|

Aklın girip çıkamadığı alanlar

Henri Bergson’un başyapıtı olarak nitelendirilen Yaratıcı Tekâmül Türkçeye çevrildiği ve yayımlandığı 1947 yılından sonra yeniden okuyucularıyla buluştu. Canlı, cansız varlıklar arasındaki ayrım ve ilişkilerin ayrıntılı bir şekilde tartışıldığı eserde Bergson’un Kant, Hegel ve Darwin felsefelerine dönük eleştirileri de bulunmaktadır.

Yeni Şafak ve
04:00 - 20/06/2017 Salı
Güncelleme: 07:59 - 20/06/2017 Salı
Yeni Şafak
​Aklın girip çıkamadığı alanlar
​Aklın girip çıkamadığı alanlar

ÖMER YALÇINOVA

Henri Bergson’un özellikle ilk dönem Cumhuriyet aydınlarımız, özellikle edebiyatçılarımız üzerinde güçlü bir etkisi olduğu söylenebilir. Bakıyoruz, Mustafa Şekip Tunç Bergson çevirilerine 1920’lerde başlamış. Bu faaliyetine 1950’lere kadar da devam etmiş. Hatta Bergson üzerine bir de telif eser yazmıştır.

Doğrusu Mustafa Şekip Tunç’un telif eserleri çevirilerinden daha önemlidir. Ki Yaratıcı Tekâmül’ün başında 71 sayfa kadar Bergson’un felsefesine dair makalesiyle karşılaşırız. Okuyucu sadece bu 71 sayfada bile Bergson felsefesine dair genel bilgilere sahip olur. İşin güzel kısmı, bilgi sahibi olmakla kalmaz, bunları anlar da. Çünkü Mustafa Şekip Tunç sıradan bir mütercim değildir. O, çevirisini yapacağı kitabı başından sonuna kadar anlamayı; hem Batı felsefesi içindeki yerini ve önemini hem de Türk düşüncesinde neye karşılık geleceğini bulmaya çalışır. Bu çalışmasında da gayet başarılıdır.

Mustafa Şekip Tunç’un 1920’lerden 1960’lara kadar edebiyatçılar ve ilim adamları üzerinde görülen Bergson etkisinde rolü büyüktür. Zaten Tunç, Bergson’un bir kitabını baştan sona çevirdikten sonra onu kitap halinde yayımlamamıştır. Süreli yayınlarda Bergson’la ilgili yazılar kaleme almış, çeviriler yapmış. Dolayısıyla bu yayınlara dönük verilen tepkiler doğrultusunda çalışmalarını genişletmiştir. İlk Bergson çevirilerinde kullandığı dille sonrakiler arasındaki fark bunu gösterir. İlk çevirilerinde daha ağdalı bir Türkçeyle çeviri yaparken, son dönem çalışmalarında sade Türkçeyi esas almıştır. Çevirilerin önce süreli yayınlarda -örneğin Dergâh dergisinde- yayımlanması belirli bir eleştiri, değerlendirme süzgecinden geçmesini sağlamıştır. Belki de Tunç’a çeviri noktasında pek çok yardım da bu şekilde yapılmıştır. Bu yüzden Tunç’un Bergson çevirileri bir çeviri faaliyetinden ziyade Türkiye’nin 1920’lerde yaşadığı düşünce/felsefe faaliyetidir diyebiliriz.

DÜŞÜNCEYE YENİ BİR TEKLİF

Bergson’un anlaşılmasına ayrı bir vurgu yapıyoruz. Çünkü Tunç’un da belirttiği üzere Bergson bütünüyle anlaşılamayan bir filozoftur. Bergson yaşadığı dönem içerisinde değerlendirildiğinde daha anlaşılır oluyor. Fakat yine de onun çoğu cümlesi halen kapalılığını korumaktadır. Bu yüzden olsa gerek Bergson, mistiklerin her zaman dikkatini çekmiştir. Mistiklerin dikkatini çekmesi yalnızca anlaşılması güç cümleleriyle açıklanamaz tabii. Bir de dönemi içinde Bergson felsefesinin neye karşılık geldiğini, kime, hangi felsefeye nasıl dokunduğunu bilmek gerekir. O, materyalizmin, pozitivizmin, rasyonalizmin fırtına gibi estiği, neredeyse her zihniyete boyun eğdirdiği bir dönemde, her şeyin çözümünü akılda aramanın yetersizliğini dile getirmiştir. Bilimle her şeyi halledebileceğine inanan insanlara bilimin çıkmazlarını işaret etmiştir. Daha doğrusu Bergson modern Batı düşüncesine yeni bir epistemoloji teklifinde bulunmuştur.

