|

Bosnalılar 22 yıldır ölülerini bekliyor

Srebrenitsa Katliamı’nın 22. yılı nedeniyle Bosna’dayız. Hâlâ topraktan insan kemikleri çıkıyor ve cenaze töreni düzenleniyor. O günleri anlamak için bazen Bosnalı yazar Hasan Nuhanoviç’in kelimelerine bazen de o acı günlerin şahidi Muhammed Hüseyin, Nihat, tercüman Alen ve mezar başındaki kadının sözlerine kulak verdim. 22 yıl önceki katliamın sonrasında ölü beklemek Bosnalılar için adeta bir kültüre dönüşmüş.

Yeni Şafak ve
04:00 - 6/08/2017 Pazar
Güncelleme: 03:39 - 6/08/2017 Pazar
Yeni Şafak
Bosnalılar 22 yıldır ölülerini bekliyor
Bosnalılar 22 yıldır ölülerini bekliyor

Bosnalı Hasan Nuhanoviç, halkına yapılan zulmü “Birleşmiş Milletler Bayrağı Altında Soykırım” kitabında şöyle anlatıyor: “Potoçari’deki kampta BM için tercümanlık yapmaya başladım. Kampta durum kötüydü. Kış olmasına rağmen insanlar sokakta yatıyor, Sırpların ablukası nedeniyle açlıktan ve hastalıktan kırılıyordu. İçeriden her gün onlarca cenaze çıkıyordu. BM’nin Hollandalı askerleri ise korumaları altında olduğumuzu söyleyerek bizi oyalıyordu. Silahsızlanma adına tüm Müslümanların elindeki silahlar alınmış, bir kısmı ise Sırplara bildirilerek imha edilmişti. BM, bize ulaştırılan yiyecekleri bile korumaktan acizdi. Kendilerinden yiyecek ve yardım isteyen kadınları ise cinsel ilişkiye zorluyorlardı. Sırplar şehri kuşattı ve BM askerleri tek kurşun sıkmadan Boşnakları teslim etti. Sırp askerlerinin arasında Ukrayna, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan’dan da askerler vardı ve kendi üniformalarını giyiyorlardı. BM’nin Hollandalı ve Fransız askerleri de bu ordunun katliam yapmasını kolaylaştırmak için elinden geleni yaptı. Sırplar silah doğrulttuğu Boşnaklara çukur kazdırıyor sonra hepsini kurşuna dizip buralara atıyordu. İşkencelerini daha ileri götürmek için cesetleri parçalıyor ve farklı çukurlara gömüyorlardı. Kampın etrafında işkencelerle inleyenlerin sesi gecenin karanlığını bastırıyordu. Bu şekilde ölmektense intihar etmeyi seçenler vardı. Buna cesaret edemeyenler ise yanındakilerden kendisini öldürmeyi istiyordu.”


PATLAYICILAR PANİĞE NEDEN OLUYOR

İHH’nın MotoBosna organizasyonu kapsamında, motosikletlerle Türkiye’den Srebrenitsa katliamının yıl dönümü için Potoçari kampına geldik. Hasan bu kampta tercümanlık yapmış. Sırplar Srebrenitsa’yı işgal edince Boşnaklar 5 kilometre uzaklıktaki Potoçari kampına sığınmıştı. Savaştan önce Boşnakların yoğunlukta olduğu bu belde artık yüzde 95’lik bir Sırp nüfus oranına sahip. Boşnakların her 11 Temmuz’da katliamın kurbanlarını yad ettiği bu beldede Sırplar da bağımsızlığı kutluyor. Çadırımızı katliamın yaşandığı alana kuruyoruz. Hasan’ın son kez burada gördüğü ailesi, birkaç kilometre ötede katledilmiş. Hollandalılar bir süre daha kampta kalarak kadınlar ve içki eşliğinde kutlama yapmış. Onların eğlendiği saatlerde Tuzla’ya kaçmaya çalışan binlerce Boşnak, dağlarda katlediliyormuş. O günlerde ise BM, dağlarda katledilen Boşnaklar için raporlara “yakınlardaki bazı patlayıcılar paniğe neden oluyor” notunu düşüyordu. Paniğe neden olduğu söylenen küçük patlayıcılar 8.372 kişiyi öldürmüştü.

Yaşadıklarından dolayı travma yaşayan Hasan, ilaç içerek intihar etmeye kalkışmış fakat arkadaşları hastaneye zamanında yetiştirince tüm acılarıyla yeniden devam etmiş hayatına. Yıllar sonra annesinin katiliyle karşılaşmış ve onun devlet memuru olduğunu öğrenmiş. Hasan ailesinin vasiyetini yerine getirmiş, BM başta olmak üzere birçok yere Sırp ve Hollandalı askerlerin yaptıklarını iletmiş ama annesinin katili de dahil olmak üzere Srebrenitsa katliamının hiçbir sorumlusu hesap vermemiş.

Dolunaylı bir gece, hava serin. Şu an uzandığım yerde 22 yıl önce insanlar katliama uyanacaktı. Bunlardan biri de o zaman 5 yaşında olan Nihat’tı. Bizim gibi çadır kurup sonraki gün düzenlenecek anma etkinliğine katılmak için gelmiş. O günlerde ailesiyle birlikte Potoçari’deki kampta kalıyormuş. Nihat’ın hafızasında o günlerden geriye askerler ve babası kalmış.


