|

ABD’nin yeni Sykes-Picot çabası ve PYD’nin rolü

ABD, Suriye’de kendince PKK’nın günahlarından arındırdığını sandığı PYD terör örgütü ile iş tutarak, bölgeyi yeniden dizayn çabasına girişmektedir. Bu sözde çözüm çabası, sadece daha fazla kan ve gözyaşı getirecek yeni bir Sykes-Picot formülünden başka bir şey değildir.

Yeni Şafak
04:00 - 4/05/2017 Perşembe
Güncelleme: 08:19 - 4/05/2017 Perşembe
Yeni Şafak
ILLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
ILLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Necati Anaz - İstanbul Üniversitesi

Uluslararası ilişkiler öğrencilerinin ilk derslerde öğrendikleri bir konu vardır, o da Soğuk Savaş’la beraber küresel güçler çıkar çatışmalarını ve jeopolitik emellerini vekalet savaşları üzerinden yürüttükleri gerçeğidir. Dönemin iki süper gücü olan komünist Rusya ve kapitalist ABD’nin hiçbir zaman tam kapasite birbirleriyle savaşmadığını fakat anlaşmazlıklarını üçüncü dünya ülkelerini savaşa sokarak kendi hesaplarını bu şekilde gördüklerini öğrenir öğrenciler. İlaveten öğrenciler Soğuk Savaş sonrası ‘yeni dünya düzeninde’ vekalet savaşlarının üçüncü dünya coğrafyasının yanında küresel terör örgütleri üzerinden yapıldığını da öğrenir. Öğrenciler ayrıca küresel terörün bölgesel sorunların çözümünde masada olmak isteyen bölge ülkelerini hizaya getirmek için kullanıldığını da okurlar. Aslında Ortadoğu’da ve Türkiye’nin güneyinde 2010›dan beridir cereyan eden olayların özeti literatürde karşılığını bu şekilde bulur. Yani, reel-politik ilişkiler üzerine kurulu uluslararası ilişkiler halen tüm güncelliği ve çetrefilliği ile karşımızdadır. Bugün ABD'nin ve Rusya’nın Suriye ve Irak topraklarında ete kemiğe büründürmeye çalıştığı stratejik hamlelerin ve jeopolitik düzeneklerin kökünü yukarıda ifade ettiğimiz çıkar saikleri oluşturmaktadır. Bu temel yaklaşımı destekleyen ve kurgulanan jeo-stratejik planların operasyonalize edilmesi içinse PYD/PKK/DEAŞ gibi terör örgütlerinin bilfiil alanda küresel güçler adına vekalet savaşı yürütmeleri hayatı önemde olmaktadır. Bu çerçevede bu yazı ABD’nin PYD üzerinden yürüttüğü Ortadoğu jeopolitiğini ve bu agresif jeopolitiğin getirdiği tekinsiz durumları tartışacaktır.

BÖLGESEL LEJYONER

2014’te Kobani’nin DEAŞ’ten kurtarılması için Türkiye’nin de Peşmergeler ve Özgür Suriye Ordusu aracılığıyla destek verdiği operasyon PYD için bir dönüm noktası olmuştur. Kent, DEAŞ militanlarından kurtarılmış ve kamuoyunda genel hava Kobani benzeri operasyonların devamından yana değişmiştir. Ancak Suriye’nin Kürtleri adına haraket ettiğini ifade eden PYD terör örgütü Kobani’nin uluslararası koalisyonun operasyonları sonucu kurtarılmasını fırsata çevirerek kenti himayesine almıştır. PYD zaman kaybetmeden kentin demografisini de değirştirecek adımlar atmıştır. Kenti PYD çizgisinde olmayan Kürtlerden, Araplardan ve Türkmenlerden temizlemiştir. Tüm bunları yaparken PYD aynı zamanda da dünya kamuoyuna Kürtleri DEAŞ’ın elinden kurtaran ve DEAŞ’le mücadele eden yegane kahramanlar olarak poz vermiştir. Bu hiç kuşkusuz Vasington ve Kremlin için de olumlu bir gelişmedir zira DEAŞ’ın temizlenmesi bahanesiyle Suriye’ye giren ABD ve Rusya’nın bu minvalde yerel müttefiki olacak ve onların paralı askerliğini yapacak bir örgütte bulunmuş olur. PYD, Esad ile mücadeleye girmediği müddetçe Rusya’nın, ABD’nin güdümünden çıkmadığı sürece de ABD’nin desteğini garanti eder. ABD ise PYD ile kurduğu ittifakı kendi kamuoyuna ve dünyaya DEAŞ’e karşı mücadelesinde vazgeçilmez yerel unsur olarak meşrulaştırır. Güya Körfez ve Afganistan savaşlarından ders alan ABD, El Kaide ve DEAŞ ile mücadelede yerel dinamiklerin etkin kullanılmasını zorunlu bulacak ve bölgedeki varlığının gayesini de özgürlük ve barışın tesisi olarak kodlayacaktır. Bu pozisyon ABD’ye hem NATO cephesinde hem de BM Güvenlik Konseyi’nde PYD gibi bir terör örgütünün silahlandırılmasında meşrulaştırıcı imkan sağlayacaktır.

