|

Sezaryeni doğum eğitimleri yenecek

Sağlık Bakanlığı’nın da desteklediği doğum eğitimleri, normal doğum oranlarının artmasını mümkün kılabilir. Anne adaylarına sezaryenin tek seçenek olmadığını hatırlatan eğitimler, doğumdan sonra yaşanması muhtemel pek çok problemi de ortadan kaldırıyor.

Yeni Şafak
04:00 - 19/02/2017 Pazar
Güncelleme: 12:30 - 19/02/2017 Pazar
Yeni Şafak
Sezeryeni doğum eğitimleri yenecek
Sezeryeni doğum eğitimleri yenecek

Doğum denildiğinde birçoğumuzun aklına Türk filmlerinden fırlamış, bağırış- çağırış içinde bekleyen gebeler geliyor. Kadın bedeninin sorunsuzca, ağrı dahi hissetmeden doğum yapabilecek olduğu unuttuk. Kötü tecrübelerin ve hatalı bilgilerin yanına zoraki uygulamaları katınca bir gebenin normal doğum yapması neredeyse imkansız hale getirdik. Daha kolay olduğu düşüncesiyle cerrahi müdaheleye yönelen anne adayları ciddi bir 'sezaryen piyasası'nı ortaya çıkardı. Sağlık Bakanlığı, getirdiği yeni kıstaslarla oranları normale çekmeyi amaçlıyor. Bu tabloya dur demeye çalışan doğum eğitmenleri ise gebelere 'bir ihtimal daha var' diyor.



GEBELER SEZARYEN SEÇENEĞİYLE BAŞBAŞA


Tarlada doğum yapan, ebenin bilgeliğine güvenen ninelerimiz için doğum hiç de bizim düşündüğümüz gibi değildi. Onlarca yıl önce evlerde, ebe desteğiyle yapılan doğumlar zamanla hastanelere taşındı. Bu doğumların şeklini değiştirdi. Yani klasik yöntemlerin unutulması bir noktada sorunun başlangıcı oldu. Ailesinden, çevresinden kötü doğum hikayeleri duyan ve bunu patalojik bir soruna dönüştüren kadınlar adeta çaresiz. Günümüzde çoğu gebe “Sezaryen ol, acısız, risksiz doğum yap" bakış açısıyla karşı karşıya. Bu da onları bilerek, hatta isteyerek sezaryen olmaya itiyor. Sağlık Bakanlığı yeni uygulamalarla oranlarını düşürmeye çalışıyor. Bu noktada annelerin elinden ise doğum eğitmenleri tutuyor. Gebeleri doğuma hazırlayan eğitimlerin, doğal doğum oranlarını arttıracağı tahmin ediliyor. Eğitimler bazı devlet hastanelerinde ve özel merkezlerde veriliyor.



NORMAL DOĞUM HAYATI ETKİLİYOR


Kendisi de bir doğum eğitmeni olan doğum psikologu Zeynep Kocamaz Öztürk'e göre yüksek sezaryen oranı bizim doğuma sorunlu bakış açımızın bir göstergesi. Öztürk, “Sezaryenin sadece mecbur kalındığında gerçekleştirilmesi gereken bir cerrahi müdahale, yani ameliyat olduğunu unuttuk" diyor. Son yıllarda Türkiye'de yapılan doğumların yüzde 53'ünün sezaryenle gerçekleştiğine değinen Öztürk, “Özel hastanelerde ise oran yüzde 70'e çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre bu en fazla yüzde 15 olmalı" ifadelerini kullanıyor. Normal doğumda anne ve bebek arasındaki bağı oluşturan, sevgi kokteyli olarak bilinen oksitosin hormonu salgılanıyor. Anne sütü için gerekli hormon da bu süreçte artıyor. Öztürk'e göre eğitimler sayesinde öğrenilen bu gibi bilgiler gebeleri daha bilinçli hale getiriyor.



