|

'Çözüm’ün acelesi yok mu?

Koalisyon olasılıklarının merkezinde yer alan en önemli konulardan birinin Çözüm Süreci'nin geleceği olduğu açık.

Yeni Şafak
04:00 - 20/06/2015 Cumartesi
Güncelleme: 00:34 - 20/06/2015 Cumartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
CENGİZ ALĞAN


Seçimlerden önce MHP hariç (MHP süreci “ihanet süreci" olarak görüyor ve bitireceklerini açıkça ilan ediyordu. Tutumunu değiştirmiş değil) diğer partiler konuyu pek gündeme taşımamış olsa da ortaya çıkan tablodan rahatça anlaşılabiliyor. Fakat önemi konusunda neredeyse bütün ülkenin fikir birliği yaptığı bu konuda şimdi bir başka eğilim bariz biçimde ortaya çıkıyor: süreci erteleme eğilimi.



İKİ NET ÇIKIŞ


Bunu en net dile getiren iki kişiden biri CHP'li emekli büyükelçi Faruk Loğoğlu oldu. CNN Turk'e verdiği demeçte (http://www.cnnturk.com/turkiye/faruk-logoglundan-chp-mhp-ve-hdpye-cagri) Loğoğlu, CHP-MHP-HDP üçlü koalisyonu öneriyor. Birbirleriyle kan uyuşmazlığı olan bu partilerin koalisyonunun zorluğunu gördüğü için de “Birbirlerine yönelik kırmızı çizgileri ülkenin ve rejimin geleceğinden daha yaşamsal olmamalıdır" diye uyarıyor. Bu üç partinin 18 veya 24 aylık bir koalisyon kurmasını ve bunu da protokole bağlamalarını söylüyor. Sonra da “Türkiye'nin gündemi ve acil ihtiyaçları" göz önüne alınarak, bu protokolün maddelerini sıralıyor. Siyasi etik yasası, taşeron işçiliğin kaldırılması, kamu harcamalarına meclis denetimi, yoksul ailelere yardım, iç güvenlik yasası gibi maddeler protokolde var. Ama Çözüm Süreci “Türkiye'nin gündemi ve acil ihtiyaçları" arasında yok. 18 veya 24 ay sonraya ertelenecek üç başlıktan biri olarak sunuyor bunu Loğoğlu (diğerleri anayasa ve ekonominin yeniden yapılandırılması).



Bu netlikte dile getiren ikinci kişi ise Baskın Hoca (Oran). Radikal'deki yazısında http://www.radikal.com.tr/yazarlar/baskin_oran/vebali_chp_ile_mhpnin_boynunadir-1379037 Baskın Oran, HDP'nin dışarıdan desteklediği bir CHP-MHP koalisyonu öneriyor ve diyor ki: “Bu koalisyonun tek bir işlevi olacaktır: Bir reform kabinesi kurarak Erdoğan'ın birkaç yıl içinde yaptığı tahribatı tamir etmek. 292'lik bir meclis çoğunluğuna dayanarak bir restorasyon". Restorasyonun hedefleri konusunda da net Baskın Hoca: HSYK'nın yeniden düzenlenmesi, İç Güvenlik Yasası'nın iptali, sulh ceza mahkemeleri düzeninin sona erdirilmesi. Ülkenin “acil" sorunları konusunda internet kısıtlamalarının kaldırılması bile var ama yine Çözüm Süreci yok.



Loğoğlu gibi o da sürecin erken seçim sonrasına ertelenmesini öneriyor. Şöyle gerekçelendiriyor: “…zaten artık geri dönüşü olmayan Barış Süreci şu anda katiyen acil konular arasında bulunmuyor. MHP'nin “Açılım durdurulsun" talebine razı olmanın fiiliyattaki etkisi, ciddiye alınıp korkulacak bir durum değil".



MUHALEFETİN AMACI AK PARTİSİZ TÜRKİYE


Peki, birdenbire ne oldu da toplumun %70'inin desteklediği, 40 yıllık savaşı bitirmeye doğru giden süreç İsrail'le ilişkilerin düzeltilmesi (Loğoğlu) ve internet kısıtlamalarının kaldırılmasından (Oran) daha önemsiz hale geldi? Nasıl oluyor da Çözüm Süreci'ni rafa kaldırarak iki yıl daha yaşayabiliriz ama internet kısıtlamalarını kaldırmadan yaşayamayız?


Her ikisi de aklı başında, siyaseti yakından bilen, saygın insanlar olarak Oran ve Loğoğlu belli ki AK Parti'yi bir daha iktidarda görmek istemiyorlar. Olabilir. AK Parti'siz bir hükümet fırsatı bir daha kolay kolay karşılarına çıkmayabilir. Bu fırsatı değerlendirmek için birbirine benzemeyen üç partinin arasındaki çatlakları sızdırmaz hale getirecek önerilerde bulunuyorlar.


Fakat bir de hayatın gerçekleri var. AK Parti %41 ve 258 vekille açık ara birinci parti. HDP ve MHP'den herhangi biriyle referandum çoğunluğunu (330), CHP ile mecliste anayasa çoğunluğunu (367) yakalıyor. Üstelik paradoksal görünmekle birlikte HDP ve MHP tabanlarıyla arasında geçişkenlik var. Bu seçimde her ikisine de kaptırdığı oylar bunun kanıtı. Oysa önerilen üçlü koalisyon partilerinin tabanları arasında uyuşmazlık var.



Bir de Kürtlere bu ertelemenin gerekçesini anlatma meselesi var. Süreçten en çok faydalanan grup kuşkusuz ki Kürtler. Çünkü savaşın acısını en çok çeken onlar. Sürecin askıya alınması durumunda, ölümlerin durması bir yana, bölgeye yatırımların gitmeye başlaması, turizmin kıpırdanması, devletten daha insanca muamele görülmeye başlanması gibi somut kazanımların devam edeceğinin garantisi nasıl verilecek Kürtlere?



HDP'NİN ÇIKMAZI


Sürecin başından beri hükümeti adım atmamakla, yavaş davranmakla suçlayan HDP şimdi nasıl Kürt seçmene gidip “Süreci iki yıl rafa kaldırdık halkımız" diyebilecek? Üstelik tarihte ilk defa bir Kürt partisinin koalisyon ortağı olup kabinede bakanlıklar elde etme fırsatı varken bunu yapmayıp, çözümü de başka bahara erteleyerek statüko partilerinin önünü açmasını nasıl anlatacak? AK Parti'yle bir olup ülkenin kaderinde söz sahibi olmak, iktidarın nimetlerinden faydalanmak dururken, dış kapının mandalı muamelesiyle CHP-MHP'ye “dışarıdan destek" olmanın faturasını Kürtlere nasıl kesecek?



Erteleme formülü önerenlerin HDP'ye bunun aklını da vermesi gerek. Çünkü ülke ortalamasının beşte biri kadar kişi başı gelire sahip, oğlunun kızının bugün yarın dağdan dönüşünü bekleyen yoksul bölge halkına

“İki yıl daha sabret hewal. İnternet kısıtlarını kaldıralım, sıra senin oğluna da gelecek"

demek pek kolay olmasa gerek.











#hdp
#seçim 2015
#koalisyon
9 yıl önce