|

Doğayı korumak ibadettir

İslam ve çevre üzerine araştırmalar yapan Yrd.Doç.Dr. Tarık Masud Quadir, Batı'nın çevrecilik faaliyetlerinde maddeyi merkeze alan materyalizm anlayışıyla hareket ettiğini söylüyor. Quadir, "Müslümanlar da doğaya bu şekilde yaklaşmaya başladı ve bu alandaki motivasyonları kırıldı.Günümüzde insanla doğa arasına modern teknoloji girdi ve bu insanı doğadan kopardı, tevhid inancını zayıflattı" diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 5/11/2017 Pazar
Güncelleme: 03:54 - 5/11/2017 Pazar
Yeni Şafak
İslam ve çevre üzerine araştırmalar yapan Yrd.Doç.Dr. Tarık Masud Quadir, Batı'nın çevrecilik faaliyetlerinde maddeyi merkeze alan materyalizm anlayışıyla hareket ettiğini söylüyor.
İslam ve çevre üzerine araştırmalar yapan Yrd.Doç.Dr. Tarık Masud Quadir, Batı'nın çevrecilik faaliyetlerinde maddeyi merkeze alan materyalizm anlayışıyla hareket ettiğini söylüyor.

Modern teknolojiyle birlikte doğanın tahrip edilmesi dünyayı tehdit eden en büyük sorunların başında geliyor. Hızla gelişen sanayileşme faaliyetleri, doğal kaynakların bilinçsizçe kullanılması ve daha birçok neden bu tahribatı daha da hızlandırıyor. Sanayileşmeyle birlikte çevreyi ilk olarak Batı'nın kirlettiğini ve bu kirliliğin önüne geçmek için de çevrecilik faaliyetlerine yöneldiklerini söyleyen Yrd. Doç. Tarık Masud Quadir, asıl çözümün İslam'ın emirleriyle sağlanacağını söylüyor. Geçtiğimiz hafta İbn Haldun Üniversitesi tarafından düzenlenen Medeniyetler Şurası'na katılan Quadir, Batı'nın sadece maddenin gerçekliğine dayanan materyalizm anlayışıyla hareket ettiğini ifade ederek "Müslümanlar da doğaya bu şekilde yaklaşmaya başladı ve bu alandaki motivasyonları kırıldı. Günümüzde insanla doğa arasına modern teknoloji girdi ve bu insanı doğadan kopardı, tevhid inancını zayıflattı" diye konuşuyor.

İslam ve çevre arasında nasıl bir bağ var? Kur'an-ı Kerim'de çevre konusuna nasıl yer veriliyor?

Ben bu konuda pek çok araştırma yaparak çalışmalar ortaya koydum. Birçok eski ve kutsal kitaplar üzerine araştırmalar yaptım. Bu kitaplar arasında en fazla Kur'an'ı Kerim'de çevreden bahsediliyor. Çünkü baktığımızda çevre, Allah-u Teâlâ'nın yarattığı yeni bir mahluk sayılır. Kur'an'da bununla ilgili ayetler de var. Burada Rûm Suresi'nin 41. ayeti bence çok önemli: "İnsanların kendi işledikleri sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Yanlıştan dönmeleri için Allah, bazı kötü sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır" Bu ayet geldiği zaman öyle çevre kirliliği falan da yoktu. Cenab-ı Hak bu ayeti biz üzerinde düşünelim diye gönderdi. Bu ayet bize yol gösterecek diye düşünüyorum.

BATI GELENEĞİNDE ÇEVRE DUYARLILIĞI YOK
Avrupa'da ve dünyanın farklı ülkelerinde kurulan uluslararası çevresel örgütlerle birtakım faaliyetler yürütülüyor. Müslümanlar çevre duyarlılığı konusunda bu ülkelerin gerisinde kaldı diyebilir miyiz?

Hayır, aslında bakıldığı zaman öyleymiş gibi duruyor. Bu durumu şöyle izah edebiliriz: İlk olarak şunu bilmeliyiz ki çevreyi zaten Batı dünyası Sanayi Devrimi'yle birlikte kendileri kirletti. Bunun sonucunda çevreyi kendilerinin kirlettiğini de ilk kendileri fark etmiş oldu. Haliyle bir çevrecilik politikası geliştirdiler. Buna dair söylemler geliştirdiler. Onların geleneğinde çevreye duyarlı olmak gibi bir şey yok. Biz Müslümanlar çevreyi kirleten taraf değildik. İkinci olarak da çevreye olan bilinç 1970'lerde ortaya çıktı. Ama biz 1970'lere kadar zaten Batı'nın egemenliği altında koloniyeldik. Kendimizi ondan kurtarmaya çalışırken çevreyle ilgilenecek vaktimiz ve zamanımız da yoktu. Ayrıca özgür de değildik. Sonra baktık ki onlar bizi bu söylemlerle bastırmışlar.


Batı, çevre konusu üzerine nasıl eğiliyor? Nasıl bir bakış açısına sahipler?

Batı'da tamamen metaryalist bir düşüncenin hakim olduğunu görüyoruz. Bu Allah'ı işin içinden çıkaran ve sadece maddeye bakan bir bakış açısı. Batı olaya yaratıcıyı katmadan baktığı için Müslümanların bu alana olan motivasyonları da kırıldı. Modern bilim ve teknoloji de böyle. Günümüzde insanla doğa arasına modern teknoloji girdi ve bu insanı doğadan kopardı, tevhid inancını zayıflattı. Modern teknoloji, mana, değer ve maksada dair bir şey söylemiyor. Dünyayı saf maddeden ibaret görüyor.

Günümüzde Müslümanlar çevresel konulara karşı duyarsız mı?

