|

Büyüklerin ‘nasihat’e daha çok ihtiyacı var

Bu yılki teması “Felsefe ve İnsan” olan TÜYAP Kitap Fuarı’nın onur yazarı Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi. Etik sorunları ele alırken edebiyat eserlerinden faydalandığını dile getiren Kuçuradi, felsefe eğitimi için en uygun zamanın ise orta öğretim yılları olduğunu söylüyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 12/11/2016 Cumartesi
Güncelleme: 18:58 - 11/11/2016 Cuma
Yeni Şafak

35. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'nın onur yazarı Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi edebiyat ile felsefeyi aynı anda kucaklayan bir isim. Hâlen Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü olarak dersler verip öğrenciler yetiştiren Kuçuradi ile edebiyattan felsefeye, eğitimden insan haklarına kadar pek çok konuyu konuştuk.



Öncelikle şuradan başlamak istiyorum: 1962 yılında bir şiir kitabı yayınlamışsınız. Sonra niçin devam etmediniz? Genelde edebiyat, özelde şiir ile aranız nasıl?



Kendiliğinden oldu. Ben kendimi bir şey yazmaya zorlamıyorum. Gördüklerimi, düşündüklerimi dile getiriyorum. Edebiyat eserleri, son derece önemli bir tür bilginin kaynağıdır: Çeşitli yaşantı ve eylem olanaklarının bilgisini örneklerle verirler. Yaşarken farkına varmadan yanından geçtiğimiz binbir zenginlikte yaşantılara, değeri farklı insan ilişkileri olanaklarına ayna tutarlar. Ben etik sorunları anlatırken, onlara edebiyat eserlerinden aldığım örnekler veriyorum. “Görerek” yapılan edebiyat ile “görerek” yapılan felsefe, bazan şaşırtıcı derecede uyuşuyor. Örneğin bir durumu değerlendirme etkinliğini anlatırken, Camus'nün Veba'sını örnek olarak kullanıyorum. Göstermek istediğime öylesine denk düşüyor ki! Şiiri de, ama birşeyler görmemizi sağlayan şiiri, kişilerin insanlaşmasına yardımcı olmanın -cultura animi'nin- en verimli yollarından biri olarak görüyorum.



TÜRKİYE'DEN DE FİLOZOF ÇIKMIŞTIR



Genellikle felsefe tarihi ile uğraşanlarla filozoflar karıştırılır. Türkiye'den bir filozof çıkmış mıdır sizce?



Filozof, görme imkânlarımızı genişleten yeni bilgiler felsefeye getirendir. Bir bilginin “yeni”liğini görmek için, o konuda felsefe tarihinde söylenenleri ve bugün felsefe alanında dünyada yapılanları bilmek gerekir. Kaç kişi bunu yapabilir acaba? Böylece, önyargılı bir şekilde tartışmalar yapılıyor. Benim görebildiğim kadarıyla, evet, Türkiye'den de filozof “çıkmıştır”, ama bunu görebilecek durumda olmak gerekir.



Türkiye'de 80'den fazla felsefe bölümü var. Pek çok sempozyumlar yapılıyor. Ancak yine de ülkemizde felsefe eğitiminin yeterli seviyede olmadığını görüyoruz. Sizce bunun sebepleri neler?



Üniversitelerde genel olarak bir düzey düşmesi var birçok alanda. Bana sorarsanız, akademik hayata adım atanlar, yeterince “uğraştırılmıyor”. Fazla kolaylaştı akademik hayata girmek. Genç arkadaşlarımız doktoralarını bitirinceye kadar, bir hocanın yol göstericiliğiyle “uğraştırılmalı”, problem görmeyi öğrenmeli ve tarihteki belli başlı filozofların metinleriyle ilk elden didiştirilmeli. Bunlar ve bu gibi “yetiştirme” çalışmaları çok az yapılıyor.



TÜYAP Kitap Fuarı'nın bu yılki teması “felsefe ve insan”. “Sıradan insan”ın hayatına felsefeyi nasıl dahil edebiliriz, bunun yolları nelerdir?



