Suriyeli Maisa Elhafez, yaklaşık iki buçuk yıldır İstanbul'da yaşıyor. Ülkesindeki savaş yüzünden Türkiye'ye gelen Alhafez, geçtiğimiz yıl İstanbul Mosaic Oriental Choir adında bir koro kurdu. Koro, adı üstünde dünyanın farklı kültürlerini bir potada eritiyor. Arapça, Türkçe, Kürtçe, Farsça ve Ermenice şarkılar seslendiren koronun çoğunluğu Suriyeli mültecilerden oluşuyor ama Türk, Alman ve bir Rus var. Geçtiğimiz gün koronun birinci yıl konserinde Alhafez ile bir araya geldik. Hikayesini dinlediğimiz Alhafez, "Savaş çok kötü. Beynim ikiye bölünmüş durumda. Yarısı gündelik hayatını yaşıyor yarısı ise Suriye'deki ailemi düşünüyor. Bazen üç gün internet yok, elektrik yok, ailemden haber alamıyorum" diyor.
Maisa, Türkçeyi sokakta insanlarla konuşa konuşa öğrenmiş. Sohbetimizi Türkçe olarak yapıyoruz. Şam'da doğup büyüyen Alhafez'in annesi hayatta değil babası ve iki kardeşi Suriye'de yaşıyor. Bir kardeşi de Almanya'da. Suriye'deki ailesiyle Skype üzerinden görüştüğünü söyleyen Alhafez, ülkesine hiç gitmek istemediğini şu sözlerle anlatıyor: "Orada çok kötü şeyler, kara günler yaşadım. Çok kötü hatıralarım var. Şam'daki kardeşimin iş yeri evimize çok uzakta ve her gün ölmüş olabileceği korkusuyla yaşıyorum. Babam meyve olmadığını, olanların da çok pahalı olduğunu söylüyor ama ben burada her şeye çok kolayca sahip olabiliyorum. Bu beni çok üzüyor. Kışın onlar soğukta üşürken ben sıcacık evimde oturuyordum. İki yaşındaki kardeşimi daha canlı canlı görmedim."
Belki bütün ailenin İstanbul'da bir arada yaşama ihtimali vardır diyoruz Alhafez'e. Bir keresinde bunu denediklerini dile getiren Alhafez, "Babam geçen sene geldi ama dört ay sonra geri gitti. 'İstanbul güzel ama benim memleketim değil istemiyorum' dedi. O burayı istemiyor. 'Burada neden kira vereyim Şam'da evim var' diyor. Geçen sene kardeşim de Almanya'dan geldi, o da altı ay kaldı. 3 sene sonra ilk defa İstanbul'da bir araya gelmiştik. Bir daha da buluşamadık" diyor.
Gençlerin başka bir kültüre çok kolay adapte olabildiklerini ve bu sebeple de Suriyeli gençlerin ülkelerini terk ettiklerini, yaşlıların kaldıklarını ifade eden Alhafez, savaştan sonra ilk olarak Lübnan'a gidiyor. Lübnan'da bir yıl yaşadıktan sonra çok sevdiği İstanbul'a geliyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Gaziantep gibi şehirlere sık sık turist olarak geldiğini söyleyen Alhafez, İstanbul'a ilk geldiği sıra tam da ne yapacağını bilmiyor. Müzik eğitimi alan ve piyano çalan Alhafez, burada da müzik eğitimi vermeye karar veriyor ve İstanbul Mosaic Oriental Choir'i kuruyor.
Alhafez şu an özel bir okulda müzik öğretmenliği yapıyor. Bunun yanı sıra özel piyano dersleri veriyor. Koroya şeflik yapıyor ve en önemlisi de Suriyeli mülteci çocuklara programlar yapıyor. Onlara haftada bir saat şarkı, dans eğitimi veriyor. Koronun ise her Perşembe Saint Antuan Kilisesi'nde provaları oluyor. 15 kişilik koro harklı dillerde ortak şarkıları seslendiriyor. Mavi Boncuk, Böyle Gelmiş Böyle Geçer gibi... Bir de Arap coğrafyasında klasikleşen Bint el Shalabiya gibi şarkıları da coverlıyorlar. Koro farklı kültürleri, sesleri bir araya getiren tam bir mozaik...