|

Yeni kuşaklar 15 Temmuz'u edebiyatla öğrenecek

27 Mayıs 1960’tan günümüze kadar yaşadığımız darbeler, sadece siyasi ve toplumsal değil edebi alanda da kendini gösterdi. Sosyolog ve araştırmacı yazar Prof. Dr. Hüsamettin Arslan, “Darbeler sürekli işlenen bir konu olmalı ki yaşananlar edebiyata yansıdı diyebilelim. Yeni kuşaklar 15 Temmuz’u edebiyatla öğrenecek” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 7/05/2017 Pazar
Güncelleme: 09:20 - 7/05/2017 Pazar
Yeni Şafak
Yeni kuşaklar 15 Temmuz'u edebiyatla öğrenecek​
Yeni kuşaklar 15 Temmuz'u edebiyatla öğrenecek​
Siyaset ve edebiyatın kesişimi olan darbe edebiyatı, 15 Temmuz’dan sonra yeniden hatırlandı. Darbe girişimi, üzerinden geçen zaman içinde birçok yazıya, öykü ve şiire konu oldu. “Eli kalem tutanlar başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarına, devlet kurumlarına büyük iş düşüyor” diyen sosyolog ve araştırmacı yazar Prof. Dr. Hüsamettin Arslan ile darbelerin edebiyat alanına yansımasını ve erken eğitimin önemini konuştuk.
15 Temmuz darbe girişimi edebiyatımızda yeteri kadar yer aldı mı?

15 Temmuz darbe girişimi henüz tam olarak edebiyata yansımadı. Birkaç klip yapıldı sadece. Onlarca roman, yüzlerce şiir yazılmalı. Tiyatro eserlerine konu olmalı. Sürekli işlenen bir konu olmalı ki yaşananlar edebiyata yansıdı diyebilelim. Darbeyi yapanların anlatıldığı kadar karşı çıkanlar da anlatılmalı. Edebiyatı, toplumun iç dünyasının kitaba yansıması olarak kabul ederek bunu söylüyorum.

ELİ KALEM
TUTANLAR İŞ BAŞINA
Darbe girişimine edebiyatta yer vermek neden önemli?

Yoksa yeni kuşaklara 15 Temmuz’u anlatmak çok zor olacak. 5-10 sene sonra doğacak olan çocuklar ise hiç bilmiyor olacak. 60 darbesini bilmeyen nesil buna örnek verilebilir. Eli kalem tutanlar başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarına, devlet kurumlarına büyük iş düşüyor. Gerekirse ödül yoluyla devletin de teşvik etmesi gerekir. Yeni kuşaklar 15 Temmuz’u edebiyatla öğrenecek.


Darbeleri önlemek için ne gibi önlemler alınabilir?

Demokrasiler, güçlü ordu olmadan yaşayamaz. Eğer Türkiye’de bir demokratik rejim olacaksa güçlü ordu kurulmalıdır. Devlete düşen, halkın ısrarla seçtiği bir iktidar gündemdeyken, artık başkalarına değil halkın iradesine bekçilik yapan bir ordu kurmaktır.

27 MAYIS BİLİNMİYOR
Darbelerin edebiyata yansıması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türk halkının maruz kaldığı darbeler, edebi çevrede yankı bulmadı. 12 Mart 1971’deki Deniz Gezmiş yansıdı, Madanoğlu yansıdı, 12 Eylül 1980 hakkında bir sürü şey yapıldı, hapishane şiirleri yazıldı. Türkiye’nin gençleri 12 Eylül’ü biliyorlar ama 27 Mayıs’ı bilmiyorlar. Cumhuriyetin kendisi de bir darbe olarak görülebilir. Kurtuluş Savaşı iki şeye karşıdır: İngilizler kontrolündeki Yunanlılar’a ve Osmanlı’ya karşı. Cumhuriyetin kuruluşuyla ilgili onlarca yazı kaleme alınmış ama cumhuriyetin mağdur ettiği halkla ilgili bir yansıma olmamıştır. Bu olaylar yazılmadığında gelecek nesle intikal etmiyor.

Peki edebiyata yansıyan kısmı için ne söylenebilir?

Türkiye’nin egemen edebi çevreleri jakoben. Yani halka rağmen edebiyat, halkı dönüştürmek için icat edilmiş bir edebiyat yapıyorlar. Bu edebiyat halkı yansıtmıyor. Bunu eğitim kurumlarında da görüyoruz. Orada da her şey vardır ama Türkiye’nin halkları yoktur.

Bu ülkemizdeki klasik sağ ve sol ayrımından mı geliyor?

Bizdeki ayrım Batı’daki sağ sol ayrımına denk düşmez. Türkiye’de Batılılar’la ittifak halinde yaşayan zümre solda yer alır, bu memleketin gerçek sahipleri, savaşlarda ölenler, bu memleketin yoksulları sağda yer alırlar.

ROMANIN KAYNAĞI
ÇELİŞKİDE OLABİLİR
Bahsettiğiniz sağ kesimin edebiyat ve sanatla nasıl bir ilişkisi var?

Türkiye’nin sağı dediğimiz kesim, modern sanat eserleri konusunda zayıftır. Sanattan alacağı her şeyi dinden alabileceğini biliyor. Hem mütedeyyindir hem de sanat yapmaya çalışır. Müslüman şiir, Müslüman roman, Müslüman tiyatro nasıl olacaktır, bunu düşünmek lazım. Yunus Emre’nin şiirleri hâlâ okunuyor. Yunus’un amacı şiir yazmak değildi, şiir formatında ibadet ediyordu. O, şiiri yaşama tarzı, dünya görüşü olarak görüyordu. Günümüz şiiri ise efkâr üzerine yazılır diye bir inanış var. Din ile modern sanatlar arasındaki paradoks konusunda Müslüman kesim düşünmelidir. Belki de böyle bir çelişki, muhafazakar, Müslüman kesimin roman kaynağı, şiir kaynağı olabilir.

Değişim için okul müfredatında neler yapılmalı?

Sadece edebiyat kitaplarındaki değişim yeterli değil. Türkiye eğitimde 2 şey yapmalı. Anaokulundan başlayarak Kuran kursunun yerini alacak bir ders programı hazırlanmalı. Bir de halk dansları eğitimi verilmeli. Çocuklar 7 yaşına kadar devletle dinle ilgili ne öğrenebiliyor? Ağaç yaşken eğilir. Kültürel kodlar 7 yaşına kadar verilir. Bunun formatı Kuran kursudur. Ben İmam Hatip’e gitmedim. Sadece Kuran kursuyla bütün duaları öğrendim ve bir daha da unutmadım. Bizi bu topraklara ait kılacak unsurlar bunlardır.

Anaokulları şu an ne durumda?

Şu anda farklı kesimlerden onlarca kişi anaokulu açıyor. Devlet ve Diyanet bunu düşünmeli. Özellikle Diyanet, eğitim konusunda baş aktörlerden olmalı. Açılan anaokullardak müfredata bakarsak bizi nasıl bir tehlikenin beklediğini görebiliriz.

#Darbe
#15 Temmuz
#27 Mayıs
7 yıl önce