|

'Aydınlatıcı' siyah prens

Hasan Ali Yıldırım
00:00 - 23/02/1999 Salı
Güncelleme: 10:11 - 8/11/2013 Cuma
Yeni Şafak
'Aydınlatıcı' siyah prens
'Aydınlatıcı' siyah prens

California'daki Folsom Hapishanesi'nde tutuklu Eldridge Cleaver adlı zencinin anılarını anlattığı 'Soul on the Ice' adlı kitabından, Malcolm X'in öldürülüşüyle ilgili bölümün ilkini dün yayınlamıştık. Dünkü yazıda Malcolm'un ölüm haberi üzerine mahkumlar ve öteki zencilerin tepkileri ile Malcolm'un yaşadığı değişim ele alınıyordu. Son bölümde ise Elijah Muhammed ile Malcolm X arasındaki uyuşmazlığın asıl nedenleri, Malcolm'u ölüme götüren 'inanmış gözükaralığı' ve davasının haklılığı üzerinde duruluyor. Yazıda, 'gerçek İslam'la tanıştıktan sonra Amerikalı zencilerde yaşanan değişimler üzerine de ilginç tespitler var.

ELDRIDGE CLEAVER

En yüksek onur ve şerefle karşılandığı Mekke Hacc ziyareti ve başarılı bir Afrika ve Yakın Doğu seyahatinden sonra Malcolm, Amerika'ya geri döndüğünde Afro-Amerikalılar Birliği örgütünü kurmaya başladı. Bu arada Elijah'ca kovulan Müslümanlar'ı kabul eden Müslüman Camii Derneği ortaya çıktı. Müslüman Camii Derneği, kutsal şehir Mekkeli şeyh Ahmet Hasan'ın idaresi altında 'Ortodoks-İslam öğretisi'ne sahipti. Dünya Müslümanları Birliği Genel Sekreteri büyük-şeyh Muhammed Sarur El Sabban, Los Angeles Herald Dispatsch'e göre, Malcolm X'i mücadelesinde desteklemek, birbirine hasetli gruplarca bu ülkede meydana getirilmiş olan dağınık manzarayı düzeltmek üzere şeyh Ahmet Hasan'ı görevlendirmişti.

Malcolm X'i savunmaya başlamıştım. Folsom'da Müslümanlar arasında gizli bir toplantıda artık Elija'nın taraftarı olmadığımı, Malcolm'u desteklediğimi açıkladım. Konuyu düşünmelerini ve karar vermelerini ısrarla tavsiye ettim; çünkü, aynı anda iki ip üzerinde oynamak, uzun süreli olmayabilirdi.

Cemaatten dışlanmaya doğru

Hücremin duvarında Elijah'ın çerçeveli büyük bir resmi yıllardır asılı duruyordu. O resmi indirip parçaladım. Yerine aynı büyüklükte, "Saturday Evening Post"tan aldığım ve Malcolm X'i Kahire Muhammed Ali Camii'nde diz çökmüş halde gösteren muhteşem bir fotoğrafını astım. Başlangıçta Folsom'daki diğer Müslümanlar beni gammazladılar; yıllardır iyi tanıştığım bazıları artık benimle konuşmuyor, bir kez olsun yüzüme bakmıyorlardı. Karşılaştığımızda yüzlerini çeviriyorlardı.

Onların yargısı basitti: Elija Muhammed, Allah'ın bizim için seçtiği habercisi, Allah'ın iradesinin aracı idi. Ona karşı gelenler, Allah'ın düşmanları beyaz şeytanları desteklemiş oluyordu. Tanrı'nın mı yanındasın yoksa şeytanın mı?