ABD’NIN JOKER KARTI

Suriye iç savaşına ABD ve Rusya’nın yanı sıra, Şia jeopolitiği üzerinden taraf olan İran ve onun silahlı piyonu Hizbullah, bölgenin parçalanması ve kentlerin yok edilmesinden güç devşiren bir İsrail ve güney bölgesinin istikrarının sağlanmasını önceleyen Türkiye gibi bölgesel aktörler de dahil olmuştur. Ancak Türkiye için Suriye ve Irak sınır güvenliğinin ötesinde ayrı bir önem arzeder çünkü Türkiye'nin Arap dünyasına ve Ortadoğu'ya karadan açılmasını sağlayan en önemli güzergah bu bölgeden geçer. Bu manada Türkiye, bölgenin istikrarının Suriye ve Irak'ın istikrarından geçtiğini ve Suriye ve Irak'ın istikrarının ise enjekte edilen terör örgütlerine yeni bölgesel imkanların sağlanmadığı organik bir çözümün formalize edilmesinden çıkabileceğini düşünmektedir. Türkiye ayrıca güneyinde silahların gölgesinde homojenleştirilen tampon bölgeye de karşı çıkmaktadır. Muhtemel bir tampon bölge, coğrafya için yeni bir Sykes-Picot anlamına geleceği için Türkiye'yi kaygılandırmaktadır. Fakat, istikrar ve huzur, ABD ve Rusya gibi bölgenin inorganik unsurlarının bölgeyi kontrol edememesi anlamına geleceği için herşeye rağmen istikrarsızlık desteklenmekte ve sürdürülebilinir kılınmak istenmektedir. Aynı zamanda PKK ve FETÖ üzerinden kurgulanan ‘yeniden dizayn’ projelerinin Anadolu’da karşılık bulamaması özellikle ABD ve Batı Avrupa ülkeleri için PYD adeta joker kartı gibi istenildiğinde Türkiye’nin güneyinde düzensizlik adına jandarmalık yapabilecek örgüt olarak fırsat yaratmaktadır. Türkiye'nin güneye açılımını bloke edecek ve zamanı geldiğinde Türkiye sınırları içerisindeki kolu olan PKK üzerinden de operasyonlar yaparak Türkiye’nin elini zayıflatacaktır.

