|

ABD Başkanlık seçimi Fransa’yı tedirgin etti

Hollande aday olup ikinci tura geçmesi halinde Marine Le Pen’in de birinci turda Sarkozy’den daha fazla oy alacağı kuvvetle muhtemel. Bu en kötü senaryolardan birisi olup bu durumda da devlet başkanlığını ikinci turda Milli Cephe adayının kazanabileceği yönünde tecrübeli Fransız siyasetçilerin ciddi kaygıları şimdiden var.

Yeni Şafak ve
04:00 - 17/11/2016 Perşembe
Güncelleme: 18:02 - 17/11/2016 Perşembe
Yeni Şafak
Prof. Dr. Ahmet Kavas • İstanbul Medeniyet Üniversitesi


Yakın geçmiştekilere kıyasla bu seferki ABD Başkanlık seçimleri Fransa'yı ilk defa çok yakından ilgilendiriyor. Birinci turu 23 Nisan'da, ikincisi ise 7 Mayıs 2017'de tekrarlanacak olan devlet başkanı adaylarının belirleneceği bugünlerde önemli bir dönemece girdiler. “Paris'e yağmur yağarsa damlaları Brüksel'e düşer" atasözü Fransızca'da meşhurdur. Bu sefer iklimi etkileyen coğrafya epeyce değişti. Öyle ki Vaşington'da gök gürledi, ama ıslanan daha çok Avrupa başkentleri oldu. Aylardır Hillary Clinton'ın kazanması için büyük bir beklenti sarhoşluğuna kapılan çevreler Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump'ın birincilikle ipi göğüslemesi karşısında büyük hayal kırıklıkları yaşadılar. Onun kazanması sadece ülkesindeki sevmeyenlerini üzmedi, Fransız siyasetçilerin içinde Milli Cephe (FN) lideri Marine Le Pen hariç büyük çoğunluğu seçim öncesine kadar ona kesin kaybedecek gözüyle bakıyorlar ve bu yönde konuşuyorlardı. Birden bu tavırlarından çark edip onu yok sayan ifadelerinden vazgeçtiler. Dahası bugünlerde onunla çok fazla ayrı düşünmediklerini ispat için geçmişteki göçmenler, işsizlik, popülist siyaset gibi bazı söylemlerindeki Trump usulü ifadelerini tekrar dillendirmeye özen gösteriyorlar.



Fransa'nın başına geçecek kişinin belirlenmesi öncesinde Sosyalist ve Cumhuriyetçi çizgide toparlanıp sol ve sağ eğilimleri karşı karşıya getiren rakip iki siyasi grup şekilleniyor. Önce oluşturulan bu iki grubun her birinin başına geçmesi muhtemel adaylar arasında ciddi bir yarış başlıyor. Ön seçimle belirlenecek Sosyalist ve Cumhuriyetçi iki aday kendi aralarındaki rekabetten çok birlikte en fazla üzerine gidecekleri Milli Cephe'nin (Front National/FN) değişmesi imkansız adayı Marine Le Pen ve sadece seçime girmiş olmak için ilk turda görünecek diğer sıradanlaşmış siyasi rakipleriyle tüm toplumun önünde kozlarını paylaşacaklar.



