|

Batı’nın güvenlik krizi ve terör

Yeni Şafak ve
04:00 - 4/12/2016 Pazar
Güncelleme: 00:38 - 4/12/2016 Pazar
Yeni Şafak
Necati Anaz

İstanbul Üniversitesi


Terör günümüzde her boyutuyla yerel olmaktan ötedir. Siyasal sınırlar ve coğrafi şartlar artık modern dönemin güvenlik ihtiyaçları karşısında çaresizdir. Terör de çağın diğer sorunları gibi ulusal sınırların ötesine geçerek küresel bir karakter kazanmış, işlev ve yan etkileriyle de Soğuk Savaş vekalet savaşlarının yerini almıştır. Bu yeni bir durum değildir ancak Türkiye'nin terörle mücadelesinde ayrı bir anlamı ve yeri vardır. Türkiye'nin bugün muhatap olduğu terör ve terör siyaseti üzerinden Avrupa ile girdiği jeopolitik mücadele hem Türkiye için hem de bölge coğrafyası için bir kırılma noktasını oluşturduğundan fazlaca bahse değerdir. Bu bağlamda küreselleşen terör, gerilen Avrupa ve onun Türkiye çıkmazı bu yazının ana temasını oluşturmaktadır.



TERÖR VE KÜRESELLEŞME


Terörün küreselleşmesi genel hatlarıyla iki bağlamda mümkün olmaktadır. Birincisi, terör söylemlerinin ve taleplerinin küreselleşmesidir. Terör söylemlerinin sınırları aşmasını ister çünkü bu terörün sempatizan sayısını artırmakla beraber dünya kamuoyunda lehte bir farkındalık yaratarak küresel aktörlerin -ki bu aktörler sadece devletlerden olmayabilir- dikkatini de çekmeyi başaracaktır. Bu minvalde terör kendi diasporası üzerinden ve üretebildiği 'mağduriyet' söyleminden beslenerek dünya kamuoyunda 'etnik veya ideolojik temizlik' algısı yaratarak savaş vaziyetinde olduğu güç karşısında stratejik üstünlük sağlama çabasına girmektedir. Burada zihinlere kazınan algı terörün sadece zayıfın silahı olduğu algısıdır. Yani çatışma ve silahlanmayı meşrulaştıran bir söylemdir. Tabii bu durum terör yapılanmasına 'hegemonik gücün' karşısında hayatta kalma zorunluluğu yüklediği üzerinden kurgulanmaktadır. Bu farkındalık siyaseti kendisini modern dönemin kurtarıcı tanrısı edasında zayıfların yardımına koşmayı bir vazife bilen Batı'nın çıkarına gelmektedir. Bu ilgi ve çıkar ilişkisi teritoryal terörü hayli anlamlı ve kullanışlı bir enstrümana dönüştürmektedir. Örneğin PKK terör örgütü bu manada Batı için jeopolitik bir joker kartı vaziyetindedir ve bölgede Batı'nın rahatça operasyon yaptığı lojistik imkanı sağlamaktadır. Bu sebepledir ki 2015 ortalarına kadar devam eden barış süreci PKK'nın Avrupa'da mağduriyet söylemi üzerinden Türkiye'yi köşeye sıkıştırma siyasetini daraltmış olduğu için pekte makbul bir süreç olarak görülmemiştir. Hatta PKK için bu süreç örgütün hayatta kalmasını tehdit eder boyuta kadar gelmesi hasebiyle sadece örgüt kadrosunu değil birçok küresel aktörü de tedirgin etmiştir. Bu manada PKK ve dahi FETÖ terörü Türkiye'de girişitiği her meydan okumanın sonrasında soluğu Avrupa'da almış ve Türkiye aleyhine sürdürülen olumsuz algının kaynağı olmaya devam etmiştir.



