|

Bir neslin yol göstericisi

Memlekete faydalı nesil yetiştirme kaygısında olan aşk, şevk ve heyecan adamı Fethi Gemuhluoğlu. Türkiye’nin en önemli fikir adamlarından biri olmayı başaran Gemuhluoğlu, her zaman bir kalp ve ruh mühendisi olarak anılacak

Yeni Şafak
12:08 - 11/10/2017 Çarşamba
Güncelleme: 12:18 - 11/10/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Fetih Gemuhluoğlu ailesi ile birlikte.
Fetih Gemuhluoğlu ailesi ile birlikte.
TAHSİN YILDIRIM

Türk düşünce, eğitim, vakıf ve kültür tarihinin önemli isimlerinde İrfan Fethi Gemuhluoğlu 1914 yılında evlenen Mustafa Neşet Efendi ile Fatma Sâniye Hanımın evladı olarak Göztepe istasyonuna açılan cadde üzerinde Tütüncü Mehmet Efendi Caddesine bakan tek katlı mütevâzı bir binada Ekim 1922’de doğmuş 5 Ekim 1977’de İstanbul’da vefat etmiş bir düşünce adamıdır.

Gemuhluoğlu’nun çocukluk ve gençlik dönemleri Osmanlı’nın son demlerine yetişmiş ilim, irfan, düşünce ve hâl ehli insanların “gözyaşı ile gusül abdesti alan dervişlerin” yaşadığı mekânlarda geçmiştir. Bu muhitte yaşayan Fethi Gemuhluoğlu yetişmesinde tesiri olan babasını şöyle anlatmıştır: “Türkçeyi babamdan öğrendim sayılır. Sağlam ve sert bir konuşma havası vardı. Sevdim, fakat ondaki tılsımı bir türlü çözemedim. Her şeyimi anama ve babama borçluyum.” Mübarek bir hanım olan annesi Fatma Sâniye Hanımı anlamak için aileyi yakından tanıyan Ergün Göze’nin Fethi Gemuhluoğlu’dan naklettiği şu hatıraya dikkat etmek gerekir: “Baktım, kadın anam Kur’an-ı Kerim’i açmış elinde bir çöp bir şeyler yapıyor. Ana ne yapıyorsun’ diye sordum. ‘Çağam’ dermiş oğluna mahalli şiveyle. ‘Çağam ben cahilam, Kur’an okuyamıyorum. Bu çöple üzerinden gidiyorum. Belki Allah bana da bundan ötürü bir sevap verir.” Kur’an okumayı bilmediği için çöple Kur’an harflerinin üzerinden giderek sevap kazanacağına inanan annesi böyle bir ruh halindeyken, babası sükûneti ile bir heykel edasıyla kâmil bir mümin olarak karşımıza çıkmaktadır.

ÖLÜM MUTLULUK BENİM İÇİN

1959 yılının Eylül ayında şahitliğini Rauf Orbay’ın yaptığı nikâh ile Dr. Emine Suzan Hanım ile evlenmiştir. Fethi Gemuhluoğlu’nun dostu Prof. Dr. Muharrem Ergin’e göre “Fethi’nin Fethi olmasında Suzan Hanımefendi gibi büyük bir insanın görünmeyen, kimsenin bilmediği muazzam rolü çok bariz bir şekilde bize aksetmiştir.” Birbirleriyle uyumlu ve pek çok insana örnek olabilecek evlilik hayatlarında Mehmet Ali ve Veli Selman adında iki çocuğu dünyaya gelmiştir.

Ölümüne yakın günlerinin sayılı olduğunu dostlarına söylemiş, vefat ettiği 5 Ekim 1977 Çarşamba günü iki oğlu ve hanımını karşısına alarak ölümü şu sözlerle karşılamıştır: “Ölüm ne mutluluk benim için. Çünkü çocukluğumda yüz paraya alıp uçurduğum kuşlarım, cennetin kapısında beni bekliyorlar. Onların yanına gitmek, ne güzel şey.” Ona göre ölüme dost olmalıyız. Çünkü: “Âhiret dünyada başladığına göre, dünya ve âhiret tefriki bizim izâfî değerlendirmemizde… Asıl daha güzeli yine Peygamberimizin lisanıyla ‘Ölüm, müminin tuhfei canıdır.’ Sahibine, Rabbine canını hediye etmesidir.” Ölüm hediyesini alan Gemuhluoğlu’nu yetiştirdiği, etkilediği, aynı ideallere bağlandığı binlerce kişi onu Fatih Camii avlusundan yolcu etmiştir. 6 Ekim 1977 Perşembe günü vasiyeti üzerine Sahrayıcedit Mezarlığında, “Kadın anam” diye andığı annesinin yanına defnedilmiştir.

