|

Yeni Şafak yazarları ne dedi? (01.11.2016)

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik...

Yeni Şafak
09:58 - 1/11/2016 Salı
Güncelleme: 07:15 - 1/11/2016 Salı
Yeni Şafak

Salih Tuna, İsmail Kılıçarslan, Kemal Öztürk, Abdullah Muradoğlu ve Hatice Karahan'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:







Cumhuriyet’e Ümit Zileli, Sözcü’ye Uğur Dündar

Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı İbrahim Aydın Engin dün gazetecilerin “neden gözaltına alındınız" sorusuna, “Cumhuriyet'te çalışıyorum, yetmez mi?" karşılığını vermiş.


Bence asla ve kat'a “yetmez."

Şayet “Cumhuriyet" bir gazeteden ibaretse, neden suç olsun orda çalışmak?


Hele hele “muhalif" olmak, iktidarı kıyasıya eleştirmek gözaltına alınmanın nedeni olabilir mi hiç?

Öyle olsaydı…


Bundan birkaç ay evvel aynı yazar, “kafalarının içi tıklım tıklım tezek dolu bir zihniyet iktidarda" diyerek, iktidardakilere, eleştiri sınırlarını haydi haydi aşıp hakaret ettiğinde sorun olurdu.


Erdoğan'ı ve hükümeti eleştirmek veya muhalefet yapmak “sorun" değildir.


Sorun…




Yeni Mevlid'i hangi Türk yazacak?

Önce, belki bazılarınızın bildiği bir hikâye anlatarak başlayayım. Bence Osmanlı'nın en kritik döneminde, yani fetret devrinde, Bursa ve havalisini bir 'mehdi fırtınası' sarar. 'Ben mehdiyim, ben mesihim, ben mehdinin-mesihin habercisiyim' diyen çarşıda, pazarda, camide faaliyet göstermeye, taraftar toplamaya başlar. Tam o günlerde hitabeti pekiyi, etkileyiciliği fazla bir hoca peydahlanır Bursa'da. Rivayete göre Mısır'dan yahut Acem ellerinden gelmiştir. Ulu Cami'de verdiği vaazlarda cami hınca hınç dolmaktadır. Bir gün bu hoca, Bakara Suresi'nin son ayetlerinden hareketle 'Allah'ın peygamberleri arasında fark yoktur. Hatta babasız doğması bakımından Hz. İsa, Hz. Muhammed (sav)'den üstündür' deyiverir. Tam o esnada camide bulunan ve bu sözlere çok içerleyen Süleyman Çelebi dedemiz de bizim Mevlid-i Şerif olarak bildiğimiz Vesiletü'n Necat'ın ilk dizelerini böylece kaleme alır: 'Allah âdın zikredelüm evvelâ / vacib oldur cümle işde her kula'.




Hikâye böyle. Gelelim benim bu hikâyeyi anlatma gerekçeme.





‘Şii-Sünni kavgasında’ nerede duruyoruz?

"Hz. Muhammed” filmine giderken hepimizin aklında, 'İranlı (ve Şii) olan yönetmen Mecit Mecidi acaba Şiilik propagandası yaptı mı' diye gizili bir soru vardı. Doğrusu film boyunca bunun ipuçlarını bulmak için uğraşanımız çok oldu. Bu nedenle filmin tadı kaçtı çoğu insan için.




Hz. Muhammed filmindeki sorun neydi?




Filmden çıktığımızda benim aklımda tek bir soru vardı: 'Filmde bir şey eksik, bir tat, bir duygu eksik ama ne olduğunu bulamadım'. Sonra baktım bir çok arkadaşımız bu soruyu birbirine soruyor.




Film üzerine yazılmış makaleler ve sosyal medya paylaşımları çığla büyürken, tartışmanın odağı, filme girerken bizim de kafamızda olan soruya kaymış: 'Mecidi, Şiilik propagandası yapmış mı?' Tabi 'yapmış' diyenler filmi protesto edip, gidilmemesi için kampanyalar yaptı.




Filmi sanat açısından tartışan çok az oldu. Halen üzerinden duman çıkan tartışma, filmin Şiilik propagandası yapıp, dini gerçekleri çarpıttığı kısmıdır.





Putin’den Ortadoğu için Marshall Planı!

"NATO" Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Brüksel'deki Savunma Bakanları Toplantısı'nın ardından yaptığı açıklamada Rusya'yı 'tehdit' olarak görmediklerini ve yeni bir “Soğuk savaş” istemediklerini söyledi. Oysa NATO'nun Doğu Avrupa, Baltıklar ve Karadeniz politikaları tam da “Soğuk Savaş”ı çağrıştırıyor. Rusya'nın Ukrayna'da oynadığı rol, Kırım'ı ilhakı, Baltık sınırlarının yanı sıra Polonya ve Litvanya arasında Rus cebi olan Kaliningrad'ta askeri gücünü takviye etmesi de yeni “Soğuk Savaş”ın çoktan başladığını gösteren emareler.


ABD/NATO ile Rusya arasındaki restleşme birçok cephede, bu arada Doğu Akdeniz'de de gözleniyor. Bu karşılıklı gerilimi belsyen gelişmelere bakacak olursak ilan edilmemiş bir “Soğuk Savaş” zaten yaşanıyor. “Soğuk Savaş” tabiri ABD ve “Sovyetler Birliği”nin temsil ettiği iki kutuplu, risklerle dolu ve nükleer tehditle korkutulmuş bir dünyayı çağrıştırıyor. Bu yüzden “Soğuk Savaş” ayıplı bir tabir. ABD, Rusya'yı dünya politikasını tayin etme konusunda denk bir güç olarak görmek istemediği için “Soğuk Savaş” tabirini telaffuz etmekten kaçınıyor.


Abdullah Muradoğlu'nun yazısının tamamını okumak için tıklayınız:

Müstakbel ABD başkanı ve ekonomi

Ekonominin Kuzey Kore'si olmak istemezsiniz” diyerek, ABD'de dikkatleri üzerine çekmişti Profesör Holtz-Eakin. Trump'ın dış ekonomi politikalarından bahsediyor ve bu gidişatın sonucunu, “küresel arenada güvenilmeyen bir ortak olarak nam salmak” şeklinde nitelendiriyordu.




Şimdi Holtz-Eakin de kim derseniz, okulun bizim dönemde de görev yapmış gözde akademisyenlerindendi. Tabii kendisi daha ziyade, sonrasındaki Congressional Budget Office direktörlüğü ve Cumhuriyetçi McCain'in 2008 Başkanlık kampanyasında başdanışmanlık gibi DC rolleriyle daha bir göz önüne çıkmıştı. İşte bu seçim sürecinde de ABD'de bolca görüşüne başvurulan Holtz-Eakin, sermayenin yakınlara uçup gidebileceği ve Trump'ın böylece işleri kendi elleriyle kaçırabileceği uyarısında bulunurken, tüm bunlara katılmamak mümkün değil.




#Salih Tuna
#İsmail Kılıçarslan​
#Kemal Öztürk​
#Abdullah Muradoğlu
#Hatice Karahan
7 yıl önce