1980’lerin sonundan itibaren Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmek için çalışmalara başlayan Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) TSK’daki öncelikli hedeflerinden biri Personel Başkanlığıyla birlikte askeri yargı kurumları oldu. Askeri yargıya sızmayı başaran FETÖ militanları yıllar boyunca kendine rakip olarak gördüğü subayları göstermelik soruşturma ve davalarla tasfiye etmeye çalıştı.
Askeri yargıda FETÖ’cü olmayan subaylar ile FETÖ’cüler arasında büyük bir sinir harbi de yaşandı. FETÖ mensubu yargıçların terörist faaliyetleri devam ederken diğer subaylar da paralel olarak FETÖ’ye karşı soruşturmalar yürütmeye çabaladı. O soruşturmaların yapıldığı süreçte askeri savcıların yaşadığı tedirginlik de gün yüzüne çıktı.
2010’da dönemin Güney Deniz Saha Komutanlığı Başsavcısı Albay Taner Güçlü, “Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi kumpas soruşturma ve davaların başlamasına neden olan imzasız ihbar mektupları gönderenler ile gizli belgeleri ele geçirenleri” tespit etmek için bir soruşturma başlattı. Soruşturma 2010/443 esas numarasıyla yürütülüyordu. Bu soruşturma devam ederken Başsavcı Güçlü, FETÖ’den tehdit almaya başladı. Güçlü o tehditleri, 2013’te Genelkurmay Savcılığı’na yazdığı bir dilekçeyle anlattı.
Güçlü dilekçede, “Tehdit ediliyorum. Mağdur edilmek istemiyorum, lütfen gereğini yapın” ifadelerini kullandı. Güçlü’nün beklediği oldu ve kumpası araştırdığı soruşturmalardan biri olan İzmir Askeri Casusluk davasında sanık yapıldı. Müebbet hapisle cezalandırılmak istenen Güçlü’nün görev yeri değiştirilerek İstanbul’a tayin edildi.
O dönem Güney Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığı’na atanan ve yüzbaşı rütbesinde bulunan Ersin Karatekin, soruşturma dosyalarını devraldı. 15 Temmuz gecesi ele geçirilen Sıkıyönetim Komutanlıkları görevlendirme listesinde adı olduğu için soruşturulan ancak suç unsuru bulunmadığı için hakkında takipsizlik kararı verilen Karatekin, o dönem yaşadıklarını savcıya şu sözlerle anlattı: “Taner Albay, devir teslim sırasında ‘Bu dosya sende bir değil iki çelik donla gez artık’ dedi. Ve yüzbasşı rütbesinde olan beni böyle bir sorumluluğun altına soktular. Aslında bu dosyayı kıdemli savcı olan Y.Y.’nin alması gerekliydi. Ben o dönemde yüzbaşıydım ve korktum.”