KALP VE RUH MÜHENDİSİ

Millet ve devletin kıyamete kadar yaşaması için nesil yetiştirme kaygısında olan yüksek bir mefkûrenin iflah olmaz sevdalısı, aşk, şevk ve heyecan adamı olan Fethi Gemuhluoğlu, birçok unvana sahip bir kalp mimarı ve ruh mühendisidir. O, dostlarının ifadesiyle bir neslin ağabeyi, Fethi Abi, güzel adam, ehl-i hal, ehl-i dil, ehl-i dost bir insandır. “o insanı için yaşayan Korkut Ata neslinden bir Oğuz Beyi idi. Peygamber aşkıyla içi yanan kahraman bir mümindi. Dilimize vurgun, kültürümüze âşık, milletimize hayran, türkülerimize sevdalı bir alperendi.” Bu yüzden kimi ona “Alp-eren” demiştir. Prof. Dr. Muharrem Ergin’in ifadesi ile o, “‘Meclislerin görkemi idi. Yani meclislerin süsü idi. Bulunduğu yerde, bulunduğu bir toplulukta hiç kimse Fethi’den daha üstün değildi, olmuyordu ve bulunduğu her yerde mutlaka, konuşmasa dahi, o mânâlı sükutu ile dahi, muhakkak meclisin, oradaki mekânın merkezini Fethi teşkil ederdi.” Fethi Gemuhluoğlu, medeniyetimizin bilgesi, dostluğun sembolü, yaşatıcısı, kendini neslin yetişmesine vakfetmiş vakıf insanı, bir Allah adamıdır. Vatan, bayrak ve memleket sevgisi yüreklerinde kök salan Gemuhluoğlu, Necip Fazıl’a göre “fikir sakası” olduğundan “Onu meydan yeri tanımaz.” Nasıl ki sakalar susamış yürekleri verdiği su ile ferahlatıyorsa Fethi Gemuhluoğlu’da Anadolu’dan üniversitelere gelen gençlerin maddî ve manevî sıkıntılarını çözmeye çalışmıştır. Muharrem Ergin ona “Türkiye’nin muhtarı” diyerek ondaki millet evladına dair taşıdığı kaygıya vurgu yapmıştır. Cennet kuşu olarak da adlandırılan görünmeyecek şekilde çok yükseklerde dinlenmeksizin sürekli uçan, asla yere değmeyen efsanevi kuştan hareketle ona hüma kuşu diyerek ardından ağıtlar yakan Ahmet Kabaklı onun sürekli çalışıp çırpınmasını ön plana çıkarmıştır. Uğur Derman’a göre Gemuhluoğlu, “vuslat adamı” ve “güzel adam” olup, hayatı cezbe içinde geçen Hak meczuplarındandır. Altan Deliorman’a göre “Gönüller Sultanı” olan Gemuhluoğlu “yüzünde, gözünde, dilinde manalar uçuşan gönül adamı”dır.

HAK VE HAKİKAT ADAMI

İslâm’ı insanımıza anlatmak çabasında olan bir derviş, hak, hakikat adamı olan Fethi Gemuhluoğlu yaratılış gayesinin farkında bir Müslüman olarak gerek yazılarında gerekse hayatında mümin sorumluluğunu üzerinde taşımıştır. Dini hassasiyeti çok yüksek olup dini pratikleri uygulayan Fethi Gemuhluoğlu, dinin erkânını uygulamaya, abdestsiz gezmemeye, zikirli, besmeleli ve temiz olmaya da oldukça ehemmiyet vermiştir. Bundan dolayı oğluna yazdığı mektupta bu konuda şu satırları yazmıştır: “Hazırlıklı olmalıyız. Abdestsiz gezme. Temiz tahir ol. Zikirli ol. Besmeleli ol. O zaman topun, tüfeğin, atom bomban olur. Güçlü olursun. Mistik insanlar özgürdür Ali. Yalnız onlar özgürdür. Bu konuyu düşünmeye çalış.” Fethi Gemuhluoğlu’nu yakından tanıyanlardan biri olan Ergün Göze, burs almaya gelen öğrencileri tanımak için onlara yönelttiği bazı soruları aktarırken namaza dâir bir soruyu şöyle anlatmıştır: “O, karşısına gelenleri allak bullak edecek sualler soruyordu; meselâ, pırıl pırıl, kendisinin güzel tabiriyle alnı secdeli bir gence ‘Sen hiç namaz kıldın mı?’ diye soruyordu. ‘Ben beş vakit namaz kılarım.’ deyince, ‘Evet sen beş vakit namaz kılıyorsun da, ama sen hiç namaz kıldın mı?’ diye tekrar sorardı.’ Bu ısrarlı sorusuyla aslında namazın insanı bütün günahlardan uzaklaştırması ve ruhunu arındırması gerektirdiğini vurguluyordu. Namazı da çok önemserdi. ‘Namaz kılıyor musun?’ sorusunu sık sorardı. ‘Evet, beş vakit namazımı hep kılarım.’ cevabını alsa bile, önemini, miraç oluşunu kavratmak için daha vurgulu bir ses tonuyla aynı soruyu yinelerdi: ‘Namaz kılıyor musun?”

