|

Benim pişirdiğim gibi her aşçı pişiremez

Mehmet Şevket Eygi, Müslümanların yeme içme konusunda israfa kaçtığını belirterek bu konuda orta yolu bulmak gerektiğini söylüyor. Lüks lokantalarda yemek yemekten kaçındığını belirten Eygi'ye göre bir kişi böyle mekanlara gitmeden de iyi yemek yiyebilir

Ramazan Bingöl
00:00 - 29/10/2006 Pazar
Güncelleme: 05:46 - 29/10/2006 Pazar
Yeni Şafak
Benim pişirdiğim gibi her aşçı  pişiremez
Benim pişirdiğim gibi her aşçı pişiremez

Türkiye'nin bir anlamda fikir elçisi gibi çalışan Mehmet Şevket Eygi, bir çok restorancıya ders verecek kadar yemek ve Türk mutfağı kültürüne sahip. Zaman zaman yemek yazıları da yazan Eygi, iyi yemek yemeyi sevdiğini ama gurmelik gibi bir iddiası olmadığını belirtiyor.

Fermanla Hacı Abdullah

Mehmet Şevket Eygi ile Beyoğlu'ndaki tarihi Hacı Abdullah Lokantası'na gitmeye karar veriyoruz. Zamanında Sultan II. Abdülhamit Han'ın resmi müsaadesi ile açılan lokanta geçmişin tarihi dokusunu muhafaza etmekle birlikte pek çok siyasetçiyi ve ünlü ismi ağırlamış. Bir kişi ortalama 30-50 YTL'ye doyuyor. Mehmet Şevket Eygi'nin lüks bulduğu Hacı Abdullah Lokantası, iç dekoru, temizliği ve insana hissettirdiği tarihi atmosferi ile de göz dolduruyor. Lokanta'ya girdiğimizde Eygi, kuzu incik ve Peygamber Efendimiz'in de (sav) çok sevdiği bir yemek olduğunu belirttiği helise yani bugünkü adıyla keşkek siparişi veriyor.

İntihar etmek isteyen beyaz ekmek yesin

Ben de nefis kızarmış görüntüsü ile iştahımı kabartan kuzu incik istiyorum. Eygi'nin yemeği çok yavaş yemesi, yerken konuşma ihtiyacı olduğunda eli ile ağzını kapatması dikkatimi çekiyor ve bana 'gerçek bir beyefendi böyle olur' diye düşündürüyor. “Yemek için hep mütevazi yerleri tercih ederim. Lüks yerlere gitmeden de iyi yemek yenilir”diyen Eygi, yemek hususundaki hassasiyetini ortaya koyuyor. Çok zengin bile olsa Müslümanların israfa kaçmaması gerektiğini belirten Eygi, tıpkı eski Roma'da olduğu gibi muazzam sofralara ve yeme-içmeye aşırı düşkün hale geldiğimizi, bu aşırı sefahat halinin Roma'nın sonunu getirdiğinin unutulmaması gerektiğine dikkati çekiyor. Dünyadaki Çin lokantaları gibi Türk lokantalarının olamayışını ise “Önemli olan yemeği değil, yemek kültürünü ihraç etmektir. Biz bunu yapamıyoruz” sözüyle özetliyor.

Tokken sofraya oturulmaz

Mehmet Şevket Eygi, yemek yerken sağlıklı kalabilmenin de çok önemli olduğuna vurgu yapıyor. “İntihar etmek isteyen bir insan devamlı beyaz ekmek yesin” diyen Eygi, asla beyaz ekmek yemediğini tercihini hep siyah ekmekten yana kullandığını belirtiyor ve sağlıklı kalmanın altın kurallarından bahsediyor: “Acıkmadan sofraya oturulmamalı ve doymadan kalkılmalı. Bir öğünde çok yenilmeli diğer öğünlerde ise azar azar mümkünse beş öğün şeklinde yemek yenilmeli. Zayıflamak isteyenler ise ekmek yerine yemekten kısmalı.” Yemek kültürü ile ilgili yazdığı yazıları hatırlattığım Eygi, iyi yemek yediğini ancak bir gurme olmadığını vurguluyor ve gurmelikle ilgili şu eleştiriyi getiriyor: “Lüks bir lokantaya gidip pahalı yemekler yemek ve bunları yazmak gurmelik değildir. Bu ciddi bir iştir ve birikim gerektirir. ” Yemek yapmakla arasının iyi olduğuna da değinen Eygi, kolları sıvadığı zaman ise çok iyi yemek pişirdiğini, kendi yaptığı pilavı en usta aşçıların bile pişiremeyeceğini iddia ediyor. Yemek ve tatlı faslından sonra sohbet Başbakan Erdoğan'dan açılıyor. Eygi, Başbakan'ın doktordan çok bilge bir kişiye ihtiyacı olduğunu belirtiyor ve bilge kişiden kastının maddi beklentisi olmayan basiret ve hikmet sahibi kişi olduğunu vurguluyor. Erdoğan'ın böyle bir kişinin hazırlayacağı programa göre beslenmesi durumun da hiçbir sağlık sorununun kalmayacağını ifade ediyor. Nobeli de konuştuğumuz Eygi, Nobel Edebiyat ödülünü alan Orhan Pamuk için ise “Ödül değil ücret aldı” diyor. Hakkında olumsuz yazılar yazan Ahmet Hakan ile ilgili sorumu ise hiç önemsemeyerek cevaplamıyor bile..


17 yıl önce