta kalınabileceğini zannedenler.Birinci tip, Müslümanların kendi inançları, hayatları, ülkeleri, diğer Müslümanlar ve en nihayet gelecekleri hakkında kendi başlarına, müstakil olarak, müdahalesiz şekilde kararlar almaları gerektiğini savundu hep. Bunun yolunun da büyük oranda Müslüman toplulukların siyasi ve askeri bakımdan güçlü organizasyonlara sahip olmalarından geçtiğini düşündü. 20. Yüzyıl boyunca ortaya çıkan kitlesel İslami hareketlerin tarihi bir bakıma bu ‘müstakil olarak güçlü olma’ dileğinin de bir tarihidir. Türkiye’de adı Milli Görüş, Mısır ve bazı başka ülkelerde İhvan-ı Müslimin, Pakistan ve Bangladeş gibi ülkelerde ise Cemaat-i İslami oldu bu kitlesel, silahsız İslami hareketlerin. 

Bu eksiltme(ler) sürecinde

Gilles Deleuze, Sinema I – Hareket-İmge adlı kitabında, şey ve şeyin algılanımı hakkında şunları söyler:“Şey ve şeyin algılanımı bir ve aynı şeydir, bir ve aynı imgedir, ama iki farklı referans sisteminden biri ya da diğeriyle ilişkilidir. Şey, kendinde olduğu haliyle, bir bütün olarak etkilerine maruz kaldığı ve dolaysız olarak tepkide bulunduğu tüm diğer imgelerle ilişkili olduğu haliyle imgedir. Oysa şeyin algılanımı, onu çerçeveleyen ve ondan yalnızca kısmi bir etkiyi tutup ona yalnızca doğrudan tepki veren başka bir özel imgeyle ilişkili, aynı imgedir. Bu şekilde tanımlanmış algılanımda, asla şeyde olduğundan başkası ya da daha fazlası yoktur: Tam tersine ‘daha az’ı vardır. Şeyi algılarız, ama ondan bizi ihtiyaçlarımız bakımından ilgilendirmeyenleri çıkararak. İhtiyaçtan ya da çıkardan anlaşılması gereken, alımlayıcı yüzümüz uyarınca şeye ait bizde kalan çizgiler ve noktalarla, verebildiğimiz gecikmiş tepkiler uyarınca seçtiğimiz etkilerdir. Bu, özelliğin ilk maddesel anını tanımlamanın bir yoludur: Çıkarmaya dayalıdır, şeyden kendisini ilgilendirmeyeni çıkarır. Ama öbür taraftan, o halde şeyin kendisi kendini kendinde bir algılanım ve tam, dolaysız, yayılmış bir algılanım olarak sunmak zorundadır.” Biraz açacak olursak: Göz, bakmaya durduğunda tümel olanı görür; 

'Tasvip edilmeme' grafiği

Donald Trump göreve geleli 6 ayı geçti. Yarattığı beklentiler ise, bu süre zarfında vaatleriyle çok uyuşmayan bir hayal kırıklığına (ya da kimine göre memnuniyete) dönüştü.Aslında baktığınızda ülkede ekonomi yolunda gidiyor, doğru. Hatta geçtiğimiz hafta istihdamdan borsaya uzanan güzel güzel manşetler gelince “daha yeni başlıyoruz” babında mesajlara da şahit olduk. Tabii burada Trump faktörü ile geçmişten bugüne gelen mirasın meyvelerini ayrıştırma meselesi de var; o başka… Yeni Başkan'ın ekonomi politikalarındaki başarısı halka sorulduğunda ise, kafalar pek net değil. Örneğin, düzenli olarak yürütülen Quinnipiac University anketine göre, Trump’ın ekonomi yönetim tarzını tasvip etmeyenlerin oranı Şubat ayında %41 iken, geçtiğimiz hafta itibariyle %52 oldu. İyi verilere rağmen görüşlerin negatifleşmesi, vergi reformu gibi güçlü vaatlerin hayata geçememesini de içinde barındırıyor. Tabii farklı anketlerde daha yumuşak sonuçlara rastladığımız da olurken, detaylı veriler Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasındaki kısmen tarafgir görüş ve yanıt uçurumlarını da ortaya koyuyor.

“Koch ailesi”yle de çok yakın


“Afganistan meselesi” Trump yönetimi içinde tartışılan en önemli konu başlıklarından biri.  Savunma Bakanlığı takviye birlikler talep ederken Trump yeni bir strateji istiyor. Trump ABD’nin Afganistan’da kaybettiğini düşünüyor. “Ulusalcı” hizipten Steve Bannon, Stephen Miller ve Sebastian Gorka da aynı görüşteler. Temmuz ayı ortalarında bu stratejiyle ilgili kapsamlı bir raporun tamamlanmış olması gerekiyordu. Ancak ortada rapor falan yok.ABD’nin 16 yıldır sürdürdüğü işgal Amerikan medyasının da gündeminde. Afganistan’da maddi kayıpların trilyon dolarları bulmasına, 2 binden fazla askerin ölmesine ve 20 binden fazlasının yaralanmasına rağmen öngörülen hedeflere ulaşılamadığı ifade ediliyor. “Beyaz Saray”daki “Globalistler” ve “Ulusalcılar” arasında bu konu da çatışma nedeni. Medyaya sızan bilgilere göre geçenlerde Afganistan ile ilgili bir toplantıda Trump’ın Baş Stratejisti Steve Bannon ile Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster arasında çok sert tartışmalar yaşandı. Bu arada Irak’ın işgalinden sonra adı kötüye çıkan özel güvenlik şirketi “Blackwater”ın eskı kurucusu Eric Prince sahneye çıktı.

#​Hasan Öztürk
#İsmail Kılıçarslan
#Ömer Lekesiz
#Hatice Karahan
#Abdullah Muradoğlu
7 yıl önce