BİZ SAKLI KALALIM

İmtihan yeri olan dünyanın farkında olan, Allah’ın huzuruna temiz kalp ile gitme olma arzusu Fethi Gemuhluoğlu’nun hayat anlayışıdır. “Bizi inzivaya çekilmiş say, mescid ile medreseyi terk eyledik zâhidlere... Hakk’a ibadet etmeye, yeter bize viraneler...”, “Benden bahsetmeyin, benim ismim önemli değil, ben gizli kalayım.” sözleri onun mütevazı yönünü göstermektedir. Bir gazetede hazırlanan Ramazan sayfası için kendisi ile röportaj isteyen yazara “Bu işte isim ve resim neşredileceğinden, bize göre değildir. Biz saklı kalalım daha iyi.” cevabını vermiştir. İbadetini sadece Allah rızası için yapan ve kozmopolit çevrelerle bile geçinmeyi bilen Gemuhluoğlu’nun kendini saklayan geri planda tutan tavrı onun ruh dünyasının olgunluğunun bir işaretidir. Necip Fazıl Kısakürek, onun bu durumunu şöyle açıklamıştır: “Onu meydan yeri tanımaz. Fakat meydan yerinin tanıdığı politikacılar, muharrirler, fikirciler hususiyle ‘sağ’ yaftasının belirttiği çerçeve içindekiler çok iyi tanır. ‘Babıâli’ kitabımda özleştirmeye çalıştığım gibi, Fethi Gemuhluoğlu harb meydanında görünmeyen, fakat ateş hattındakilere sakalık eden, nakliye ve levazım kollarına yön veren, hususi çevrelerde mayası halis bir gençlik yoğuran, gönlü tasavvuf kokusuyla ıtırlı ve dili en murassa Osmanlıca zarfı içinde İslami zevk mazrufiyle nakışlı, son turfanda bir tipti…’ Kendisine hiçbir tecelli zemini aramayan bir tevekkül zarfına bürülü, sessiz ve sedasız ortada görünenlere su taşıyıcı fikir sakası… Fikir ve çile birliği kökünde yekpâreleştiğimiz büyük ve sevgili dostum.”

GÖNÜL BORCU ÖDENMELİ

Fethi Gemuhluoğlu’nun ısrarla üzerine durduğu konulardan biri de o dönem kimselerin anmadığı dini, dili, ırkı ne olursa olsun mazlum coğrafyalardı. Bu coğrafyalardan sıkça andığı Cezayir’den, Gana’dan, Afrika’dan dem vuran, Tunus’ta elçilik açıldığında heyecandan yerinde duramayan, Keşmir meselesini sıcağı sıcağına yorumlayabilen, Büyük Britanya’yı yıkılması mukadder imparatorluk olarak gören; ümmetçi bir kabulle hayata bakan bir anlayışın taraftarıdır. O, tarih boyunca el uzattığımız coğrafyalara olan gönül borcundan bahsetmiş, sahip çıkılamamasından yakınmıştır. 1960 sonrası Tanpınar’ın deyişiyle mazi ile olan alakanın yeniden kurulma çabalarına destek verenlerden olan Fethi Gemuhluoğlu “On milyon kilometre karemiz nerede?” sorusuyla bir iç muhasebeye dikkat çekmiştir. Osmanlılık tartışmalarının neredeyse ağza alınmadığı bir dönemde o, Türkiye’nin Osmanlı tarihi ve coğrafyasıyla barışarak emanetlerine sahip çıkması gerektiğini şöyle anlatmıştır: “Tarihe dost değiliz, coğrafyaya dost değiliz. Coğrafya ya dost olmadığımızı göreceksiniz. Türkiye bir iç harbin eşiğindedir, bir doğu-batı meselesi çıkabilir. Anadolu Beylerbeyliğini bile size çok görürler; sonra bu içinizdeki çocuklardan Batı Trakya’ya veyahut Kırım’ı kurtarmalarını ve orada yaşamalarını ve belki orada yaşama imkânı olup olmadığını araştırmak gibi bir gaflete düşeriz... (…) Coğrafyaya dost olmak, tarihe dost olmak… Size coğrafyaya da dost olamadığınız için, Anadolu Beylerbeyliğini de artık çok görüyorlar. Hanedanı Ali Osman’ın mülkünü particilik yaparak 1912’den 1920’ye kadar bitirdiniz. Eskiden vali gönderdiğiniz yerlere şimdi sefirikebir gönderiyorsunuz… Sefir gönderiyorsunuz, utanmıyorsunuz. Çünkü kendinize de dostluğunuz yok.” Fethi Gemuhluoğlu’na göre kâğıt üzerinde de olsa Osmanlıya bağlı ya da Türk’ün gönlüne girmiş her coğrafyaya dost olmalı ve gönül borcu ödenmelidir.