YENİLEN PEHLİVAN MİSALİ NİKOLAS SARKOZY YİNE ÖN SAFLARDA


Fransız halkı François Mitterand'a (1981-1995) ve Jacques Chirac'a (1995-2007) iki defa devlet başkanlığı makamını layık görmüşse de Nicolas Sarkozy için bu kuralı bozdu. Onu ikinci defa aday olsa da devletbaşkanlığı sürecindeki başarısız yöneticiliği ile bir daha tercih etmedi. O da seçimi kaybedince bir müddet ortalıkta gözükmedi. Ancak dışlanmak ona ağır geldi ve devlet içinde en az otuz yıl siyasi hayatı şekillendirmiş birisi olarak bunun meyvelerini bir kez daha almak istedi. Fransa'da onlarca yıldır iktidarın vazgeçilmez iki taliplisinden birisi olan ve sağ kesimi en fazla temsil eden ve 2012 seçimlerini kaybetmesinin ardından Halk Hareketi Birliği (Union pour un mouvement populaire, UMP) adlı partinin başkanı oldu. Bu siyasi çizgi 2015'te adını Cumhuriyetçiler (Républicains) olarak değiştirdi. Bu konumunu da önümüzdeki yıl yapılacak devletbaşkanlığı adaylığı için fırsata çevirme telaşına kapıldı. Şimdilik ön seçimdeki en güçlü rakibi yıllarca kendi başbakanlığı döneminde farklı bakanlıklar ve Bordeaux gibi Fransa'nın en önemli şehirlerinden birisinin uzun yıllar belediye başkanlığını yapan Alain Juppé'dir. Tüm enerjisini onun önünü kesmeye ayırıyor. François Fillon ve Bruno Lemaire de sondajlarda Cumhuriyetçiler adına %10'u aşan oranda taraftar bulsalar bile Sarkozy bunları ciddiye almıyor. Birçok dönem iktidarda kalan sağ partinin genel sekreteri Alain Juppé idi ve bir ara Sarkozy onun yardımcılığını yapmıştı. Haliyle rakibinin kişiliği hakkındaki bilgileri onu ürkütüyor. Zira 1990'lı yıllardan bu tarafa Fransız siyaset dünyasının en ağır ve şahsiyetli siması olarak bilinen Juppé'nin sıradan bir siyasetçi olmadığı herkesçe takdir edilmesinden anlaşılmaktadır. Halkçı görünen aldatıcı bir kişilikle değil, en büyük özelliği halktan birisi olarak öne çıkmasıdır. Bugünlerde yapılan anketlerde sağın ön seçimini ilk aşamasında ön planda, ikincisinde ise %58 gibi yüksek bir oranda tamamlayacağı yönünde sonuçlar almaktadır.



Fransa'nın Güven Veren Lideri: Alain Juppé


Her ne kadar sondajların ağzına bakarak ABD'deki başkanlık seçimi sürecinde hem bu ülke seçmenini, hem de bütün dünyada çıkacak sonuçları bekleyenleri yanıltan medya ve siyasi elitlerin ne derse gerçekleşir tezi Fransa'ya uyar mı? Alain Juppé'nin Cumhuriyetçilerin adayı olması durumunda siyasî kişiliği her şeyden önce Hillary Clinton ile mi Donald Trump ile mi kıyaslanır? Aslında ne Cilinton, ne de Trump ile de aralarında benzer veya zıt kişilik ilişkisi kurulamaz. “Arap Baharı" adı altında tüm Ortadoğu'nun düzeninin bozulmasında ve kan gölüne dönmesinde etkin olan ve bunda Nicolas Sarkozy'i payanda olarak kullanan Obama'nın Dışişleri bakanı Clinton'ın bu yıkıcı tarafından uzak bir kişiliği var. Yerinden yurdundan olan milyonların, hunharca katledilen yüzbinlerce insanın ve evsiz yurtsuz kalanların ahlarının Sarkozy ve Clinton'ın peşlerini bırakmayacağı belliydi. Bir kadın olması, ülkesinde ezilenlerin, yabancıların, siyahilerin vb. dışlanmış tüm sınıfların haklarını savunacağı balonunu medya ile siyasetin elitleri gece gündüz işleseler de tutmadı. Cumhuriyetçilerin adayı Trump açık ara seçimleri önde tamamlayıp ABD'nin 45. Başkanı olma yolunda ilerlerken Sarkozy ise Clinton gelirse kendi şansının artacağı tezleri üzerinde duruyordu. Haksız da sayılmazdı.



Sarkozy kullandığı dili, yani ulusal halkçılığı, aykırılıkları ve tüm kartları öne sürerek başarı elde eden Trump ile aynı kulvarda siyaset yaptığını dahi iddia edecek kişiliğe bir anda bürünüverdi. Fransa halkı ona 2012'de yol vermedi ve ön seçimde şansını denemek pahasına bugünlerde en güçlü rakibi Alain Juppé'yi önemsemediğini hissettirmeye çalışıyor. Rakibinin en önemli gündemi Fransa'da yaşayan herkesi “mutlu kimlik" etrafında toplama gayretini eleştiri konusu yapıyor. Çok sevildiği seçim bölgesinde yaptırdığı camii ve ülkede en az üç nesildir yaşayan Müslümanlara insanca muamelesini alay konusu yapıp rakiplerinin adını “Ali" Juppé olarak değiştirmeye kadar götüren Sarkozy yandaşları var.



