|

Dışarıdan dayatılan şeyler

Kapitalist, liberal, seküler bir kültürle, bu kültürün değerleriyle bütünleşenlerin İslami anlamda, İslam’ın büyük ilkesel değerleri, kavram ve kurumları adına mücadele etmeleri beklenemez.

Yeni Şafak
04:00 - 23/05/2016 Pazartesi
Güncelleme: 21:59 - 22/05/2016 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
-Atasoy Müftüoğlu



Küreselleşme süreçleri tarafından gerçekleştirilen dünya ölçeğindeki fiziki ve kültürel yakınlaşma, politik moda'lar ve moda fikirler, her toplumda algılama biçimlerini de etkiliyor, dönüştürüyor. Kapitalist sistem ve kültür, uluslarüstü bir zeminde, yeni bir sosyal sisteme dönüşüyor. Küreselleşme, Amerikan tarzı politik ve kültürel standartları, Amerikan tarzı “ahlaki” yaklaşımları, bütün toplumlara dayatarak, onların bu konularla ilgili tutum ve davranışlarını da yönetmeye çalışıyor. Uluslararası karşılıklı bağımlılık ilişkileri de, bu dayatmaları kolaylaştırıyor, normalleştiriyor.



DERİN YOZLAŞMA TEHLİKESİ


Modern-seküler zamanları büyük ölçüde Fransız Devrimi'nin icat ettiği ütopik kavramlar/çerçeveler/tercihler belirlemişti. Sözünü ettiğimiz ütopik kavramlar/çerçeveler/tercihler Batı dışı toplumların zihin ve ruh dünyalarını altüst etti. Yirmibirinci yüzyılı da büyük ölçüde, iletişim devrimi tarafından üretilen Amerikan tarzı kitle kültürü kavramları belirliyor, toplumların zihin dünyalarını şekillendiriyor. Bu konuda başka bir ufku görememek gibi bir sorunla karşı karşıya bulunuyoruz.



Günümüzde sınır tanımayan kültürel/ideolojik/politik eğilimler karşısında, özellikle İslam dünyasında ulus-devletlerin, dini-politik popülizm temelinde bir dil, yaklaşım, söylem üzerinde ısrar etmeleri, genç kuşakları, ezan-bayrak-milliyet-mezhep hassasiyetleri temelinde yönlendirmeye çalışmaları, kültürel/düşünsel/entelektüel/felsefi yetersizlik, ufuksuzluk ve bilinçsizlikle çok yakından ilgilidir. Hiçbir şekilde ahlaki değerler, kaygılar, sorumluluklar içermeyen, küresel-kapitalist-seküler kültürün dünya ölçeğinde etkili olması dünya ölçeğinde çok derin bir yozlaşma ile bütünleştiğimizi gösterir.



İSLAMİ BİR GERÇEKLİĞİ OLUŞTURMAK


İslam dünyası toplumlarının, kültürlerinin, tahakküm üreten modern-seküler dil/bilgi/felsefe/ideoloji ile hesaplaşamamak, ahlaki-felsefi temelde özgün/derinlikli/nitelikli fikirler üretememek gibi kronik/yapısal bir zaafları var. İslam dünyası toplumları tek bir ülkenin, tek bir kültürün, tek bir mezhebin sınırlarını aşamamak gibi büyük bir tıkanma durumu yaşıyor. Gerçek umudun ifadesi olmak, gerçek çabalarla ilgilidir. Gerçek çabalar niteliği yaşayarak/yaşatarak anlam kazanır. İlahi hakikati, ilahi hakikati yansıtan dili, bilgiyi, düşünceyi bütün boyutlarıyla temsil iradesi ve cesareti gösterdiğimizde ancak gerçek umuttan söz edebiliriz. İslam dünyası ülkeleri bürokratik/teknik/ekonomik/folklorik işbirliği imkanları üzerinde müzakereler yürütürken, emperyalist amaçlarla kendilerine dayatılan, düşünsel/kültürel/felsefi/sosyal/politik/ideolojik/ontolojik kapitülasyonların kaldırılması konusunda hiç bir şey söylemiyor. Sömürgeci dil/bilgi/felsefe ve epistemoloji neleri konuşacağımıza karar verirken, neleri konuşmayacağımıza da karar veriyor.



Günümüz dünyasında her şey, bütün yapılar hızla değişirken, politik popülizm, dini popülizm hiç değişmeden kalıyor. Hayatlarımızı, statükoyu, konformist zihin dünyalarını değiştirmeyen, değiştiremeyen, İslami bir gerçeklik oluşturamayan, hayatın ve tarihin içerisinde somutlaştırarak tecrübe etmediğimiz bir imanla sürdürmeye devam edebiliyoruz. İslami zihin dünyamız bir yanda geleneksel uyuşturucularla etkisiz hale getirilirken, bir diğer yanda da pozitivist uyuşturucularla etkisiz hale getiriliyor.



SAHİCİ TARİH KAVRAYIŞINA İHTİYACIMIZ VAR


Bilmek ve anlamak gerekir ki, gençlik, statükoyu, konformizmi sorguladığımız, reddettiğimiz zaman başlar. Statükonun ve konformizmin sınırları içerisinde kalmak, zihinsel köhneleşmeye neden olduğu için bu yolla hiç bir şey değiştirilemez. Bizler, Müslümanlar olarak, bizleri dışarıdan yöneten şeylerin farkında değiliz. Bağımsız olmakla, olmamak arasında nihai bir seçim yapmak, daha çok alacağımız risklerle ilgilidir. Risk almak istemeyen bireyler, topluluk, cemaatler, partiler ya da kültürler, bugün bizim yaptığımız gibi, bizlere dışarıdan dayatılan şeylere katlanmayı, tahammül etmeye karar vermek, başka bir seçenek olmadığına inanmak anlamı taşır. İslami bilgi, dünya görüşü, hayat tarzı adına nihai bir tercihte bulunamamak çelişkilerle, yanılsamalarla bütünleşerek yaşamaya devam etmek demektir. Kapitalist, liberal, seküler bir kültürle, bu kültürün değerleriyle bütünleşenlerin İslami anlamda, İslam'ın büyük ilkesel değerleri, kavram ve kurumları adına mücadele etmeleri beklenemez. İslam dünyası toplumları bugün kendileri tarafından, kendi inançları temelinde oluşturulan kriterlerle değil, modern tarihin mağluplarına dayatılan değerlerle hayatlarını sürdürüyor. Bugün karşı karşıya bulunduğumuz zihinsel/ruhsal/ahlaki yabancılaşmaların ve yalnızlıkların, bizlere hangi noktada bulunduğumuz konusunda hiç bir şey öğretmemesi çok düşündürücüdür. Kendi zamanımızın tarihi ile ilgili olarak, bu tarih içerisindeki İslami sorumluluklarımızla ilgili olarak sahici bir tarih kavrayışına ihtiyacımız olduğunu hatırlamalıyız. Kendi gerçeklerini, kendi dünya görüşünü, siyaset ve ideoloji yaklaşımını zor kullanarak yaymaya çalışan modern/seküler dünya, ahlaki meşruiyeti olmayan küresel bir güç oluştururken, kültürel kıyımları, küresel bir güç oluştururken, kültürel kıyımları, kültürel sorumsuzluk ve kayıtsızlıkları, geçici arzu ve ihtirasları, modaları benmerkezcilikleri, görsel hedonizmi “özgürlük” olarak tanımlayabilmekte, savunabilmekte ve pazarlayabilmektedir.





#Kapitalist
#liberal
#seküler
8 yıl önce