ARANAN MÜNEVVER

Fethi Gemuhluoğlu, karakteri, duruşu, toplumun bütün katmanları anlama çabasında oluşu ve herkese sevgi, saygı içinde yaklaşımı ile etrafında hayli seveni olan bir entelektüel olarak anılmaktadır. Etkili hitabeti ve kullandığı gönül dili ile ilişki kurduğu kişileri teshir eden Gemuhluoğlu ömrü boyunca iman, ahlak, erdem, paylaşım, üretim gibi birçok insanî değerin savunucusu olmuş, bu çerçevede öğrenciler yetişmesi için gayret göstermiştir. Bu çabaları esnasında kişileri siyasî ve dinî kanaatlerinden ziyade insan olarak görmüş ve onlara inandığı değerler istikametinde bakmıştır. Bu tavrından dolayı birçoğu yazar, siyasetçi, bürokrat, akademisyen, iş adamının Fethi ağabeyi olmuştur. Gemuhluoğlu hayata tek yönlü, tek fikirli bakmaktan ictinab etmiş medeniyetimize ve geleneksel bilgeliğimize katkıda bulunan herkesi okumuş, hayatta olanlarla tanışma çabasına girmiştir. O, Necip Fazıl, Sezaî Karakoç, Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Alaattin Özdenören, Cahit Zarifoğlu, İsmet Özel, Akif İnan, Ahmet Kabaklı, Ergün Göze, Yaşar Kemal, Asaf Halet Çelebi, Neyzen Tevfik, Cinuçen Tanrıkorur, Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Genco Erkal, Prof. Dr. Nabi Avcı gibi birçok kişinin ortak noktası olmuştur.

SAYD-I ŞİKAR : YETENEK AVCISI

Yetenek avcısı Fethi Gemuhluoğlu kişilerin yeteneklerini ince işçilikle keşfedip onların yeteneklerini geliştirmeleri konusunda teşvikçi olmuştur. O, yeteneği olanları yönlendirme yanında kişideki cevheri de açığa çıkaran bir kâşiftir. Elini uzattığı kişilerin kalitesini yükseltmek için gayret sarf eden Gemuhluoğlu cevherleri bulup onları desteklemeden öte her insanda bir cevher bulup onu teşvik etmiştir. Ortaya çıkardığı cevherin değerine göre hareket eden insan sarrafı Fethi Gemuhluoğlu gençleri yetenekleri doğrultusunda gelişmeleri için onları yönlendirmiştir. Gemuhluoğlu, Türk Petrol Vakfı aracılığı ile burs verdiği kişileri incitmemiş onların kişiliklerine halel getirecek bir biçimde davranmamış onları onure ederek hayli güzel bir şekilde burslarını vermiştir. O, yetenekli pek çok gencin yetişmesinde yardımcı olmuş, gençlerin elinden tutan bir insandı. Cevheri olan kişiyi aramanın yanında kişideki cevheri ortaya çıkarandır.

SAĞ AÇIK FETHİ

Değişik hobileri olan Fethi Gemuhluoğlu Türkiye’nin en eski spor kulüpleri arasında yer alan, İstanbul Erenköy’de Halit Galip Ezgü tarafından 1912 kurulmuş Bordo-Beyaz forma renkli Hilal Spor Kulübünde top koşturmuştur. Hilal Spor’da sağ açık oynayan Fethi Gemuhluoğlu’na tribünlerden “Yandan Fethi, yandım Fethi” tezahüratı yapılmıştır. 1948- 1949 yıllarında Göztepe’de çok sevildiği için kulüp başkanlığı da yapmıştır. Futbolun yanında güreşe de meraklı olan Fethi Gemuhluoğlu Haydarpaşa Lisesinin güreş takımında da bulunmuştur.

#Fethi Gemuhluoğlu
#Necip Fazıl Kısakürek
#Düşünce
7 yıl önce