|

"Suudların teslim alınması ve kullanılması"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Yusuf Kaplan köşesine 'Suudlar ateşle oynuyor!' başlıklı yazısını taşıdı. Özlem Albayrak, Hayrettin Karaman, Ömer Lekesiz ve Faruk Beşer de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
10:27 - 24/11/2017 Cuma
Güncelleme: 10:35 - 24/11/2017 Cuma
Yeni Şafak
Faruk Beşer, Özlem Albayrak, Hayrettin Karaman, Yusuf Kaplan, Ömer Lekesiz
Faruk Beşer, Özlem Albayrak, Hayrettin Karaman, Yusuf Kaplan, Ömer Lekesiz

Yusuf Kaplan, Özlem Albayrak, Hayrettin Karaman, Ömer Lekesiz ve Faruk Beşer'in yazılarının en dikkati çeken bölümleri:


Yusuf Kaplan: Suudlar ateşle oynuyor!

Batılıların Türkiye ile İran’ı birbirine düşürme tezgâhını bozduk ve Rusya’nın da dâhil olduğu yeni bir oyun kuruyoruz: Türkiye, Rusya ve İran devlet başkanları arasında gerçekleştirilen Soçi Zirvesi, özelde Suriye’nin siyasî geleceğini belirlemeye dönük önemli bir stratejik hamle. Ama bu zirve, genelde, bölgenin hem siyasî hem de stratejik geleceğinin kilometre taşlarını döşeyen tarihî bir zirve.

Soçi Zirvesi’yle birlikte, Batılılar, kısmen de olsa bölgenin geleceğinin şekillendirilmesinde devre-dışı bırakılacak...“Kısmen” dedim; çünkü Rusya üzerinde İngilizlerin, özellikle de Amerika’daki Yahudi gücünün çok ciddî baskısı var. Ruslar, kısmen de olsa Batılılardan bağımsız hareket edecek güce sahip değiller henüz.

Özlem Albayrak: Bir FETÖ turnusolu olarak Zarrab davası

ABD’deki Rıza Zarrab davası tuhaflıklarla dolu. Bu konuda en iyimser yorumu yapanlar bile “Türkiye, ABD’nin İran’a yönelik ambargosunu deldiği için cezalandırılıyor” diyor.

Oysa Erdoğan geçtiğimiz Eylül’ün 8’inde Kazakistan ziyareti öncesi bu konuyla ilgili açıklama yaparken, özetle “biz İran’a yönelik ambargo uygulamayacağımızı vaktiyle ABD’li yetkililere söylemiştik” diyordu. Erdoğan’ın soruya verdiği cevap şu şekildeydi: “Neymiş İran’la ilgili yaptırımları delmiş. İran’a biz bir defa herhangi bir yaptırım uygulama kararı Türkiye olarak almadık ki. Bizim İran ile ikili ilişkilerimiz var, hassas ilişkilerimiz var. İran’dan özellikle doğal gazımızın, petrolün bir kısmını oradan alıyoruz. Biz bunu kendilerine de o zaman söyledik. Ben bunları Sayın Obama’ya da söyledim, diğer bu konularla ilgilenen kişilerine, başta Dışişleri Bakanları olmak üzere onlara da söyledik. Yani dedik ‘Biz burada böyle bir yaptırım içerisine girmeyiz.’ Bu ekonomik ilişkileri yürüten bakanımız kim? Ekonomi Bakanı. Ekonomi Bakanı hükümetin attığı adıma ne yapacaktır? Uygulayanlardan bir tanesi olacaktır. Atılan bu adımlar siyasidir…”

Hayrettin Karaman: Niçin Müslüman düşmanlığı?

Sen onların dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki: “Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur.” Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır.” (Bakara:2/120).

Peygamberimiz (s. a.), gerçek bir elçi sıfatıyla bütün insanlar için bir rehber, bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderilmiş olmasına rağmen, Medine’deki yahudiler tam bir taassup ve tutuculukla Hz. Peygamber’e ve İslâm’a karşı tavır almışlar; ona ve onun getirdiği yeni dine uymaları ve bu dinin gerçekleştirdiği yenilikleri benimsemeleri gerekirken, tam tersine Peygamber kendi dinlerini benimsemedikçe ondan asla hoşnut olmayacaklarını ortaya koyan bir tutum sergilemişlerdir. Doğru ve kurtuluşa götüren yol Allah’ın yoludur; O’nun bildirdiği iman esaslarını, ibadet ve hayat tarzını benimseyip yaşamaktır. Bunlara dair Allah’tan bilgi geldikten sonra, artık yahudilerin veya hıristiyanların arzularına uymak, İslâm’la bağdaşmayan inanç, ibadet ve hayat tarzlarını benimsemek mümkün değildir; bunu yapan bir kimse Allah’ın dostluğunu ve yardımını da kaybetmiş olur.

Ömer Lekesiz: Kartondan müftünün siyasi fetvası ve bir sonuç

Suudi Arabistan Müftüsü Abdülaziz Al-i Şeyh’in, ekmeğini yediği yönetimin siyasetine uygun olarak verdiği fetvaya dair haberleri ve karşı görüşleri Yeni Şafak’tan okumuşsunuzdur.İslami terminolojiye ait olan müftü ve fetva kelimelerini gizleyerek okuduğumuzda, söz konusu bilgi Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı tarafından yapılmış rutin bir açıklamadan ibaret görünecek ve dolayısıyla değeri ve ciddiyeti de bununla orantılı hale gelecektir.

Suudi Arabistan’ın İsrail’le yürüttüğü Amerikan kurgulu yeni ilişkinin mahiyeti ve istikameti herkesin malumu olduğundan,  Müslüman devlet sıfatıyla da olsa o ilişki tahtında ileteceği bir önerinin veya emrin Müslüman kamuoyu (İslam Ümmeti) tarafından, duyulduğu ilk anda kadük hale getirileceği de yine herkesin malumudur. 

Faruk Beşer: 79 Kâbe baskını, Mehdi ve hadis müslümanlığı

Bu konuyu yıllar önce yazmıştım. Yakınlarda değerli ilim adamı Prof. Dr. Mehmet Emin Büyükkara’nın konuyla ilgili bilimsel bir makalesini okuyunca, görgü şahidi olarak tekrar yazmak istedim.

Otuz sekiz yıl önce bugünlerde (20 Kasım 1979) doktora çalışmalarım için kısa bir süreliğine gittiğim, şimdiki adıyla Ümmü’l-Kura Üniversitesinde idim. Birkaç yıl önce rahmetli olan değerli kardeşim Salim Öğüt ile aynı odada kalıyorduk. Salim Hoca o sabah namaz için Harem’e gitti ve gelmedi. Öğleye doğru gelebildi. Öğrendik ki, Harem-i Şerif, Mehdi ve askerleri tarafından işgal edilmiş, kapılar kapatılmış, Salim Hoca da içeride kalmış. Ama o kadar çok kişiyi kontrol edemeyecekleri için pencerelerden çıkıp gidenlere göz yummuşlar. Salim Hoca da bu yolla çıkıp geldi.

#Yusuf Kaplan
#Özlem Albayrak
#Hayrettin Karaman
#Ömer Lekesiz
#Faruk Beşer
6 yıl önce