|

Bayramlarımızı sahihleştirmeliyiz

Bayramlaşmaların dernek, vakıf, sendika, hemşehri örgütleri, gençlik platformları gibi mekânlarda yoğunlukla yapılmaya başlanmasını, bayramlaşmanın ruhuna aykırı gelişmelerden biri olarak kabul etmeliyiz.

Yeni Şafak
04:00 - 19/07/2015 Pazar
Güncelleme: 23:35 - 18/07/2015 Cumartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
EROL ERDOĞAN

İLAHİYATÇI - SOSYOLOG


İslam âlimleri “Bundan sonra bayram namazını isteyen camide kılabilir, isteyen toplu olmak şartı ile her yerde kılabilir” şeklinde bir duyuru yapsa, böyle bir açıklama nasıl karşılanır?



Siz sorunun üzerinde zihin yorarken, ben sorunun aklıma neden düştüğünü anlatayım. Geçtiğimiz Kurban Bayramı'nda çok sayıda dernek, vakıf, sendika, parti teşkilatı ve kuruluştan cep telefonuma bayram mesajı geldi. Her mesajda bayramımız tebrik edildikten sonra “Bayramlaşmaya bekleriz” denilerek ilgili kuruluşun bayramlaşma törenine dair tarih ve yer bilgisi yer alıyordu. O kadar çok davet vardı ki, davetlerin üçte birine bile katılsam, başka bir şey yapmaya, başka kimse ile bayramlaşmaya ve kimseyi ziyarete gitmeye vaktim kalmazdı. O anda, yazının başında paylaştığım soru zihnimde belirdi.


Böyle bir fetva ilan edilirse neler olabileceğini düşündüm. Cemaatler, vakıflar, dernekler, partiler, sendikalar, gençlik örgütleri oluşturdukları mekânlarda kendi mensuplarıyla birlikte bayram namazı kılmaya başlar diye tahmin ediyorum. Sosyal yönü güçlü dini bir etkinliğin bireyselleştirilmesi ve alanının daraltılması demek bu.



“Böyle düşünmekte haksızsın” diyenler çıkabilir ama gidişatın bu yönde olduğunu görüyorum. Müslümanları bir araya getiren ve muhabbetlerini arttıran vesileler azalıyor. Modernleşmenin insanı bireyselleştirmesi, kurumlar nezdinde de gruplaşma asabiyeti olarak kendini gösteriyor. Buraya kadar yazdıklarımı aklımızda tutarak bayramlarımızın anlamını, doğuşunu ve tarihi serencamını hatırlayalım.



PEYGAMBER BAYRAMLARI


Aslı Farsça olan bayram 'sevinç ve eğlence günü' demektir. Kelimenin hadislerde de geçen Arapça aslı ise 'ıyd' olup 'geleneksel hale gelecek şekilde sevinç veya keder sebebiyle bir araya gelme' anlamı taşımaktadır. İslam'da îdü'l-fıtr ve îdül-edhâ şeklinde iki bayram vardır. Her iki bayram hicretin ikinci yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Bayramlardan birine Ramazan ayına atfen Ramazan Bayramı ya da bayramda önce verilen fıtır sadakasından dolayı Fıtır Bayramı denilmiştir. Îdül-edhâ ise kurban kesiminden dolayı toplumumuzda Kurban Bayramı olarak adlandırılagelmiştir.


Hadis kitaplarından öğrendiğimize göre, Peygamber Efendimiz Medine'ye hicreti sonrasında yılın iki gününde halkın bayram yaparak eğlendiklerini gördü. Bunun üzerine “Allah sizin için o iki günü, daha hayırlı iki günle değiştirdi” diyerek günümüze kadar idrak edilen Ramazan ve Kurban bayramlarını ilan etti. Peygamberimiz'den bugüne değin gelen uygulamalara bakıldığında her iki bayramda da ilk yapacağımız şey, camide birlikte bayram namazı kılmaktır. Yeme-içme, ikram, eğlence dönemi kabul edildiği için bayramlarda oruç tutmak günah sayılmıştır. Bayramlarda eğlenilmesi ve oyunların oynanması da teşvik edilmiştir.


