Türkiye, diplomatik ve siyasi çözüm çağrılarına kulak tıkayan Yunanistan ve Güney Kıbrıs Yönetimi'ne Libya ile tarihi bir mutabakata imza atarak yanıt verdi.
Mutabakatın ardından Yunanistan ve Güney Kıbrıs, başta olmak üzere İsrail ve Avrupa Birliği ülkelerinden tepkiler geldi.
- Peki Rumların bu başvurusu ne anlama geliyor? Doğu Akdeniz'deki deniz sınırları alanında uyuşmazlıklar Lahey'de çözülebilir mi?
RUMLAR SİYASİ MANEVRA PEŞİNDE!
ATİNA DA BENZER BİR BAŞVURU YAPMIŞTI
1970'li yıllarda Atina yönetiminin kıta sahanlığı uyuşmazlığı konusunda Uluslararası Adalet Divanı'na başvurduğunu hatırlatan Kuran, "Uluslararası Adalet Divanı dosyayı inceledi ve Türkiye'nin mahkemeyi yetkilendirmesine ilişkin bir onayı olmadığı için konuyla ilgili 'yetkisizlik' kararı verdi. Kararı verdikten sonra rutin bir işlem çerçevesinde uyuşmazlığın çözümü için taraflara barışçıl yollarla çözüm için tavsiyesinde bulundu." dedi.
TÜRKİYE DENKLEM DIŞINDA BIRAKILMAK İSTENDİ
Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin denklem dışına itilmek istendiğine dikkat çeken Kuran, şunları söyledi:
- "Yunanistan, Güney Kıbrıs, ABD, İsrail ve Avrupa ülkelerinin girişimlerine karşı Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklı haklarını dile getirerek, karşı hamleye girişti. Zaten 2011 yılında Türkiye, KKTC ile kıta sahanlığı sınırlandırma anlaşması yapmıştı. Şimdi Türkiye ve Libya yine 18.9 millik bir sınır çizgisi ile kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırlarını belirledi. Türkiye böylelikle Akdeniz'de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'ın planlarına darbe vurmuş oldu. Kopan kıyamet ve tepkilerin arkasında yatan şey budur. Türkiye bir karşı hamleyle Doğu Akdeniz'de haklarının hem kendi hem de KKTC haklarını gasp edilmesine müsaade etmemiş oldu"
TÜRKİYE'NİN ELİNİ GÜÇLENDİREN BİR ANLAŞMA
Türkiye'nin Birleşmiş Milletler tarafından meşru olan tanınan Libya hükümetiyle anlaşma yaptığına dikkat çeken Kuran, "Libya ile yapılan anlaşma, Türkiye'nin uluslararası platformlarda elini güçlendiren argümandır. Libya'daki şu anda işbaşında olan hükümet, BM tarafından meşru olarak tanınan hükümettir. Bu önemli bir noktadır. Yunanistan özellikle bu sınırlandırma anlaşmasını yaptıktan sonra Libya'ya NATO vererek, 'Bu konuyu kabul etmiyoruz, bu anlaşmayı açıklayın' dedi. Atina'nın bu tavrı doğru değil. Uluslararası Deniz Hukuku anlaşmasında bu hususlar çok ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir." ifadelerine yer verdi.
Türkiye, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuk Sözleşmesinin hükümleriyle barışık olduğuna dikkat çeken Kuran şunları söyledi:
- "Türkiye, 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesine taraf olmamakla beraber, sadece karasularının genişliğine ilişkin hüküm dışında sözleşmenin diğer bütün hükümleriyle barışıktır. Sözleşmenin diğer bütün kurallarını uygulamaya çalışan ve gözeten bir ülkedir. BM sözleşmesinde karasularının 6 milden 12 mile çıkarılması nedeniyle sadece bir hükme taraf olmamıştır."
TÜRKİYE DİĞER ÜLKELERLE MASAYA OTURABİLİR
"Türkiye bölgedeki diğer ülkelerle 'deniz yetki alanlarının sınırlandırma anlaşmalarını' yapmaya çalışacaktır. Güney Kıbrıs'ın korktuğu olay da bu sürecin başlamasıdır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin yaptıkları tamamen uluslararası hukuka aykırı. Tek başına adanın tamamında söz sahibiymiş gibi, Türkiye'nin ve KKTC'nin kıta sahanlığı haklarının bir bölümünü ihlal ederek, diğer ülkelerle sınırlandırma anlaşmaları yapıyor. Yunanistan ile de işbirliği halinde. ABD ve Avrupa'nın büyük doğalgaz arama şirketlerine ruhsat veriyor. Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarını bu saydığım ülkeler kendi aralarında paylaşmak istiyor. Hiçbir devlet buna müsaade edemez.
Türkiye, uzun kıyı sınırı nedeniyle Doğu Akdeniz'de en önemli aktörlerin başında geliyor. Burada sınırlandırma anlaşmaları, enerji rezervleri konusunda en fazla Türkiye'nin de söz sahibi olması gerekir. Doğu Akdeniz'deki bu enerji kaynakları konusunda Türkiye adil bir paylaşım istiyor"