Kudüs'te ailelerin çoğu parçalanmış halde. Bir kısmı Ürdün’de bir kısmı ise Filistin’de. İsrail’in işgallerinden ötürü şu anda Kudüs’te hayat çok zor... İnsanlar günlük hayatlarında dahi epey zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Çok şiddetli bir baskı uyguluyorlar ve bunlar gün geçtikçe artıyor. Bunun tek sebebi ise bizi yani Filistinlileri şehirden uzaklaştırmak.
Bir yılın Kudüs’e ayrılması ve bu konuda farkındalığın oluşması çok önemli bir şey. 2009’da Kudüs şehri Arap kültür başkenti olarak ilan edildiğinde bu tür çalışmalar büyük bir etki yarattı ve oldukça başarılı oldu. Tabii İsrail yine tüm bunları engellemeye çalıştı. Medyayı etkili bir şekilde kullandılar. Burada yeniden bir Arap kültürünün yeşermesinin önüne geçmek istiyorlardı. O yıl İsrail hükümeti için çok kötü bir yıl olmasına rağmen Kudüs’teki Müslümanlar için çok güzel geçmişti. 2017 için de aynı şekilde olacağını düşünüyorum. Bu yıl inşallah Müslümanlar için güzel bir yıl olacak. Bu tür çalışmalarla Filistin sorunu, insanların zihninde yeniden yer edecek diye düşünüyorum.
Donald Trump’ın gelişi aslında İsrailliler tarafından güzel bir şeymiş gibi karşılanıyor. Ama bana göre öyle değil. Amerika’nın İsrail’in yanında yer alması, Müslümanların İsrail’e olan öfkesini daha da arttırıyor. Bu durum onların lehine değil aleyhine olacak. İsrail’in Haartz Gazetesi, bu sorunu görmüş ve bununla ilgili haberler yapıyor: “Trump’ın gelişi İsrail adına kötü bir durumdur” diyorlar. Şu an Trump’ın hala Tel Aviv’deki Amerikan Konsolosluğu’nu Kudüs’e taşıma fikri var. Eğer bunu gerçekleştirirse bütün Filistin’de ateş yanacak. İşte bu dediğim gazete de İsrail hükümetini bu konuda uyarıyor. Genel olarak baktığımız zaman bu sebeple Trump, İsrailliler için iyi biri değildir.
Başarılı bulmuyorum. Çünkü Trump, bölgeyi bilmiyor. Zaten şu an Amerikan yazılı ve görsel basını sürekli Trump’ın hatalarını gözler önüne seriyor. Gün geçmiyor ki Trump’ın bir hareketi Amerikan komedisine konu olmasın. Bu da onun pek akıllı biri olmadığını gösteriyor zaten. Bush da akılsızdı ama Trump’ın Bush’tan farkı, Trump’ın aşırı derecede narsist olması. Bu hem kendisi hem de bütün dünya için problem.
Trump’ın damadı gerçekte bir Yahudi ve Siyonist. Aslında Trump’ın damadının İsrailli ve Yahudi olması işlerin daha da tehlikeli bir hal almasını sağlıyor. Ne yazık ki bu durumun devam edeceğini düşünüyorum.
Sık sık gündüme gelen ve İsrail’in de uygulamaya çalıştığı ezan yasağı yeniden bir problem olarak karşımıza çıkabilir. Biz Filistin halkı olarak bunu asla uygulatmayız. Eğer İsrail böyle bir karar alarak bu yasağı uygularsa Filistinde yeni bir intifada başlar. Zaten 2015'ten beri devam eden bir intifada var. Bunu İsrail de anladı. Çünkü Filistin’deki sorunların hiçbiri çözülmedi.
Kesinlikle... Görüyoruz ki Türkiye, İslam aleminin sesi oldu. Türkiye’nin bu konuda da İslam aleminin öncüsü olması gerekiyor. Filistin sorunu, İslam dünyasında birinci sorun olarak kalmalı ve çocuklara küçük yaşlardan itibaren bu bilinç aşılanmalı. İslam dünyasının İsrail devletine “Şu sınırı geçme” diye şiddetli bir dille uyarması, tehdit etmesi ve kırmızı çizgilerini koyması lazım. Çünkü İslam dünyası kendi iç meseleleriyle uğraştığı zaman İsrail hükümeti de Filistin’le ilgili yaptırımlarını arttırıyor. Ancak İsrail, İslam ülkelerinin kendileri üzerine yoğunlaştığını gördüklerinde baskılarını durduruyorlar. Şu an zaman bizden yana, İsrail’den değil. İsrail hükümeti neredeyse 50 yıllık bir işgalin ardından devlet kurma konusunda başarı olamadılar. İslam aleminin tek yumruk olarak İsrail’in karşısında durması lazım.
Mahkumların tek isteği, insanca muamele görebilmek. Taleplerinden biri de Remle Hapishane hastanesinin kapatılması. Çünkü burası bir hastane değil adeta birer mezbahane. Buraya gelen insanlar her şekilde ölüme terk ediliyor. Örneğin bir mahkum, kanser dahi olsa sadece küçücük bir hap verilip ölüme terk ediliyor. Ayrıca sürekli yerleri değiştiriliyor. Bu nakillerde onlara çok kötü davranılıyor. Onlar için nakil günü demek cehennemi yaşamak.
Evet... Başımda ve ayaklarımda hala kapanmayan yaralarım var. Örneğin, 2000 yılının Eylül ayında Ariel Şaron, Mescid-i Aksa’ya geldiğinde onun önünde duran 150 kişiden biriydim. O sıra ikinci intifada yaşanıyordu. Şaron “Burası hep İsrail bölgesi kalacak” demişti ve büyük bir ayaklanma başlamıştı. Ben de Şaron’a ayakkabımı fırlattım. Hala Kudüs’e gittiğimde “Ayakkabılarım nerede acaba” diye düşünüyorum.
Biz İsrail işgali nedeniyle eğitime epey önem veriyoruz. Benim büyük babam beni hep şöyle öğütlerdi: “Biz Filistinliler olarak okumamız yazmamız ve akıllı olmamız gerekiyor. Çünkü İsrailliler buraları bizim cahilliğimizden işgal etti.” Bu nedenle Filistinli gençler yüksek lisans, doktora gibi aşamalarda eğitim görüyorlar. Biz de Filistinli akamisyenler olarak bu uyanışın bir parçası olmaktan büyük şeref duyuyoruz.