Sabah oluyor, mezarlığın karşısına geçip oturuyorum. Hemen solumda mültecilerin Sırplardan kaçıp sığındığı akü fabrikası duruyor, ardımda binlerce Boşnak’a mezar olan dağlar. Kalkıp mezarlığa doğru yürüyorum. Avrupa nasıl oldu da yanı başında böyle bir facianın yaşanmasına göz yumdu sorusu kurcalıyor aklımı. Mezarlıktaki anıta çarpıyor gözüm. Bir anne, iki çocuğuna anıtta yazan bir ismi göstermeye çalışıyor. Ben de okumaya başlıyorum: Mehmed, İzed, Mevludin, Osman… Aklıma Srebrenitsa’yı kuşatan Ratko Mladiç’in “Türkler’den intikam almanın vakti geldi” cümlesi geliyor. Sokaklara yazılan “Türkler’e ölüm” sloganları ve Sırp ordusundaki diğer Hıristiyan askerler… Aslında her şey net: Boşnakların karşısında haçlı ordusu vardı ve tarih 800 yıl sonra yeniden tekrarlıyordu kendini. Göğsümdeki Türk bayrağını gören bir Boşnak, olduğu yerden bağırıyor: “Hey Türk! Biz ve siz biriz. Geldiğiniz için teşekkürler.” Sonra yanına gidiyorum ve sohbet ediyoruz. Adı Muhammed Hüseyin, kaybettiği babasından konuşuyoruz. En son bir sabah evden ayrılıp okula gittiğinde görmüş onu. Sonra savaş ve kayıplar: “O zamanlar Saraybosna’da okuyordum. Babam Potoçari’den Tuzla’ya kaçanlar arasındaydı. Ormanda kaçtığı esnada mitralyöz ateşiyle şehit olmuş. 2003 yılında sadece çene kemiğini bulabildik..."

BİR DAHA DÖNMEDİM

Güneş iyice etkisini göstermeye başlayınca bir kestane ağacının gölgesine oturuyorum. Karşımda binlerce mezar taşı, yanı başımda yeni kazılmış bir mezar. Bir kadın duruyor başucunda. Yeni dikilen mezar taşını elleriyle silmeye çalışıyor. 22 yıl sonra ağabeyine ait iki parça kemik bulunmuş. Onları defnetmek için gelmiş. Diğer abisinin cenazesi bulunamamış. Dedesini, amcalarını ve dayılarını kaybetmiş bu katliamda. Yalnızca annesi kalmış geriye. Onun da yüreği elvermemiş çocuğunu gömmeye. Dokunduğunuz herkesin bir acı hikayesi var burada. Herkes birilerini, birileri ise herkesi ve her şeyini kaybetmiş. Bugün 71 kişinin cenazesi defnedilecek. İnsanlar sevdikleriyle son kez fotoğraf çekiyor. Sevdikleri, birer parça kemikten ibaret. Tabutlar incecik. Cenaze sahipleri ağlıyor. Hâlâ sevdiklerini bekleyenler de eşlik ediyor onlara. Bir ölüyü beklemek, birçok Bosnalı’nın ortak kaderi. Adını srebren (gümüş) kelimesinden alan bu belde bir zamanlar gümüş madenleri ve şifalı sularıyla meşhurdu. Şimdiyse katliamı hatırlatıyor sadece.


Eskisi gibi olmayacak

Başından beri bana tercümanlık yapan Alen anlatmaya başlıyor sonra. Srebrenitsa’dan önce kaybetmiş babasını. 2 yaşındaymış o zamanlar: “Hayatımda, aklımda baba diye bir kavram olmadı. Ömrüm boyunca arkama her baktığımda yalnızlığımı fark ettim. Annemle 22 yıldır mülteciler için kurulan bir kampta yaşıyoruz. Babam öldüğünden beri annem sinirli, bir türlü kendine gelemedi. Tüm bunlardan sonra şimdi Sırplarla birlikte yaşamaya çalışıyoruz fakat olmuyor. Eskisi gibi değil ve olmayacak da.”

  • Bosna Savaşı’nda ne oldu?
  • Bosna Hersek’in 1992 yılında referandumla aldığı bağımsızlık kararını tanımayan Sırplar, Saraybosna’yı kuşattı. Üç buçuk yıl boyunca, her gün ortalama 329 bombanın atıldığı Bosna’da, 35 bini çocuk 312.000 kişi hayatını kaybetti. 2 milyon kişinin evini terk ettiği savaşta, 50 bin Boşnak kadın tecavüze uğradı, 30 bine yakın kişi de resmî kayıtlara kayıp olarak geçti. Camiler, köprüler ve pek çok tarihî eser yok edildi.

Srebrenitsa’da katliam yapıldı

Bosna Savaşı devam ettiği sıralarda BM, Srebrenitsa’yı güvenli bölge ilan etti. Savaştan önce 24 bin olan kent nüfusu diğer bölgelerden gelen mülteci göçleriyle 45 bini buldu. Sırpların yiyecek girişini durdurmasıyla şehir açlığın ve hastalığın merkezi haline geldi. BM’nin Hollandalı Barış Gücü bu süreçte Müslümanların elindeki silahları “koruma” gerekçesiyle topladı. Daha sonra Srebrenitsa’yı işgal eden Sırplara teslim edilen bu Müslümanlardan 8.372’si katledildi. Katliam, 2.Dünya Savaşı’ndan sonra insanlığa yapılan en büyük suç olarak arşivlerde yer aldı. Bosna-Hersek Kayıp Arama Enstitüsü verilerine göre, 1995 yılından bu yana ülke genelinde 500'den fazla toplu, 5 binin üzerinde ise tek mezar bulundu. Öldürülen 3 bin kişinin cesedine ise hâlâ ulaşılamadı.

Haber: Erhan İdiz
#Bosna Hersek
#Srebrenitsa
#Soykırım
7 yıl önce