Elijah taraftarlarının gözünde Malcolm X, tanrı-tanımaz kadar suçlu idi. O, kanaatini değiştirmiş, kendi ırksal yatağını terk etmiş ve beyazlarla siyahların kardeş olabileceği garantisi veriyordu. Kutsal bölgeden (Mekke) Amerika'ya gönderdiği bir mektupta Malcolm X diyordu ki: "Sözlerime kızabilirsin, ama ben sürekli olayları, gözüyle görmeye ve hayatın gerçeklerini yeni keşfedilmiş tecrübeler ve bilgiler olarak kabul etmeye teşebbüs eden biri oldum. Hacc ziyaretinde yaşadıklarım bana çok şey öğretti; kutsal topraklardaki her anım gözlerimi daha da açtı... Gözleri en saf mavi, saçları sarıdan daha açık, tenleri beyazdan daha beyaz insanlarla aynı tabakta yemek yedim. Bu "beyaz" Müslümanlar'ın söz ve eylemlerinde Sudan, Nijerya ve Gana'daki Afrikalı Müslümanlar'da sezdiğim aynı samimiyeti sezdim."

'Beyaz şeytan' masalının sonu

Hepimizin üzerinde güçlü etkisi olan ve biz siyah Müslümanlar'ın birçoğunun ihtida etmesinde sebep olan Malcolm'un bu sözlerine çoğumuz kızıyorduk ve dehşet içindeydik. Buna karşın sevinenler ise, kin ve ırk üstünlüğü doktrininden kurtulmuş olanlarımızdı. Beyaz adamın uhdesinde olan, ırk üstünlüğü ve nefretten kaynaklanan sorumluluğu taşımak, oldukça zordur. Beyazları kendisinin Afro-Amerikalılar Birliği'ne kabul edip edemeyeceği sorusuna Malcolm'un cevabı, yaşıyor olsaydı John Brown'ı bile kabul edebileceği şeklindeydi. Bunun anlamı, kapıyı ne kadar geniş açtığıdır.

Malcolm X'e katıldığımda, yeni bir muhtedi olarak aktif rolüm ve Müslüman tutuklulara dini özgürlük kampanyam dolayısıyla California Hapishanesi'ndeki arkadaşlar arasında biraz prestij sahibi olmuştum. Mahkemelere, hükümete ve hatta Birleşmiş Milletler'e bir yığın mektup ve dilekçe gönderdik.

Benim eski hücre arkadaşım ve San Quentin'deki Müslüman tutukluların temsilcisi olan kardeş Booker T. X'in San Quentin Hapishanesi muhafızlarından biri tarafından vurulmasından sonra, Elijah Muhammed'in Batı Yakası temsilcilerince ve Los Angeles Muhammed Camii temsilcisi John Shabazz'ca resmen San Quentin'deki Müslümanlar'ın idaresine vazifelendirilmiştim. Bu, San Quentin'in fevri ortamına binaen olmuştu.

Müslüman liderler, kardeş Booker'ın ölümünün etkileri altında belirgin bir ihtimal oluşturan, herbir Müslüman'dan sadır olacak şiddeti engellemek istiyorlardı.

Yeni cemaat, yeni yapılanma

Hapishane yönetiminin bertaraf etme yönündeki fütursuz çabalarına rağmen varlığını sürdüren San Quentin Camii'nce bana, sert bir disiplin uygulama görevi verilmişti. Bu arada eskiden hapishanede bulunan Müslümanlar'ın çoğunluğu tahliye oldu. Geriye kalan az sayıdakilerden biri de bendim. Böylece her halde diğer Müslümanlar beni, Elijah Muhammed'in öğretisinin yayılması mücadelesinde çok fedakarlıkta bulunan ve kullanılan biri olarak görüyorlardı. Benim Malcolm X safına geçişim, Müslümanlar arasında büyük bir şaşkınlık doğurdu. Fakat yavaş yavaş Malcolm'un devranı dönmeye başladı ve Malcolm'un etkisinin artmaya başlaması noktasında şüphem kalmadı. Elijah Muhammed'in otoritesi altında bulunan ve Malcolm'a itirazları olan siyahi tutuklular artık Malcolm için vardılar ve kesinlikle onun liderlik hakkını kabul ediyorlardı. Yıllarca beyhude olarak Elijah'ın cemaatine kazandırmak istediğimiz zenciler, şimdi heyecanla Malcolm'un arkasındaydılar.

