|

Sanat biz iyi gelecek

Psikolog yazar Prof. Dr. Üstün Dökmen, son dönemlerde Suriyeli mülteci üzerinden yaşanan ötekileştirmeyi anlattı. Dökmen, "Ayrıştırma tarihin her döneminde olmuştur. Karşısındakini ötekileştiren öteki olmaya talip olan kişidir. Modern insanın yüksek ahlak standardı olmalı ve herkesi kucaklamalı" diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 23/07/2017 Pazar
Güncelleme: 03:05 - 23/07/2017 Pazar
Yeni Şafak
Sanat biz iyi gelecek
Sanat biz iyi gelecek

Hepimiz onu kişisel gelişim, psikoloji, toplumsal psikoloji analizleri ve yayınlarıyla tanıdık. Prof. Dr. Üstün Dökmen, akademik yolculuğunu bir kenara bıraktı ve yoluna yazarlık devam etmeye karar verdi. 15 yıl önce "Ladesçi" ile başlayan yazarlık serüveninin yeni durağı ise "Mektup" oldu. Doğan Kitap etiketiyle yayımlanan eser, Dökmen'in dokuzuncu romanı. Fantastik bir ülkede geçen roman idealist bir öğretmen olan Mirza ile ona yolculuğunda eşlik edecek Yusuf'un serüvenini konu ediyor. Henüz altı yaşındayken meslek olarak yazarlığı seçtiğini, evde dekor kurup tiyatro yazıp oynattığını söyleyen Dökmen ile yeni romanı vesilesiyle buluştuk. Biraz kitaptan biraz toplumsal meselelerden konuştuk...

ARTIK SADECE YAZARIM

Uzun bir süre televiyon programlarında davranışlarımızın bilişsel ve psikolojik arka planını yorumlayan Dökmen, artık yoluna sadece yazar olarak devam etmek istediğini belirterek şunları söylüyor: "Annem edebiyat hocasıydı. Fuzuli'nin bir şirini söyledi. Bugünkü Türkçe tercümesiyle: 'Bilimsiz şiir temelsiz duvara benzer, gayet itibarsız olur.' Burada bilimden kasıt pozitif bilim. Önce bilim öğren sonra sanatla uğraş diyor. Annemin sözlerini çok ciddiye alırdım. Bilimle uğraştık, psikoloji okuduk. Profesör olduk. Daha sonrası hedef yazarlıktı. Roman ve oyunlar yazdım. Komşu Köyün Delisi adlı oyun Devlet Tiyatroları'nda 477 kez oynandı. Roman yazıyorum. Artık yapmak istediğim şey roman yazmak."


CÜMLEMİZ BİR CÜMLE
OLMALIYIZ

Her ne kadar kendisini yazar olarak addetse de biz psikoloji alanında onun gibi bir uzmanı bulmuşken toplumda yoğunlaşan ayrışma ve ötekileştirme meselesini de sorduk. Bu kavramların yeni olmadığını, tarihin her döneminde şekilde karşılık bulduğunu vurgulayan Dökmen şunları söylüyor: "20 yıl önce hazırladğım bir romanım vardı: "Sağdıç". Romanın hepsi tek cümle. "Sağdıç cümlemiz, bir cümleyiz" diyor. Cümlemiz bir cümle olsaydık sağdıçlara korumaları gereken bir şey kalmazdı. Sağdıcın temel görevi damadı korumaktır. Çünkü damadı öteki olarak görenler var. Bütün insanlık artık bir cümle olmalı. Ama olamıyoruz. Ötekileştirme var. Sosyal psikoloji açısından bakalım. Öteki olmak acı verici. Siz A'sınız, B'yi öteki kıldığınız zaman otomatik olarak B'nin karşısındaki A olarak siz de öteki oluyorsunuz. Yani karşıdakini ötekileştiren kişi de öteki olmaya talip oluyor bu durumda. Olay basitçe bu. Türkiye'de bugün ayrıştırma, ötekileştirme var dersek tarihin her çağında her zaman olmuştur. Oldu, şimdi de olsun sonucu çıkmasın. Keşke olmasa. Modern insanın yüksek ahlak standardı olmalı ve herkesi kucaklamalı. Herkesi kucaklayan toplum "öteki" dediği grubu niye kucaklamasın?"