GLOBAL SIYASI KONJONK TÜRÜN ELVERİŞLİLİĞİ


Terörü küreselleştiren ikinci unsur ise sınıraşan terörün küresel siyasal konjektürün temini veya yeniden dizaynı için elverişli altyapının oluşturulmasında yardımcı olmasıdır. Bu durumda terör küresel aktörlerin bölgesel jeopolitik tasarımlarında kullanışlı birer unsur halini almaktadır. Bilindiği üzere dünya iki kutuplu dönemde birbirlerini dengeleyici iki süper güç etrafında şekillenmekte ve liberal söylemler ile sosyalist siyasetin çarpışma ortamında küresel düzen devam etmekteydi. Bu düzen bölgesel düzeyde vekalet savaşları üzerinden modife ediliyordu. Ancak bu iki kutuplu dünyanın sona ermesiyle ortaya çıkan ve rakibinin dengelediği küresel sistem beklenmedik bir şekilde kendisini 'yeni dünya düzensizliği' içersinde bulmuştur. Bu durum liberal söylemlerin önünü açmış ve dünya liberal siyasetin hegemonyasına girmiştir. Yani libe- ralizm yeni dünya düzensizliğini bertaraf edecek bir model olarak sunulmuştur. Ancak bu model Avrupa'nın sömürgeci kökeninden beslenen sadece yumuşak ve aldatıcı bir versiyonu olduğunu kısa zamanda anlaşılmıştır. Dolayısıyla yumuşaklaştırılmış sömürü sistemi daha önce Kore, Vietnam, İran-Irak savaşı gibi ülkelerin müdahil olduğu savaşlarla dizayn edilen küresel siyaset şimdi küresel terör üzerinden şekillendirilmenin diğer adıydı. Bu durumda her yerel terör küresel siyaset için kullanışlı bir unsur halini almış ve terörün tıpkı finans ve hammade gibi sınıraşan bir sermayeye dönüşmesini sağlamıştır. Bu minvalde 11 Eylü sonrası yeni dünya güvenlik siyaseti çerçevesinde El-Kaide Orta Asya'nın yeniden dizayn edilmesine kullanışlı ortam hazırlarken DAEŞ terörü ise Ortadoğu'nun yeniden haritalandırılmasında işleri kolaylaştırıcı imkanlar sunmuştur. Bu manada PKK-PYD/FETÖ/DAEŞ terör üçlemesi küresel aktörlere teritoryal hareket alanı sunmakla beraber onların jeopolitik tasarımlarına kolaylaştırıcı imkan da sağlamaktadırlar.



TERÖRÜN JEOPOLİTİK ENSTRÜMAN OLARAK KULLANIŞLILIĞI


Küreselleşen terör daha önce örneğine pek az rastlanan şekliyle küresel düzenin yeniden tasarlanması adına stratejik bir hal almıştır. Zayıfın güçlü karşısında başvurduğu siyasal bir araç olmaktan çok bugün artık terör, güçlünün zayıf üzerinde veya güçlünün rakip olarak gördüğü aktörler karşısında kullandığı bir jeopolitik enstrüman olarak işlev görmektedir. Dünya devletlerinin tanımında dahi bir konsensüse ulaşamadığı terör, rakiplerini Soğuk Savaş dönemine mahsus yenilgiye uğratmak için bir akıncı güç ve stratejik bir savaş hamlesi olarak pozisyon alır. İşte tam da bu gerçeklik düzleminde Türkiye tarihinde görmediği bir kuşatma ve savaş oyunlarıyla muhatap olmaktadır. Türkiye'nin muhatap olduğu bu terör stranç oyunu kurallarını kendisinin belirlemediği bir mecraya ve maceraya sürüklenerek gelişmektedir. Türkiye liberal küresel sistemin yumuşatılmış sömürge üzerine kurduğu jeopolitik oyunun kurallarına itiraz ettiği ve oyunu istenildiği gibi oynanmayı kabul etmediği için sınırlarını aşan terör üzerinden terbiye edilmek istenmektedir. Bir başka ifadeyle Türkiye'nin muhatap olduğu terör ne yereldir ne de coğrafi sınırları içerisinde doğmuş ve gelişmiş bir şiddet yapısıdır. Türkiye'nin terörü olabildiğince küresel ve coğrafi sınırlarının çok ötesinde beslenen, eğitilen, donatılan ve tedavüle sunulan bir oluşumdur. Bu durumda muhatap olunan terör küresel aktörlerin verdiği rolü yerine getirmeden çözümlenebilmesi oldukça güçtür. Özellikle Ortadoğu'da hesaplarının hala bitmediğini düşünen Batı için terör bu coğrafyada vazgeçilmez kullanışlı bir unsur olarak görülmektedir. Aksi halde Avrupa PKK/PYD/FETO diasporasına yaşam alanı tanımaz Türkiye ile terörü bir pazarlık unsuru yapmazdı.



