|

Bizi birleştiren nehir

Marquez’in Arjantin’in en iyi yazarlarından biri olarak tanımladığı Haroldo Conti’nin ilk romanı olan “Nehirde” İdil Dündar’ın çevirisiyle Türkçede. Nehir ile hayat arasındaki paralelliği lirik bir dille anlatan kitap, okuru suyun akışına bırakırken varoluşsal sorgulamalara yöneltiyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 12/11/2016 Cumartesi
Güncelleme: 19:57 - 11/11/2016 Cuma
Yeni Şafak
ARZU ŞAHİN


Hayat sanki bir şeylere benzetilince anlam kazanıyor insan için. Öyle olmasa onu tanımlamak için sayısız şiir, roman, hikaye ya da oyun yazılmazdı. Bütün bu çabaya rağmen hayat yine de kendi bildiğini okuyor. Ya hangi kaba girse onun şeklini alıp meraklısına uzaktan göz kırparak tebessüm ediyor ya da küfrü basıp kahkaha atıyor. Karşımızda yine hayatı anlatan bir roman duruyor. Latin Amerika edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Haroldo Conti'nin “Nehirde” kitabı bu sefer bu büyük muammayı bir nehir metaforuyla anlatıyor. Öyle bir nehir ki bu çevresindeki insanları, doğayı, zamanı ve eşyaları kendine benzetiyor. Ve sonunda kazanan hep o oluyor.



O ESKİ VE BASİT HİKAYE



Conti'nin “Bir anlamı var mı bilmiyorum, ama kendime hep şöyle derim: İnsanların hikâyesini, bir yolun ortasında şarkı söylüyormuşsun gibi anlat, bütün imrenme duygusunu üzerinden at ve şarkı söyle, bütün kalbinle şarkı söyle; öyle ki, sonunda insanlar senin adını değil, o eski ve basit hikâyeyi hatırlasın.” Sözleri romanı anlamak için önemli bir ipucu taşıyor. Zira yazar o eski ve basit hikayeyi okura şarkı söylüyormuşcasına aktarmasını biliyor.



Olaylar Buenos Aires'in kuzeydoğusunda yer alan Parana Deltası'nda bulunan Anguilas deresinde geçiyor. Kahramanımız Boga yanında bulunduğu ihtiyarla birlikte nehirde saz toplayarak geçimini sağlıyor. Bir gün ihtiyar ölünce Boga o güne kadar geçimini sağladığı nehirde bir bilinmeze doğru yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuk sırasında yaşadıkları Boga'nın sıradan hayatına sıradışı olayları ve insanları çekiyor. Ancak bütün bunlar öylesine büyük bir doğallık içinde gelişiyor ki okur Boga'nın küçük kayığında sazların arasında ilerlerken hiçbirşeyin değişmediğini zannediyor. Böylece nehir sadece Boga'yı değil okuru da kendi akışı içinde sürüklüyor.



SONUNDA NEHRE BENZEYEN ADAMLAR



Nehirde, üslubundaki doğallık ve sadelik ile dikkat çekiyor. Diyalogların az betimlemelerin çok oluşu ise okuru doğanın kalbine çekiyor. Karmaşa ve kaostan beslenen günümüz insanı için sakin bir limanı hatırlatan kitap, nehri tanımlarken sarsıcı bir hal alabiliyor. Çünkü bir noktadan sonar nehrin alttan alta hissettirdiği güç ve ihtişamın hayattan bir farkı olmadığı o basit cümlelerin arasında saklanamıyor.



Yazar “Adamlar, bu nehrin adamları, şimdi havadaki gözlük camları gibi suyun üzerinde asılı kalmış, ölmekte olan bir balığınkilere benzeyen gözleriyle nehri seyreden bu adam, hepsi, her anlamda nehre benziyor. Bu yüzden hala hayattalar. Bu yüzden o kadar yaşlı, uzak ve yalnız görünüyorlar. Aslında nehri sevmiyorlar sadece onsuz yaşayamıyorlar. Tıpkı nehir gibi ağır ve sürekliler. Ve herşeyden çok tıpkı nehir gibi umursamazlar. “ derken sanki kulağımıza hayatta kalmanın temel kuralının ona bağlanmaktan geçtiğini fısıldıyor.



“Nehrin kendine has özellikleri vardır. Hiç beklenmedik bir anda insanı hatırlıyor gibi görünür” cümlesiyle ise insanı ayakta tutan değer verilme duygusunun büyük bir şakadan ibaret olduğu hissettiriliyor. Tabi ki günün sonunda insanı üzen ve hayal kırıklığına uğratan bir şaka.



ZAMANA KARŞI BİTMEYEN SAVAŞ



Yolculuk boyunca Boga'nın hikayesi nehrin hikayesinde eriyor. Sularda bir zerre haline gelen kahramanımız balık avlarken, mevsimlerin geçişini izlerken büyük bir umursamazlıkla seyrediyor herşeyi. “Bir sabah erkenden, sanki savaşa gidiyormuş gibi, gümüş balığı aramak için açık nehre çıktı. Aslında savaş daha çok zamana, suya ve kara talihe karşıydı, çünkü gümüş balığı daha çok zararsız bir balıktır. İyi bakılırsa bu bir savaş da değil çünkü nehir kendi hikayesini dokur ve kişi ancak diğer on bin kişi ile birlikte dokunan tek bir ipliktir.”



Boga'nın bambaşka bir coğrafyada bir nehirde yaşadıkları ile herhangi birinin dünyanın başka bir köşesinde yaşadıkları arasındaki paralellik edebiyatın evrensel diline olan inancımızı tazeliyor.



KARANLIK VE TAŞKIN BİR SU



Conti'nin romanı insanın nehirle olan mücadelesini lirik ve varoluşçu bir tarzda veriyor. Hepimizin yakından tanıdığı ve hayran olduğu Gabriel Garcia Marquez'in “Conti, Arjantin'in en iyi yazarlarından biri” cümlesi ise okura iyi bir referans sunuyor. Latin Amerika'nın büyülü gerçekliğine Nehirde ile yeni bir bakış atabilecek olan okur, kitap bittiğinde Conti'nin henüz dilimize kazandırılmayan diğer eserlerini de merak ediyor.



“Hayat bir nehir gibi üzerinden akıp geçiyordu. Acı ve zevk beklenmedik bir şekilde birbirini izliyordu; biri öbürünü getiriyordu, herşey diğerini getiriyordu, öyle ki temelde bakılırsa herşey birdi, bitmek bilmez bir şekilde akan karanlık ve taşkın bir su.”







• • •


Nehirde


Haroldo Conti


Pinhan Yayıncılık


2016


168 Sayfa



#Haroldo Conti
#Parana Deltası
#Pinhan Yayıncılık
7 yıl önce