Tarih boyunca şizofreni hakkında pek çok mit olagelmiştir. Ortaçağ Avrupası’nda içine şeytan girdiği düşünülen birinin hastalığı olarak kabul edilen bu hastalık günümüzde de genellikle “tehlike” ile birlikte anılıyor ne yazık ki. Son yıllarda kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin artması ve bazen faillerin medyada şizofren hastası olduğunun belirtilmesi hasta ve yakınlarının zor durumda kalmalarına neden oluyor. Şizofreni hastaları maaelesef toplumda damgalanıyor. İşte bu “Damgalama-Damgalamama” yönünde yapılan bütün çalışmaları ve emekleri ziyan etmeye yetebiliyor.
Şizofreni ve benzeri ağır ruhsal hastalıkların en temel özelliği “gerçeği değerlendirme yetisinin bozulması. Beynin fonksiyonelliğinde meydana gelen bozulmalar nedeniyle ortaya çıkan bu durum, beyinde hastalık nedeniyle bozulan süreçlerle ortaya çıkan hezeyanlı düşünceleri hasta kendisine ait bir olgu olarak kabul etmiyor ve gerçekten var olduğunu düşünüyor.
Şizofreni hastalarını topluma kazandırmaya kendini adayan hekimlerden biri olan Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri uzmanlarından Dr. Mehtap Arslan Delice ile toplumun damgaladığı hastalıkların başında gelen şizofreniyi konuştuk ve “damgalamama” konusunu masaya yatırdık.
Bu algının oluşmasının pek çok nedeni var kuşkusuz. Hastalığın yakın zamana kadar hastalık olarak kabul edilmesi için gerekli bilimsel bilginin olmayışı, hastalığın anlaşılmaz görünen doğası, toplumsal normlar tarafından kabul edilemez davranış ve düşüncelere neden olması, toplumun kendisine benzemeyeni damgalama ve dışlama eğilimi gibi bir çok faktör bulunuyor. Bilimsel dayanağı olmayan mitler hastalığın üzerine yapışıp kalıyor.
HASTALAR YALNIZ VE KORKU DOLU
Toplumsal destek hastalığın seyrini olumlu yönde etkiliyor. Yatışma dönemlerinde kurulacak sıcak ve içten bir ilişki hastanın hayatında çok önemli değişikliklere neden olabilir. Şu unutulmamalıdır ki; şizofreni hastaları yalnız ve korku dolu bir dünyada yaşıyorlar. Onların da toplumdan kaçışı tehdit algısıyla ilişkili. İşte sosyal çevre tarafından bu algıyı besleyecek davranışlar yapılmaz ve aksine sıcak bir el uzatılabilirse onlar da bu korku dolu hayattan gerçek dünyaya yol bulabilir.