Malcolm X'in siyahi tutuklular için özel bir önemi vardı. Kendisi eski bir tutuklu olan Malcolm, en aşağılardan en yukarıya çıkmıştı. Umudun sembolu olmuş; bu sebepten hapishane–bedel ödeme–hapishane şeytan üçgeninde sıkışmış gözüken binlerce siyahi tutuklu için bir örnekti.

En aşağılardan en yukarılara

Malcolm için Folsom'da mükemmel bir kampanya düzenledim. Siyah mahkumlar arasında dağıtılmakta olan konuşmaların çoğaltılmasıyla ben ilgileniyordum. Onun hakkında konuşmak, ondan alıntı yapmak da hiçbir fırsatı kaçırmıyordum; yapmaya çalıştıklarını açıklamada, onu haklı göstermede... Kısa sürede Müslümanlar sözümü dinler oldular; kısa sürede Folsom'da Malcolm'un ateşli savunucuları oluştu. Çok kısa sürede Malcolm, zenci tutukluların büyük çoğunun kahramanı oldu. Elijah, çabucak önemini yitirdi.

Malcolm X'in siyahi tutuklular için özel bir önemi vardı. Kendisi eski bir tutuklu olan Malcolm, en aşağılardan en yukarıya çıkmıştı. Umudun sembolu olmuş; bu sebepten hapishane–bedel ödeme–hapishane şeytan üçgeninde sıkışmış gözüken binlerce siyahi tutuklu için bir örnekti. Gerçi hiçbir zaman hakimler, polisler ve hapishane yönetimi bunu anlamadılar: Siyahların genel olarak kendilerinin suçlu ve cani olarak görülmediklerini, aksine çoğunlukla savaş esiri olarak telakki edildiklerini hesaba katmıyorlardı. Kendi gaddarlığı içinde kendine özgü suçları ihtiva eden "Köpek köpeği yer" sefil bir sosyal sistemin kurbanı olarak: Balta girmemiş ormanda ne hak ne de haksızlık vardır.

Dahası zenci mahkumlar, toplumsal buyruklar ve vecibeler açısından kötüye kullanıldıklarını; mahkumiyetlerinin, bütün hayatları boyunca öğrendikleri baskının bir başka formu olduğunu hissediyorlardı. Zenci mahkumlar, mahrum edilenler olduklarını, toplumca görevlendirilenler ve topluma borçlu olanlar olarak kendilerini hissediyorlardı.

Amerikan ceza infazı, bunu senet ittihaz etmiyordu. Fakat Malcolm X bunu yaptı; ve siyahi mahkumlar, eğer Malcolm X ya da benzer bir düşün adamının yeterince güçlü olduğu takdirde ceza hukukunda inkılap yaptıracağını biliyorlar. Mahkumiyeti sırasında acımasızca hakim Malcolm'a ceza hukukunu itham ediyordu.

Asıl mükemmel olan...

Şimdi, Elijah kamçıyı Malcolm'un kafasında şaklattırdığı için, siyah-Müslümanlar hareketi parçalandı; çünkü, şimdi samimi müminlerde karşı konulmaz bir çekim gücü icra eden, hareket değildi. Karşı konulmaz olan, 20 milyon zencinin kendine güven uyanışıydı. Malcolm X onların taleplerini zamanımızın diğer bütün adamlarından daha iyi bir şekilde telaffuz ediyordu. Elijah'ın sancağı altında konuştuğunda karşı konulmazdı; kendi sancağı altında daha karşı konulmazdı. Eğer o Katolik, Adventist veya Sammy Davis üslubunda Yahudi olmuş olsaydı ve sesini siyah adamın ruhundaki sessiz özlemine kadar verebilseydi, bu takdirde mesajı daha başarılı olurdu; çünkü, mükemmel olan Malcolm X değil, aksine ifade ettiği hakikatti.