KOMŞU DEVLETTEN DOST, MİLLETTEN DÜŞMAN OLMAZ

Prof. Dökmen'e, ötekileştirme meselesi üzerinden son zamanlarda Suriyeli mültecilere yönelik baş gösteren toplumsal nefreti de soruyoruz. Ayrışmaya çok fazla anlam yüklememiz gerektiğine vurgu yapan Dökmen, felaket senaryoları yazılmasının doğru olmadığını belirtiyor ve ekliyor: "İzmir'in işgalinden sonra Sultanahmet mitingi yapıldı. Orada konuşan Halide Edip Adıvar, devletler hükümetler düşmanımız milletler dostumuzdur dedi. Hala geçerli. Komşu devletten dost olmayabilir ama komşu milletten de düşman olmaz. Bireyin yapabileceği şu; yüzeyde fırtınalar kopabilir, denizin yukarısında bir deniz savaşı yaşanabilir. Gemiler birbinine acımasızca savaşıyor, kan gövdeyi götürüyor olabilir. Ama altındaki balıkların birbirine düşman olmaları gerekmiyor. İnsanlar her zaman birbirine kucak açmalı. Bir grup bir grupla kavga edebilir. Bunlara ayrışma diyerek çok anlam yüklemeyelim. Hemen felaket geliyor dememek lazım. Türk insanı Suriyeli çok istemiyorsa yürüsün, pankart açsın. Suriyeli'yi sevmediği için değil kendini sevdiği için yapıyor bunu. Kendi bencilliğinden. Suriye ile 100 yıl düşman oluruz, mülteciler yüzünden kesin bir çatışma çıkacak gibi şeyler dememek lazım. Göçmenlerle ilgili alelalede bir fikir üretmek doğru değil. Büyük yorum yapanlar sonrasında hep pişman olmuştur. 80'lerde ülkücü solcu dövüşenler meğer aynı şeyi söylüyorlarmış da konuşmak nasip olmamış."


SANAT BİZE İYİ GELECEK

Dökmen, bize iyi gelecek tek şeyin ise sanat olduğunu söylüyor. Farklı dilleri ancak sanatla anlayabileceğimizi belirterek şunları söylüyor: "Orson Welles filminde bir karakter diğerine 'Gel beraber şarkı söyleyelim' diyor. İnsanları bir araya getirecek tek şey sanattır. Fakat insanların bir araya gelmesini istemeyenler bunu da engellerler. Sen onun müziğini dinleme, onun kitabını okuma der. Dünyada her zaman ötekileştirme birilerinin işine gelmiştir ki savaş olsun. Arada kısa devre yapıp roman okuyup, film izleyip, tiyatroya gidip farklı insanları anlayabilirsiniz.

Her zaman mutlu değil,
güçlü olmak zorundayız

Dökmen'in mutsuzluktan şikayetçi olanlara da şöyle sesleniyor: "Sürekli mutlu olmak zorunda değiliz. Ama güçlü olmak zorundayız. Mutlu değilim, sürekli mutlu olmak zorunda değilim ama güçlü durmalıyım demek lazım. Geleneksel Türk kültüründe cenaze dönüşünde helva pişirilir. İnsanlar çok keyifli olduğundan mı yapılıyor? Hayır. Ayakta kalabilmek adına. Yarım kaşık helva o insanları ayakta tutar. Mutlu oldukları için mi yiyorlar, hayır. Yine ayakta kalmak için. Mış gibi yapıp güçlüyüm deyip güllük gülistanlık göstermek de doğru değil. Ama güçlü olmak da fayda var.

#Üstün Dökmen
#Tiyatro
#Sanat
#sinema
7 yıl önce
default-profile-img