İSRAİL İÇİN DE
TERCİH NEDENİ

ABD, bir NATO üyesi ve müttefiki olan Türkiye’yi bir taraftan Suriye üzerinde etkisiz kılmak isterken diğer yandan da teröre destek veren ülke konumuna da düşmek istememektedir. ABD, PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmektedir. Dolayısıyla PKK gibi bir örgüte ABD’nin doğrudan destek vermesi stratejik değil aksine ABD’nin müttefiki karşısında zor duruma düşmesi anlamına gelecektir. Dahası, kentlere saldırarak sivil insanları katleden bir örgütün stratejik ortağı görünmek ABD için iyi bir pozisyon olmayacaktır. ABD iyi bilmektedir ki artık PKK hali hazırda bölgenin Kürtlerinin teveccühünü daha da yitirmiş bir örgüttür ve örgüte katılımlar neredeyse sıfırlanma durumuna gelmiştir. Ayrıca Türkiye’nin terörle mücadelesindeki özgün başarısı PKK’yı çıkışı olmayan bir sona doğru itmiş ve örgüt kırk yıllık varlık sebebini de kaybettirmiştir. Dolayısıyla bölgesinde zayıf bir örgüt olarak varlığını sürdüren PKK, ABD için stratejik bir müttefik olmayacaktır. Ancak, “Kobani kahramanı” ve DEAŞ’le mücadelenin ana dinamosu olarak imaj yapan PYD, PKK’nın bıraktığı bu boşluğu dolduran alternatif örgüt olarak karşımıza çıkmaktadır. Zaten, PKK’nın kurucu kadrosunun Rusya’ya daha yakın durması ve sol söylemleri de PKK’yı ABD için çekici kılmamaktadır. Üstelik PKK’nın hali hazırda Almanya, Fransa ve Rusya gibi örtülü destekçileri varken ABD’nin kaybedeni belli bir karta oynaması akıl karı olamazdı. Bu sebeple PKK’nın günahlarından arındırılmış hali olarak Suriye'de yeniden örgütlendirilen PYD, ABD için değeri yüksek bir yatırım olmaktadır. Üstüne, Rusya’nın Esad’ını, İran’nın Hizbullah’ını ve yeri geldiğinde Kuzey Irak Bölgesel Yönetimini de dengeleyecek yeni bir örgütün varlığı ABD için stratejik öneme sahiptir. Diğer taraftan DEAŞ’le mücadele eden ve Batı yörüngesinde bir örgüt olma tavrıyla dünya kamuoyunda imaj yaratan PYD gibi bir terör örgütünü karşısına alan Türkiye’de DEAŞ’e dolaylı destek veren ülke görünümüne düşecek bu da ABD’nin bölgedeki elini güçlendirecektir. Hatta bu bağlamda BM Güvenlik Konsey’inden ABD-Rusya ortaklığında PYD’nin nüfuz alanlarının uçuşa yasak bölge ilanın çıkarılması sürpriz de olmayacaktır. Bu birliktelik gelecekte ilan edilmesi planlanan bir Kürt devleti için de Rusya’nın güdümündeki PKK üzerinden değil ABD'nin kontrolünde bir PYD devleti olması Batı ittifakı ve İsrail için de tercih edilir bir opsiyon olacaktır.

TEKINSIZ YATIRIM

Dünya Saddam sonrası suni oluşumların ve inorganik parçalanmaların kaçınılmaz faturasını DEAŞ gibi bir örgütün sosyoloji bulması ve dünya çapında terör eylemleriyle ödemiştir ve halen de ödemektedir. Rusya ve ABD’nin ısrarla inorganik örgütlere, tekinsiz projelere ve Sykes-Picot vari teritoryal dizaynlara yatırım yapması DEAŞ terörü temizlense dahi bölgenin beklenen istikrara kavuşmasına yardımcı olmayacaktır. Bölgenin yüz yıldan fazladır kaderi emperyal güçler tarafından şekillendirilmektedir. Bu kaderle doğru orantılı olarakta bölge bir türlü barışla tanışamamış ve yıllarca süren iç savaşların kurbanı olmuştur. Bu adaletsiz siyasetin farkında olunmasına rağmen özellikle ABD’nin ve Rusya’nın PYD gibi enjekte örgütleri bölgede güçlendirmesi, varlığını sürdüren tekinsiz jeopolitiklerin gelecekte de devamı anlamına gelmektedir. Halbuki, bilinmesi gereken gerçek şu ki o da bu coğrafyanın kadim komşuları Amerikalılar da Ruslarda değildir; Kürtlerdir, Türklerdir, Araplardır ve bölgenin tüm asli unsurlarıdır. Yani, Türkiye’siz Kürdistan, Kürtlersiz Türkiye ve Arapsız bir Ortadoğu da olamaz. Eğer barış bu coğrafyada yeniden yükselecekse bu Sykes-Picotsuz ve bölgenin organik unsurlarının kontrolünde olacaktır. İşte yüz yıllık tecrübe bize başka bir seçeneğin olmadığını öğretmiştir.

#​ABD
#Sykes-Picot
#PYD
7 yıl önce
default-profile-img