Malcolm'un dile getirdiği hakikat, beyaz güç yapısının merhametini dilenmek için hakikatle oynayan ve ona zarar veren zenci lider ve sözcüler yığınını alt etmişti. Daha sonra o, böyle bir adama karşı yegane bir araçla bertaraf edildi; Kongo halkının düşmanlarının da, Lumumba'yı bertaraf etmek için uyguladığı bir yöntemle; sömürgecilerin, tiranların, parazit zorbaların insanların özgürlük, eşitlik, adalete ilişkin gayretlerini sürekli bastırdıkları bir metodla: cinayet, suikast, kuduzca katliamlarla.

Suikastçileri, cinayet için ne kışkırtıyordu? Onları, Malcolm'un mücadelemizi BM nezdinde müdafaa etmek isteğiyle uluslararası alana taşıma kampanyası mı rahatsız ediyordu? İyi ama Malcolm'un öldürülmesiyle sadece 'seyri' inkar etmiş oluyorlardı; çünkü biz menfaatlerimizi ilgi duyan dünyanın gözleri önüne sereceğiz ve hiçbir şey bizi durduramayacak. Katiller, Malcolm'un Elijah Muhammed'in şeytan öğretisinin ırkçı deli gömleğini yargıladığı için mi rahatsız olmuşlardı? İyi ama tabii biz de onları yargılayacağız, hem de fasılasız bir şekilde. Katilleri, kendimizi savunmak için Malcolm'un bize hocalık yapması mı rahatsız etmişti? Bizler, katillerin, çetelerin, bombacıların mukavemetsiz kurbanları olmayacağız.. Malcolm, hakikati söylediği sürece, hakikat muzaffer olacak ve onun adı yaşayacak. Onu yenmeye çalışanlar, yalan söyledikleri sürece adları adalet gereği lanetlenecektir. Çünkü, ayak altına alınan hakikat tekrar ayağa kalkacaktır.

"Onu tanısaydın, bilirdin, bizim neden ona saygı duymamız gerektiğini: Malcolm, bizim insani yönümüzdü, yaşayan siyahi insani yönümüz! Onun halkı için önemi budur. Biz ona saygı duymakla, kendi içimizdeki en iyiye saygı duymuş oluyoruz...

'Eğer onu tanısaydınız...'

Malcolm artık yaşamıyor. Beyaz iktidar yapısının yağcıları, Tom amcaları, yaltakçıları, yamakları Malcolm'u bitirmek, onu halkının kalbinden söküp atmak, ona ilişkin hafızaları kafaları karıştırmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Fakat onların milyonlarca palavrasına kulaklar kapalı idi. Ossi Davis'in Malcolm'a yazdığı ölümsüz ağıtında ifade ettikleri, dokunaklıdır:

"Onu tanısaydın, bilirdin, bizim neden ona saygı duymamız gerektiğini: Malcolm, bizim insani yönümüzdü, yaşayan siyahi insani yönümüz! Onun halkı için önemi budur. Biz ona saygı duymakla, kendi içimizdeki en iyiye saygı duymuş oluyoruz... Çok sayıda konuda onunla mutabık olmasak da ya da aramızda onun hakkında, insan olarak önemi konusunda tartışsak da, onun aramızdan ayrılışı, sadece bizim daha da kenetlenmemize hizmet eder. Yeryüzünün, bizim bütün annelerimizin bu ölümcül kalıntılarını unuturuz. Hakikatte toprağa gömdüğümüz, uzun süre insan olarak kalmayacak, aksine hoşnutsuzluk kışından sonra yeniden bizimle buluşmak için yeryüzeyine tekrar fışkıracak bir tohum tanesidir. Ve biz onu geçmişte ve şu anda olduğu gibi tanıyacağız: bir prens; kendine özgü, siyahi, aydınlatıcı bir prens! Bizi çok seven ve bu nedenle ölmekten kaçınmayan..."


25 yıl önce