Türkiye terörle mücadelesinde içeride ve dışarıda daha etkin bir çalışmayla devam ederken Batı dünyası içinde bulunduğu varoluşsal krizin etkisini azaltabilmek için Türkiye'nin küresel elinin daraltılmasını kendisi için hayati görmektedir. Batı daha önce belkide sadece iki dünya savaşı öncesinde yaşadığı gerginliği yaşamakta ve her boyutuyla parçası ve müsebbibi olduğu küresel bir daralmanın sıkıntısını yaşamaktadır. Yeni elbisesiyle piyasaya sürülen liberal sömürgeci güvenlik siyaseti krize girerken Batı kendi coğrafyasında artan daha fazla demokrasi daha fazla özgürlük taleplerine kayıtsız kalmakta ve sosyo-siyasal bir kırılmanın eşiğine gelmektedir. Bu minvalde Avrupa Parlamentosu'nun aldığı Türkiye ile entegrasyonun durdurulması kararı sadece siyasal bir yaptırım değil kendi içerisine girdiği siyasal kırılmanın etkisini hafifletebilmenin bir çabası olarak okunmalıdır. İngiltere'nin birlikten ayrılmak istemesi ve sessiz fakat patlamaya hazır Doğu Avrupa sosyolojisinin de hesaba katıldığı bir değerlendirme karşımıza her boyutuyla küresel bir krizi davet eden gergin bir Batı çıkartmaktadır. Hiç kuşkusuz gergin bir Batı'nın yaratacağı risklerin farklı coğrafyalardaki yansıması daha da yıkıcı ve sürdürülemez boyutlara ulaşacaktır. Bugün gerek Ortadoğu'da gerekse dünyanın başka coğrafyalarında gördüğümüz kriz ve gerginlik Batı merkezlidir. Batı'nın dünyaya çatışma haricinde sunacağı değerlerin önce kendi coğrafyasında sonra da dünya için anlamsızlaşması bu gerginliği ve krizi de derinleştirmektedir.



AVRUPA KÜRESEL TERÖR ÖRGÜTLERİNİN YUVASI


Batı, özelde de Avrupa, içine girdiği krizin yan etkilerini azaltabilmek için Türkiye üzerinden kendi coğrafyasına yeniden korunmacı siyasete geri dönmesi için mesajlar vermektedir. Batı, bir yandan “mağduriyet” ekseninde terör siyaseti yürüten FETÖ ve PKK gibi küresel terör örgütlerinin yuvalandığı mekan olmayı devam ettirirken diğer taraftan da terör üzerinden Ortadoğu'da stratejik avantajlar kazanma derdindedir. Bu manada Türkiye'nin terörle mücadelesine destek vermenin ötesinde terör üzerinden Türkiye'nin eskiden olduğu gibi kabul edilebilir siyasete geri dönmesini istemektedir. Avrupa bu çerçevede hem ürettiği güvenlik algısı üzerinden kendi coğrafyasını istediği gibi yeniden şekillendirmekte hem de terör diasporasına kapısını açarak Türkiye'ye karşı stratejik üstünlük sağlamayı planlamaktadır. Fakat Türkiye, tarihinde hiç olmadığı kadar terörle mücadelesinde milli olanaklarını kullanarak sıradışı bir mücadele yapmaktadır. Bu hem Türkiye'yi teröre karşı güçlü kılmakta hem de terörü oteleyen güçlü bir kamoyunun oluşmasına yardımcı olmaktadır. Bu ayrıca şu anlama da gelmektedir ki terör sorununu milli unsurlarıyla çözüme kavuşturan Türkiye küresel sistemin adaletsizliklerini daha da yüksek sesle dile getiren bir ülke konumuna gelecek demektir. Bu durum hiç kuşkusuz Batı'da tedirginlik yaratırken Ortadoğu'da kalıcı barış için önemli bir fırsat olarak görülecektir.





#Necati Anaz
#Batı dünyası
#Terör
7 yıl önce