|

Aydına yalnızlık gerek

Fabula yayınlarından çıkan Yalnızlık’ta yazar Henry David Thoreau göl kenarında ormanların arasında inşa ettiği evinden yalnızlığa, yazarın kendi içine ve özüne dönme çabasına, tefekküre, bir çok düşüncenin kök salmasına neden olan uzun gecelere, yaşamın lüksünden kaçarak okumaya ve düşünmeye dair izlenimlerini, deneyimlerini anlatır.

Yeni Şafak
04:00 - 7/11/2015 Cumartesi
Güncelleme: 19:03 - 6/11/2015 Cuma
Yeni Şafak
ERCAN YILDIRIM


Türkiye'de aydın konusu müstakil bir disiplin olabilecek kadar derinliğe ve genişliğe sahip. Dönem dönem siyasal, kültürel, iktisadi meseleler konuşulurken mutlaka bir taraftan da aydının duruşu üzerine bir tartışma çıkar. Batılılaşma konusuna aydından başlamak, matbuat hayatı üzerinden çözümleme yapmak adettendir. Aydın Türkiye'de, Türk modernleşmesinde siyasetçi kadar hayati konuma sahip. Dönüşümü gerçekleştiren güçlerin başında aydın gelir.



Türk aydını genel hatlarıyla milli, yerli olmamakla, milletinin dilini konuşmamakla, “Batının ajanlığı”nı üstlenmekle, İslam'a karşı Aydınlanma değerlerini yerleştirmekle suçlanır. Türk aydını, Türk tarihini, İslam kültürünü yok sayma manasında kullanıldığı için, hangi ideolojik kesimden olursa olsun aydın eleştirisi kapitalist dünya sistemi, Kemalist Cumhuriyet anlayışının önüne geçer. Sistem eleştirisine girişmektense “aydına vurmak”, gündelik hayat tarzını modernleşmenin dışına taşıma iradesinin peşinden gitmektense siyasetçi ve aydını düşman görmek sosyalistlerin, İslamcıların, milliyetçi ve muhafazakarların genel karakteri oldu. Aydın, evet belki gerçekten modernleşmenin taşeronluğunu Türkiye'de üstleniyor, Türk milletini İslam'dan uzaklaştırarak Batı medeniyetinin içine yerleştirmeye çalışıyor hatta siyasal olarak Türk insanını baştan ayağa Batılılara şikayet ediyor ama bütün bunları göz önüne getirerek aydın eleştirisiyle zevahiri kurtarmak istediğimiz de bir gerçek.



DERİN TEFEKKÜR, DIŞ ALEMDEN SOYUTLANMA


Aydın eleştirisinde, aydınların Batı ile İslam arasındaki konumlarında iki temel sorun öne çıkar. Birincisi ontolojik ikincisi psikolojik. Aydına bu açıdan ilk tavsiye özüne dönme, tarihi kimliği, değerleriyle düşünme, tefekkür etme iken ikincisi “arada kalmışlığı” giderecek kafa karışıklığından uzaklaşmak için yine aslına dönme, bölünmüş kişilikten uzaklaşması yönündedir. Aydınımızın özünden uzaklaştığı tüm çevrelerin ortak kanaatleri arasında. Peki aydın özüne nasıl döner, nasıl tefekkür eder, ideolojilerin ve modernitenin baskılarından nasıl kurtulup psikolojik rahatlamaya kavuşur?



Sivil itaatsizliğin önemli isimlerinden Henry David Thoreau bir aydın olarak özüne, kendine, tefekküre dönmenin yolunu Wolden Gölü kenarında inşa ettiği evde uzlete çekilmekte görür. Fabula yayınlarından çıkan Yalnızlık'ta yazar göl kenarında ormanların arasında inşa ettiği evinden yalnızlığa, yazarın kendi içine ve özüne dönme çabasına, tefekküre, bir çok düşüncenin kök salmasına neden olan uzun gecelere, yaşamın lüksünden kaçarak okumaya ve düşünmeye dair izlenimlerini, deneyimlerini anlatır. Thoreau'nin Wolden Gölü macerası, buradaki arayışı, romantik bir duyuştan ziyade belki de tam aksine rasyonel arayışın göstergesidir. Düşünme, insanın öncelikle kendini keşfi yazarın arayışının odağına yerleşir. “Düşünme sayesinde aklımızı yitirmeden kendimizden geçebiliriz” fikrindeki Thoreau, yalnızlığa övgü düzer: “Zamanın büyük çoğunluğunda yalnız olmanın sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Birileriyle beraber olmak, en iyileriyle bile olsa, kısa bir süre sonra yorucu ve tüketici bir hal alır. Yalnız olmayı seviyorum. Yalnızlıktan daha arkadaş canlısı bir arkadaş görmedim. Çoğu zaman, dışarı çıkıp insanların arasına karıştığımızda, evimizde olduğumuzdan daha yalnız oluruz.”



Thoreau'nin yalnızlıkla ilgili söyledikleri Türk düşüncesinin belki de en çok ihtiyaç duyduğu hususların başında gelir.


Aydınımızın yalnızlığa ihtiyacı var.



KAPİTALİZME, KONFORMİZME KARŞI ÖZGÜRLÜK


Zira aydınımız “kalabalıkların içinde” fakat kendini bundan sıyıramadan sadece kaba etkilenmelere maruz kalıyor. Yalnızlaşması için sadece kalabalıklardan uzaklaşması değil aynı zamanda Batılı düşünceden aktüaliteden de soyutlanması, “kendi başına” kalarak, derin düşünce hikmetli tefekkür sayesinde kendi sesini, özünü dinlemesi gerekir. Bu açıdan gerçekten doğa, ağaçlar, hayvanlar, hayatta kalma mücadelesi veren yaşam sahası aydınımız için kurtarıcı olabilir. Aydınımız kalabalıklarda yalnızlaşıyor asıl. Doğanın özgür ortamı, etkilerden uzak kendi başınalığı aydının yeni etkiler karşısında dirayetli olmasına da vesile olabilir. Vahşi hayatta, kendi evini yaparak, kendi odununu kırıp, kendi ekmeğini – yemeğini yapan bir aydına ihtiyacımız var.



Başkalarının sunduğu hayata övgü düzen, kapitalizmin konforuyla iri laflar edip herkesi bu yabancı kültüre çağıran değil, gerçekten yaşamaya, Thoreau'nin dediği gibi “bilinçli ve incelikli bir şekilde, hayatın yalnızca asli gerçekleriyle yüzleşme”ye yatkın yaşama fikrine sahip aydına; aydınlanmaya ihtiyacımız var: “Her insanın görevi yaşamını, hatta yaşamının ayrıntılarını en yüce ve ciddi saatinin tasavvuruna değer hale getirmektir.” Bu görev, Türk düşüncesinin vazifesini yerine getirip, akışı düzenleyebilmesi, aydının gerçekten düşünmeye, derin tefekküre dalması için öncelikle kapitalist konformizmi aşması gerekir.



Özgürlük nerede başlar, gerçek bağımsızlık nerededir, bu soruya hep Batı medeniyetinin içinden cevaplar bulan aydının hakikati öğrenmesi için basiti, sadeyi keşfetmesi gerekir ilkin: “Sadeleştir, sadeleştir. Günde üç öğün yerine, eğer gerekirse, bir öğün ye, yüzlerce tabak yerine beş tabağın olsun ve diğer her şeyi de bu oranda azalt.”





Yalnızlık


Henry David Thoreau


Fabula Yayınları


2015


120 sayfa




#Fabula yayınları
#Sivil itaatsizlik
#kapitalizm
8 yıl önce