Bergson’u bütünüyle anlamayacaksak neden okuyacağız? Bergson’un zaten hakikati bütünüyle ortaya koymak gibi bir düşüncesi veya iddiası yoktur. O, bir düşünme yöntemi oluşturmaya çalışır. Yöntemi ortaya koyduktan sonra iş okuyuculara kalmaktadır. Bergson’un felsefe yöntemini isterseniz bütün alanlara uygulayabilirsiniz. Fakat bunun için yeni bir yönteme neden ihtiyaç duyulduğu sorusuna cevap vermek gerekiyor. Yaratıcı Tekâmül bu soruya verilmiş bir cevaptır. Bergson’un başyapıtı olarak nitelendirilmektedir. Ve diğer eserleriyle organik bir bağa sahiptir. Sanki Bergson bütün eserlerinde tek bir yöntemin değişik açılarını işlemiştir. Ve Yaratıcı Tekâmül bu yöntemin merkezini oluşturmaktadır.

Dediğimiz gibi Bergson bilimin tanrılaştırıldığı bir dönemde yaşamıştır. Aslında Bergson’un bilimle bir alıp veremediği yoktur. O da zekanın hakkını vermeye çalışır. Zekanın inkar edilemez gücünün farkındadır. Fakat bu gücün, olandan fazla sanılması, girip çıkamayacağı alanlara dahi müdahale etmeye başlaması karşısında sezgi felsefesini oluşturmaya başlar. Bu da ister istemez pozitivizm, rasyonalizm, mekanizm ve finalite gibi düşünce akımlarını eleştirmesini gerektirir. Bu eleştirilere bakarak Bergson’un bilimsel yöntem düşmanı olduğu söylenemez. Yaratıcı Tekâmül’de onun biyoloji, fizik, kimya, matematik, geometri ve astronomiyle ne kadar içli dışlı olduğu görülebilir. Hatta biyolojiye o kadar hakimdir ki birkaç bilim adamının aynı konudaki araştırmalarını karşılaştırır. Tartışmanın sonucunda kendi yargı ve eleştirilerini sıralar ve önerilerini sunar. Bu yüzden Bergson’un Yaratıcı Tekâmül’de kendi argüman ve yaklaşımlarıyla değişik bir bilim felsefesi yaptığı söylenebilir.

SANATTA ZEKA ZAYIF KALIR

Zeka, süre, içgüdü, sezgi, yaratma, tekâmül, dönüşüm, olgunlaşma, mekan, hareket gibi kavramlara Bergson farklı anlamlar yüklüyor. Bazılarının birden çok anlama sahip olduğuna işaret ediyor. Bir kavramın tek anlamıyla yetinmenin düşünceyi kısıtladığını söylüyor. Bir de uzaklaşmadan söz eder Bergson. Bu da zekanın her şeyi çözeceğine, açıklayacağına dair görüşlerde kendini gösterir. Yaratmanın “tesadüf”le veya “birden birelik”le açıklanması da diğer bir uzaklaşma örneğidir. Oysa zeka Bergson’a göre teknik konularda işlevseldir, maddi olmayan konularda sezgiye ihtiyaç duyulur. Örneğin sanat ve estetik konularında zeka gayet zayıf kalmaktadır.

Peki Bergson’un Türk düşünürleri üzerinde bu kadar etkili olmasının sebebi nedir? Tabii ki sanatçılarımızın sezdikleri ama materyalist felsefeler karşısında geliştiremedikleri argümanları Bergson’un oluşturması nedeniyledir. Yaratıcı Tekamül’de bu argümanların felsefi altyapılarıyla birlikte işlendiğini görüyoruz.

Mustafa Şekip Tunç’a göre Bergson’un akıcı, cezp edici bir üslubu vardır. O sanki yazmamakta, beste yapmaktadır. Bu yüzden Bergson’un kitaplarındaki ahengi yakalayıp, o ahenge okuyucunun kendini bırakması gerekiyor. Diğer türlü sadece akılla ilerlemeye çalışanlar için Bergson’un kitapları anlaşılmaz sanılabilir. Böylelikle aslında Mustafa Şekip Tunç okuyuculara da Bergson felsefesi karşısında sezgilerini devreye sokması gerektiği tavsiyesinde bulunmuş oluyor.


• • •

Yaratıcı Tekâmül

Henri Bergson

Türkçesi: Mustafa Şekip Tunç

Dergâh Yayınları

Mart 2017

424 sayfa

#Akıl
#Henri Bergson
#Sanat
#Zeka
7 yıl önce
default-profile-img