MİLLİ CEPHE (FN) TRUMP'I ÇOKTAN MODEL YAPTI


1972 yılında Jean-Marie Le Pen tarafından kuruluşundan bugüne kadar Milli Cephe (Front National/FN) adıyla bilinen ve şimdilerdeki lideri olan kızı Marine Le Pen Fransa'nın siyasi hayatında önemli siyasi aktörlerden birisi oldu. Son yıllarda ırkçı kimliği yansıtan ifadelerini gizlese de üstü kapalı bir tarzda en basit ve anlaşılır bir dille fikirlerini halka boca etmekten geri durmuyor. Ama babasından devraldığı partinin çizgisindeki ırkçı ve Yahudi karşıtı ifadelerini 2011'den itibaren partisinin temel söylemlerine olan bağlılığına zarar vermeden üstü kapalı geçiyor. Avrupa'da Avusturya, Hollanda, Danimarka ve Almanya gibi ülkelerde göç, güvenlik, işsizlik, yabancı düşmanlığı gibi eğilimlerle örtüşen kişiliği ile kendisinden her geçen gün daha fazla çekinildiği bir gerçektir. Donald Trump'ın siyasi tavrına duyduğu yakınlığına sıradan Fransızlar bile şaşırıyor. Seçim sonrasındaki tüm destekleyici tavırlarına rağmen henüz Trump onun bu sadakatine karşılık vermemesi aslında ABD tarafında hiç ciddiye alınmadığının işareti olsa gerektir. Hatta Trump'ın zaferini ilan etmesini bile beklemeden Marine Le Pen'in onu saatler öncesinde seçimin galibi olarak kutlayacak kadar ileri gitmesi Sarkozy'nin Clinton hayranlığıyla eşdeğer görülmektedir. Trump'a seçim süresince medya ve siyasi elitlerce yapılanların kendisine de yapıldığını, ABD'de Cumhuriyetçi adaya destek veren beyaz kitlelerin taşralı, fakir ve az okumuş kesimler olmasını kendi seçmen kitlesine benzetiyor ve benzer yaklaşımın Fransa'da da gerçekleşip kendisinin rahatlıkla öne geçeceğine inanıyor. Sonuçta ABD seçimlerinde Sarkozy ile bahis oynasaydı bugün kazanan taraf olacaktı. Dahası siyasi öngörü bakımından kendi Cumhuriyetçi liderlerinden daha ileride olduğunu gösteriyor.



MİLLİ CEPHE ŞANSINI BAŞARISIZLIKTA ARAMAKTA


François Hollande aday olup, ikinci tura geçmesi halinde Marine Le Pen'in de birinci turda Sarkozy'den daha fazla oy alacağı kuvvetle muhtemel. Bu en kötü senaryolardan birisi olup bu durumda da devlet başkanlığını ikinci turda FN adayının kazanabileceği yönünde tecrübeli Fransız siyasetçilerin ciddi kaygıları şimdiden var. Alain Juppé'nin sağın adayı olması durumunda Marine Le Pen bir ihtimalde olsa Sosyalist grubun adayını geçip ikinci tura çıkabilir. Fakat bu durumda Alain Juppé birinci turda aday bolluğundan %50'yi aşamasa bile ikinci turda sağ eğilimlilerin tamamının, sosyalistlerin ise kahir ekseriyetinin, hatta tüm merkez solun da oylarını Marine Le Pen'i durdurmak için Juppé'ye vereceklerine kesin gözüyle bakıyorlar. Zaten FN'nin liderinin ikinci tura François Hollande ile kalması demek Avrupa'da kâbusa dönen göç, güvenlik ve yabancı karşıtlığı söylemleri ile merkez sağın ve işsizlik konusundaki basit, hatta taşradaki halkla ciddi oranda aynı dili konuşan sosyalist kitlelerin güvenini Le Pen kolay kazanarak seçimi galip bitirme şansının olduğunu düşünenler de mevcuttur. Fransa'da Alain Juppé'nin kazanması Türkiye açısından da seleflerinin hatalarının ciddi olarak gözden geçirilmesi ve müspet anlamda yeni sayfaların açılması anlamına gelecektir.





#ABD Başkanlık seçimi
#Milli Cephe
#François Hollande
#Ahmet Kavas
7 yıl önce