NEGATİF HİKAYELER ETKİLİYOR


Doğumla ilgili sorunları çözecek en sağlıklı yol gebeleri eğitmekten geçiyor. Bu noktada Öztürk, sezaryenin bir öcü olarak gösterilmesinin de yanlış olduğunu söylüyor: “Zihinler sezaryenle meşgul oldukça vücut da onu gerçekleştiriyor. Sürekli sezaryenin kötülüklerini anlatıyoruz. Oysa burada mesele normal doğumu konuşmak, onun güzelliğini herkese fark ettirmek olmalı." Türkiye'de doğum şartlarının Avrupa'ya göre çok farklı olduğunun da altını çizen Öztürk şunları ifade ediyor: “Türkiye'de doulalık, yani birebir destek yeni yeni tanınıyor. Doğumhaneler soğuk bir imajın etkisi altında. Kadınlar çevrelerinden duydukları negatif hikayelerden etkileniyor. Mahremiyet bazı hastanelerde sağlanamıyor. Yan yana yatan gebeler, meraklı akrabalar, yabancı insanlar... Oysa yüzde yüz mahremiyeti sağlanmış bir alanda, normal doğum kolaylaşıyor. Gebenin bu karmaşadan kurtulması lazım. Doğum yapmak dünyanın en güzel anlarından biri. Yoğun bir sevginin oluştuğu bu an bebeklerin geleceklerini tümden etkiliyor."



DAHA AZ SORUN YAŞANIYOR


Sanıldığı gibi sezaryen daha az acı ve risk demek değil. Sezaryenlı anneler, cerrahi bir müdahale geçirmiş oldukları için normal doğum yapan annelerden daha geç iyileşiyorlar. Yine normal doğum yapan anneler, hormanlarını harekete geçirdikleri için anne sütü konusunda daha az sorun yaşıyor. Bebeklerde de uyku, emme, gaz ve bunun gibi sorunlara daha az rastlanıyor. Kimi araştırmalara göre sezaryanlı bebeklerin, aniden solunum değişikliği yaşadığı için ilerleyen yaşlarda astım olması ihtimali de hayli yüksek.



NEFES EGZERSİZLERİ SÜREYİ KISALTABİLİR


Doğum eğitimlerinde gebelere nefes ve vücut egzersizleri öğretiliyor. Masaj teknikleri, akubası, aromaterapi de bu işin bir parçası. Öğretilen egzersizler doğum süresini kısaltırken, acıyı ve ağırıyı da azaltabiliyor. İstatistiklere göre eğitim alan gebelerin sezaryen oranlarında azalma, ağrı kesici ihtiyaçlarında düşüş gözlemleniyor. Yani doğum eğitimlerinin yaygınlaşması durumda normal doğum oranlarının artması mümkün. Tabi ki bu gerekli olan sezaryanlara bakış açısını da değiştirmemeli. Doğum eğitimlerinde, bazı durumlarda sezaryenin anne-bebek dostu olabileceği de öğretiliyor. Gönlü rahat bir şekilde sezaryen olan anneler de en az normal doğum yapmış anneler kadar mutlu bir doğum yaşayabiliyor.





Bebeğin yolculuğu


Şule Bakırtaş, doğum yapmadan önce eğitim alan annelerden. Bakırtaş, kendi hamileliğine dek dinlediği doğum hikayelerinin hepsinin acı ve korku dolu olduğunu söylüyor ve hikayesini şöyle anlatıyor: “Saatlerce çığlık atan bir kadın gelirdi gözümün önüne. Doğum öncesi aldığım eğitim ve okuduğum kitaplar doğumun aslında doğal akışında ilerlediğinde ve müdahalesiz olduğunda nasıl kolay ve acısız fizyolojik bir olay olduğunu kabullenmemi sağladı. Doğum bebeğin yolculuğuydu. kaslarım ve zihnim bebeğime yardım ederse ağrı duymayacaktım. Ben aynı zamanda doula olan bir ebenin desteğiyle doğum yaptım. Doğum başladıktan sonra da hep yanımdaydı, onun desteği ve korkulardan arınmış iç sesim sayesinde ağrısız müdahalesiz (hiç bir ilaç ve tıbbi destek almadan) sadece 4 saat süren bir doğum yolculuğu yaşadık kızımla. Çok şükür ki ben insalara mutlu bir doğum hikayesi anlatıyorum."