Kitaplarda, bir bayram günü Hazreti Ayşe ve Hz. Peygamber efendilerimizin yanında ezgiler söyleyen iki kız çocuğuna müdahale etmek isteyen Hz. Ebubekir'e, Resûlullah aleyhisselamın “Her milletin bayramı vardır, bu da bizim bayramımız” diyerek müdahalesini engellediği, yine bayram günleri mescitte mızrak oynayanları Peygamberimiz'in eşi Ayşe validemizle ile birlikte seyrettiği anlatılmaktadır.



BAYRAMI YAŞATAN RUH


Ramazan ve Kurban Bayramı İslam'ın ulaştığı her yerde büyük coşkuyla kutlanagelmiştir. Bayram namazı sonrasında yaşlı, yetişkin, genç ve çocukların sıra halinde bayramlaşması ne kadar güzel bir gelenek mesela... Genelde küskünler bayramlaşmalar esnasında hatırı sayılır kişilerin araya girmesiyle barıştırılırdı. Çoktandır görüşmemiş olanlar buluşurlar, muhabbet ederlerdi. Mezarlıklar ziyaret edilir, dualar okunurdu. Akrabalar, komşular, arkadaşlar dolaşılır; mahalle meydanlarında yemekler yenir, oyunlar oynanır, eğlenceler düzenlenirdi. Bayram günlerinde camiler sürekli dolar, taşar; sohbetler yapılır, çaylar içilir, tatlılar ikram edilirdi.



Bayram günlerinde kendilerine gösterilen hürmetten dolayı yaşlıların tebessümleri artar, torunlarını ve uzak-yakın akrabalarını görmekten dolayı bahtiyar olurlardı. Yetimler, hastalar, yalnız yaşayanlar bayramda özellikle hatırlanırdı. Bayram en çok çocuklar içindi. Onlara güzel kıyafetler alınır, harçlıklar verilir, yemek ve tatlılar yapılırdı. Çocuklar için oyun alanları hazırlanır ya da lunaparklara gidilirdi. Kadınlar için de bayram günleri muhabbet, eğlence ve neşe günleriydi.



Şimdilerde teravih namazında olduğu gibi, Resûlullah zamanında kadınlar bayrama ve bayram namazına iştirak ederlerdi. Asırlar boyunca olgunlaşan bayram iklimini şöyle özetleyebiliriz. Bayram, camiden başlamak üzere evlerde, sokaklarda, çarşılarda her yerde manevi atmosferiyle birlikte var olur, herkes tebessüm eder, bayram neşesi kuşlardan kurtlara, topraktan bulutlara kadar her yerde kendini gösterirdi.



MODERNİZMİN YOZLAŞTIRICILIĞINDA BAYRAM


Hızlı göç, şuursuz şehirleşme, sosyal bağların zayıflaması gibi sebeplerle şehirlerdeki bayramlarımız özelliğini kaybetmeye başladı. Köylerdeki bayram geleneklerimizi şehre getiremedik, şehirlerin kendine has bayram kültürünü devam ettiremedik ve geliştiremedik. Şehirdeki bayram deyince çoğunlukla şöyle bir rutin geliyor gözümüzün önüne. Bayram sabahı evin erkeği en yakın camiye gider, bayram namazı biter bitmez alelacele eve döner. Çocuklar ve kadınlar evdedir o an. Ailecek bayram kahvaltısı yapılır, gelen giden ağırlanır, televizyon seyredilir. Kurban Bayramı'nda, kurban banka havalesiyle bir hayır kurumuna bağışlanmamışsa ailenin reisi kesim yerine gidip kendine düşen hisseyi alır, gelir. Bol bol dinlenilir. Akrabaların bir kısmı ziyaret edilir, belki mezarlığa gidilir. Cep telefonu ve internetten bayram mesajları paylaşılır. Çevrede gezilecek bir yer varsa oraya gidilir. Bazen de bayram tatile dönüşür, ailecek bir tatil beldesine gidilir. Kasaba ve köylerde bayram neşesi az-çok devam etse de şehirlerde bayram iklimi ve bayramların oluşturduğu toplumsal hareketlilik azaldı.



