Taha Kılınç, Mehmet Acet, Kemal Öztürk, Nedret Ersanel ve Özlem Albayrak'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:
Taha Kılınç: Harameyn emaneti
Merkezinde Kâbe’nin bulunduğu Mescid-i Haram, müteveffa Suudi Arabistan Kralı Abdullah tarafından 2011’de başlatılan dev bir projeyle, üçüncü kez genişletildi. Çevredeki yüzlerce binanın istimlak edilerek yıkılması suretiyle açılan alanda, mescidin kapasitesini 1 milyon 200 bin insanın aynı anda namaz kılabileceği şekilde büyüten bir yapılar silsilesi inşa edildi. Aynı zamanda Mescid-i Haram’ın etrafına onlarca yeni lüks otelin yapımını da kapsayan proje çerçevesinde, Ecyad Kalesi’nin yıkılmasıyla oluşturulan bölgeye dev bir saat kulesi-rezidans dikildi. Kurucu Kral Abdulaziz adına vakfedilen binanın bütün kira ve kat satış gelirleri, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî’nin ihtiyaçlarına harcanıyor.
Mehmet Acet: Ekonomide alarm zilleri mi çalıyor - 2
Hayır, ekonomide alarm zilleri çalmıyor.Her daim, her ülkede olduğu gibi ekonominin bizim ülkemizde de sorunları var, bugün yapmaya çalışacağımız şey de, bunlar üzerinde yoğunlaşmak olacak. Hafta sonu ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile yaptığımız 2,5 saatlik sohbetten sonra, ekonominin durumu bağlamında heybemizi epeyce doldurduğumuz için bugün de ekonomi başlıklı bir yazı ile huzurlarınıza çıkmaya karar verdim.
Türkiye’de, reflekslerini “Ekonomi batsa da, şunlardan bir kurtulsak” cümlesiyle özetleyebileceğimiz gürültü çıkarma kabiliyeti yüksek bir kesim var.Mesela, hükümetin vatandaşa “Altınlarınızı yastık altından çıkartıp ekonomiye kazandırın” çağrısını “Şimdi de milletin altınlarına göz diktiler” biçiminde sunan çevrelerden söz ediyorum.
Kemal Öztürk: Ülke saldırı altında ama bir de eksiklerimiz var
Komplo teorisi üreten çok var ülkede. Bana ihtiyaç yok yani. Bazı şeylerin de komplo teorisi olmadığı artık aşikar. Ülke saldırı altında, her gün yeni bir şey yapıyorlar. Bu artık komplo teorisi olmaktan çıktı. Lakin bunlar olurken benim anlayamadığım şeyler de oluyor ülkemizde.Durumu anlatmaya çalışayım. Kuşatma altında olan, beka tehlikesi yaşayan, devletine ve milletine açıktan saldırı olan bir ülkenin yapacağı ilk iş, milli birlik seferberliği başlatmaktır. Doğru mu?
Sonra savunma hatları kurarak, ayrım yapmadan ülkedeki her ferdi vatanını, bayrağını, milletini korumaya çağırmaktır. Sanırım buraya kadar hepimiz hemfikiriz.Peki şimdi bize yapılanlara ve bizim yaptıklarımıza bakalım. Fiili savaş açılmadan bir ülkeye hangi alanlarda saldırı yaparlar? Ben sıralayayım bildiğim kadarıyla.
Nedret Ersanel: Soçi’de Amerika’yı kim temsil ediyor?
Biz, ‘Tahran’a güvenebilir miyiz’ veya ‘Kremlin’le ne kadar ileri gidebiliriz’ sorularını tartışırken, Türkiye-İran-Rusya üçgeni, pusulanın tüm yönlerindeki ülkeler tarafından, Washington’un bölgesel stratejileri üzerinde derin bir huzursuzluğun paylaşılması olarak algılanıyor...Fakat bu kadar değil... “Rusya, Amerika ile anlaşmış olabilir mi, bunun için İran ve Türkiye’yi geriletebilir mi”, evet ve yazdık. Ama Rusya, Türkiye ve İran’ı gözden çıkaramaz. Ve bu da asgarisi!
Azaminin azameti ise şu satırlar yazılırken, uçları açık elektrik kabloları gibi savrulan haberlerde kendini gösteriyor: ‘Türk hava sahası Rus ordusuna açıldı’, ‘Putin Soçi’de Esad’la görüştü, üç ülke genelkurmay başkanı buluşuyor’, ‘Putin Soçi’den sonra Trump’ı arayacak’ hatta dün sabah saatlerinde bir şeye basmışsınız da ‘clik’ sesi gelmiş hissi veren, daha sonra düzeltilen/düşen, ‘Ruhani ve Erdoğan önümüzdeki hafta Esad’la buluşacak’ balonu...
Özlem Albayrak: Naim Süleymanoğlu’nun ardından…
Olimpiyat ve dünya şampiyonumuz Naim Süleymanoğlu’nun ardından yapılan bazı olumsuz değerlendirmeleri okuduğumda doğrusu içim buruldu. Her şeyden önce O, bayrağımızı göndere çektirmiş, İstiklal Marşımızı tüm dünyaya defalarca dinletmiş, Türk ulusunu gururlandırmış, milyonlarca insanın göğsünü kabartmış birisiydi.