Teslimiyet acıyı azaltabilir


Zeynep Tuba Kesimli Çolak da ilk doğumunu sezaryenle gerçekleştiren bir anne. İkinci çocuğunu ise SSDV ile dünyaya getirmeyi planlıyor. Çolak hikayesini şöyle anlatıyor: “İlk doğumum şartların arzu ettiğimiz şekilde olgunlaşmaması sebebiyle sezaryenle sonuçlandı. Her ne kadar yanımda sezaryen sonrasında bana yardımcı olabilecek aile bireyleri olsa da sezaryen kesinlikle bir annenin arzu edeceği, tercih edeceği bir doğum şekli değil. Şimdi ikinci bebeğimi bekliyorum. İlk doğum sezaryenle sonuçlanınca anne adayları normal doğum yapmak için daha da bileniyor. Bende de öyle oldu. Neler yapabileceğimi araştırmaya başladım ve doğum eğitimi almaya karar verdim. İlk doğumumdaki bir şanssızlığım da doğum eğitiminden haberdar olmamaktı sanırım. Eğitimden sonra, başlı başına fiziksel bir eylem gibi gözüken doğumun aslında annenin teslimiyeti ile nasıl da ağrısız, acısız bir mucizeye dönüşebileceğini idrak ediyorsunuz. Korkulacak bir şey olmadığını, anne gerçekten isterse, çevre destek olursa ve doğum ortamı da buna uygun ise sıkıntısız, keyifli, keşkesiz, müdahalesiz bir doğumun “gerçek" olabileceğini anlıyorsunuz. İnşallah buna şahitlik etmek de nasip olur."



Sağlıklı doğum lüks değil


Doğum desteğinin sanıldığı kadar 'lüks' olmadığının da altını çizen Zeynep Kocamaz Öztürk şunları söylüyor: “Günümüzde annelerin o kadar farklı etkinlikler için ciddi harcamalar yaptıklarını görüyoruz. Ancak bu etkinlikler bebeğinizin umurunda değil. Babyshower'lar, hastane organizayonları, süslemeler, altı ay kınaları, diş buğdayları, yaş günü kutlamaları liste uzayıp gidiyor. Şunu çok iyi anlamamız gerekiyor. Hayatımızdaki en önemli günlerden biri bugün. Bebeğimiz sadece bir kez doğuyor. Ve doğumun çocuğumuz üzerinde çok önemli bir etkisi var. Her bebek sakin huzurlu ve nezih bir ortam içerisinde doğmaya hakkı var. Doğumun her anını bedenimize kaydediyoruz. Bu sebeple çocuğumuzun nasıl doğacağına artık kafa yormamız gerekiyor."





Koşulsuz destek çok önemli


Esrin Karakoca ise ikinci bebeğini sezaryen sonrası vajinal doğum ile dünyaya getiren bir anne. SSVD tecrübesi Karakoca şöyle dile getiriyor: “Sıkıntılı bir süreçteydim. Ssvd destekleyen çok az hekim vardı. Alternatif yoktu. Bayram da doktorum tatilde, doğum yapacağım hastanede ise doğumhane kapalıydı. Doğum sürecim başlamıştı. Doğum psikologları hakkında bilgim vardı ancak hiç ihtiyaç görmemiştim. Daha önce doğum psikoloğundan doğum desteği almış biri ile son anda tesadüfen konuştum. Bunun üzerine Zeynep Kocamaz Öztürk ile görüştüm. Çok stresli, olumsuz düşüncelerle doluydum. Sadece bayrama denk geldiği için Ssvd denemeyeceğini düşünüyor çok üzülüyordum. Zeynep ile birkaç saatlik görüşme ruh halimi düzelti. Kendime yeniden güvendim ve akışına bırakmam gerektiğini anladım. Terapi esnasında yaşadığımız bir anı unutamıyorum. Zeynep bebeğimize seslenelim demişti. Bu aynı zamanda duamız. Ne zaman doğacağını sordu. Bende “herkes gelince" dedim. Bundan iki gün sonra doktorum dönünce, doğumhane açılınca, doğum doulam yanımdayken doğum oldu. Her kadının böyle bir desteğe ihtiyacı var. Birinin size her durumda koşulsuz destek vermesi çok büyük bir motivasyon."







#Sağlık Bakanlığı
#Sezaryen
7 yıl önce