Son yıllarda bayramların toplumsal karşılığını arttırmaya dönük çabalar oldu. Sözgelimi, toplu ulaşım araçları ve otobanların bayramlarda ücretsiz olması sıla-ı rahimi arttırdı. Belediyelerin bayramlaşmalara verdiği organizasyon destekleri ile kurban kesim tesisleri insanlara kolaylıklar sağladı. Cami-çocuk ilişkisine dair farkındalık arttıkça çocuk-bayram duyarlılığı gelişmeye başladı. Yardım kuruluşlarımızın dünyanın dört bir yanına götürdüğü yardımlar ve oralara giden ekipler bayram sevincini dünya çapında büyüttü. Bu tür çabalara rağmen olması gereken bayram ikliminden uzaktayız, üstelik arada tezahür eden iyileşmelerin aksine bayramın anlamını kaybetmesi süreci daha hızlı ilerliyor.



KAPALI GRUP BAYRAMLAŞMALARI


Bayramlaşmaların dernek, vakıf, sendika, hemşehri örgütleri, gençlik platformları gibi mekânlarda yoğunlukla yapılmaya başlanmasını, bayramlaşmanın ruhuna aykırı gelişmelerden biri olarak kabul etmeliyiz. Bu mekânlar, kurumsal tanımı itibariyle daha dar gruplara hitap eden alanlardır. Çocukların ve kadınların olmadığı ve genele açık olmayan bu mekânlardaki bayramlaşmalar çoğunlukla protokol konuşmalarından ibaret kalmaktadır. Kurum aidiyetini esas alan bayramlaşmaların dini veya sosyal birliğe hizmet ettiğini düşünmemiz mümkün değil. Böyle bayramlaşmalar grup asabiyetinin bayrama taşınması anlamına gelir ki, bayramın ruhuna, dayanışma ve vahdeti güçlendirme amaçlarımıza aykırıdır.


Cemaat, tarikat, dernek, vakıf gibi dini daha iyi anlamak ve yaşamak için oluşturulan yapıların zamanla amaca dönüşmemesine dikkat etmeliyiz. Yapıların menfaati ümmetin ve milletin önüne geçmemelidir.



BAYRAMLAŞMALARIMIZI SAHİHLEŞTİRMEK


Şehirdeki bayramlarımızı her türlü yozlaşmadan arındırmak suretiyle biz Müslümanlara ilk hediye ediliş gerekçeleri doğrultusunda zamanın gereklerini gözönüne alarak kutlamaya başlarsak bu çabamız yaşadığımız toplumlar ve tüm yeryüzü için her anlamda faydalı olacaktır. Bayramlarımız kadın-erkek, zengin-fakir, yaşlı, genç ve çocuklar başta olmak üzere toplumun tamamını içine alacak şekilde dayanışma, neşe, muhabbet, ziyaret, bir arada olma mevsimine dönüşmelidir. Bayramın ilk günü namazla başlayan bu sürur hali son güne kadar sürmelidir. Bayram namazlarını, bir an önce aradan çıkarılması gereken bir vecibe gibi düşünmeyip Müslümanların kulluk, kardeşlik ve sevgilerini ortaya koydukları bir muhabbet buluşması olarak idrak etmeliyiz. Kapalı grup bayramlaşmaları yerine bayram namazının coşku ve bereketini arttırma gayretinde olmalıyız. Ait olduğumuz ve zaten başka vesilelerle görüştüğümüz sosyal-kültürel yapılarla bayramlaşmak yerine ailemiz, akrabalarımız, komşularımız, mahalleli hemşerilerimiz ve ümmetle bayramlaşmaya önem vermeliyiz. Dargınları barıştırma, çocuklara harçlık verme, çocuklar için oyun ve eğlenceler düzenleme, ikramlarda bulunma, yalnızları ve muhtaçlara hediye götürme gibi asırlar içinde geleneğimiz haline gelen uygulamaları sürdürmeliyiz. Bayram ümmetin bayramıdır. Bayramlar Rabbimiz'in insanlığa hediyesidir. Bayramlarımızı sahihleştirme noktasında hepimize görevler düşüyor.


#İslam âlimleri
#Kurban Bayramı
#Bayram
9 yıl önce