Felsefeye aşina olmayan insanların, felsefe bilgisiyle kendi yaşadıkları arasında bağlantı kurmalarına, felsefî bilginin sağladığı “bakma” olanaklarını kullanmalarına yardımcı olmakla yapabiliriz bunu. En uygun zamanı da orta öğretim yıllarıdır. Bunun için felsefenin sağladığı bakma ve görme imkânlarını bilen felsefe hocalarına ihtiyaç vardır.



GENÇLER BİRİLERİNİN AVI OLUYOR



Aynı zamanda insan hakları konusunda da önemli çalışmalarınız var. Son örnek olarak, Batı dünyasının mülteciler meselesinde uyguladığı çifte standardı nasıl değerlendiriyorsunuz. Batılı için “hak” olan şey herhangi bir “Doğulu” için neden “hak” olamıyor?



Bir hak, temel bir hak/bir insan hakkı ise, her insanın hakkıdır. Doğulusu-Batılısı diye bir şey yok! Batı dünyasının Doğulularla ilgili bir önyargısını Antoine de Saint-Exupéry Küçük Prens'inde çok çarpıcı bir şekilde, 1940'larda, Türk astronomuna iki kongrede yapılan muamele hikâyesiyle eleştirmişti. Ne var ki, “Doğulu” toplumların insanları da, sıkışınca “bizim kültürümüzde insan hakları yok, Batının ürünüdür” demekten vazgeçmeli. Aslında çifte standartların kullanıldığı durumlarda, buna açıkça parmak basmak, ama sürekli olarak yakınmaktan vazgeçmemiz uygun olur. İnsanlar sıkışınca, her konuda çifte standart kullanabiliyor. Bu öylesine yaygın ki! Mültecilerle de öyle. Ancak bu “göç” meselesine daha geniş boyutları içinde bakmak gerekiyor. Denizlerde yitmeyi bile göze alan bu insanlar neden yurtlarından kaçıyor? İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin Önsözünden bir ifadeyi kullanırsam; bu insanlar “korku ve yoksunluk”tan dolayı yurtlarını terk ediyor. Bunun için kapılarımıza gelen insanları “sokakta” bırakmadan, durumun istismar edilmesini de önlemeye çalışarak, yoksulluğa karşı dünya düzeyinde ne yapmak gerektiğini ve korkunun nedenlerine karşı ne gibi orta ve uzun vadeli önlemler alınabileceğini tartışmak, sonra da basiretle alınacak kararları uygulamak gerektiğini düşünüyorum.



Siz 50 seneyi aşkın bir zamandır felsefe anlatıyorsunuz, öğrenciler yetiştiriyorsunuz, kitaplar kaleme alıyorsunuz. Bugünün çabuk yorulan ve ümitleri tükenen gençleri için bir nasihat istesek sizden?



Ben hiç kimseye nasihat vermem. Bana danışanlara, aradıklarını kendilerinin bulmalarına yardımcı olmaya çalışırım. Bana sorarsanız, bugün daha çok büyüklerin “nasihat”e ihtiyacı var. Bizim bir atasözümüz var: Akıl yaşta değil, başta. Gençlerde gördüğüm önemli bir sorun, anlam sorunuyla ilgilidir. Anlam arayışından dolayı birçok genç, çok kolay bir şekilde “birilerinin” –farklı birilerinin– “avı” oluyor ve o birilerinin amaçları için araç haline getiriyor. Bunun için eğitimde önemli değişiklikler yapmamız ve kafaları “değer yargıları”yla doldurmadan, değer bilgisine ulaşmalarına yardımcı olmamız gerekir. Benim Etik başlıklı kitabımın başında, Camus'den aldığım, ilgili görüşümü çok açık bir şekilde özetleyen şu cümle var: “İyiyi isteme de, aydınlanmamışsa, kötü isteme kadar zarar verebilir”. Buna, ben “felsefî değer bilgisiyle aydınlanmamışsa” diye ekliyorum.





#TÜYAP Kitap Fuarı
#Ioanna Kuçuradi
7 yıl önce