Evet, insanların bu konuya karşı ilgi ve dikkatleri çok az. İnsanlar bu konuyla ilginmek istemiyor. Müslüman alemi için bu böyle. Halbuki çok yakın bir gelecekte küresel ısınmadan dolayı Kuzey Afrika ve Ortadoğu'yu büyük bir ısı artışı bekliyor. Ama bunu önemseyen çok az insan var. Müslüman alimler mevcut global çevresel kriz konusunda kendilerini eğitimeliler ve çevresel etik konusunda kendilerini yetiştirmeliler. Ayrıca bilimcilik din temelli doğa fikrini dışlar. Bu nedenle bilimcilikten uzak durmalılar. Bu Müslümanların önümüzdeki 10 yıl içinde almaları gereken en ciddi tavır.

ATEİST BAKIŞ AÇISINI ÇÜRÜTMELİYİZ
Peki neler yapmalı Müslümanlar?

İslam ülkeleri güneş ve rüzgar enerjisine yatırım yapmalılar. Eş zamanlı olarak petrol üretimini ve ucuz petrole olan bağımlılıklarını azaltmaları lazım. Aynı zamanda fosil yakıtlara olan bağımlılıklarını da azaltmaları gerek. Bu hem dünyanın hayrına hem de ahlaki olan bir harekettir.

Bu değişiklikler ciddi sosyal baskılar olmadan yapılamaz. Farkındalığa ihtiyacımız var. Her zamanki gibi iş yapma alışkanlıklarımızın değişmesi lazım. Faize dayalı bankacılık sistemi hem çevreye zarar vermekte hem de kamuyu borçlandırmaktadır. Bu noktada İslami gelişimlerin daha proaktif olması ve doğrudan çevreyi iyileştiren projelere yatırım yapmaları gerekiyor.

Sizin çevreye olan duyarlılığınız nasıl ortaya çıktı?

Benim bu alanda çalışma yapmamı sağlayan en büyük motivasyonlardan biri kendi manevi değerlerim olmuştur. Çünkü beni ve aynı şekilde doğayı da yaratan Allah'tır. Baktığımız zaman hem tasavvuf, tasavvuftan da öte Kur'an bize çevreye karşı duyarlı olmaya ve çevrenin bize Allah'ın bir eseri olduğunu sık sık anlatıyor. Doğaya Allah'ın ayeti olarak bakmamız gerekiyor. Ben buradan ders alarak yola çıktım. Ben çocukken bir yaprağı yırtmamam gerektiğini biliyordum. Çünkü dinim bana bunu emrediyordu. Biz bu şuura hep sahiptik. Ayrıca hocam Seyyid Hüseyin Nasr'ın çevre ile ilgili yaptığı çalışmalardan da çok etkilendim. Ben de hocamın çözüm önerilerini içeren "Geleneksel İslam Çevreciliği" adlı bir kitap kaleme aldım.

Çevrecilik denince akla genellikle Greenpeace sloganları ve Batı argümanları geliyor. Gelecek nesle İslami çevresel bilinç nasıl aşılanabilir?

Bu bilinci çocuklara üç şekilde aşılayabiliriz: Birincisi İslami bilinci doğru bir şekilde aşılamamız lazım. "Kur'an bize çevre için ne söylüyor?" bunu idrak etmeliyiz. İkinci olarak camiler, televizyon, medya ve kurumsal araçlarla bu fikri genele yaymalıyız. Durumun ciddiyetini anlatabilmemiz çok önemli. Üçüncü olarak da modern dünyanın sınırlamaları, ateist bakış açının aslında ne kadar eksik olduğuna dair bilinç geliştirmemiz gerekiyor. Ateist bakış açısının sınırlandırmalarını ve eksikliklerini ortaya koymalıyız ki bu düşünceden uzaklaşabilelim.

DOĞAYA İYİ DAVRANMAK İBADETTİR
İslam dünyası içerisinden de tıpkı Greenpeace gibi uluslararası bir örgüt çıkar mı?

Greenpeace'in yaptıkları aslında biz Müslümanların yapacaklarının yanında çok basit kalır. Onların yapmak istediği şey yine bir seküler dünya kurmak. Biz eğer Kur'an'a, İslam'a ve Peygamber Efendimiz'in sünnetine tam tabii olabilirsek daha büyük şeyler başarır ve büyük organizasyonlar kurabiliriz. Bir de Greenpeace'in içeriğine baktığımız zaman arkalarında hiçbir motivasyon yok. Tek motivasyonları daha güzel bir hayat yaşamak. Tek korkuları ise şu an sahip oldukları modern dünyanın yok olması ve ham maddelerinin tükenmesi. Çok seküler bir anlayışla ortaya çıkmış bir oluşum bu. Fakat Müslümanın motivasyonu böyle değil. Bize göre doğaya iyi davranmak bir ibadet.

  • Geleceğin sorunu deniz kirliliği olacak
  • İklim değişikliği ve küresel ısınmayla birlikte dünyayı bekleyen en büyük tehlike nedir sizce?
  • Hiç şüphesiz deniz kirliliği...Kimse şu an bundan bahsetmiyor. Denizin altındaki canlıların da yaşamı da büyük bir tehlike altında. Orta Doğu'da toprak altı su kaynaklarının azalması gibi durumlar söz konusu. Birgün bunlar gerçekleştiğinde kimse kimseye yardım edemeyecek. Çünkü herkes aynı problemle yüz yüze kalmış olacak.
  • Bilim adamları, yıllardır Mars'ta ve farklı gezegenlerde yaşamın mümkün olup olmadğını sorguluyor. Müslümanlar nasıl bakıyor bu meseleye?
  • (Gülüyor) Aslında bu konuyu çok komik ve saçma buluyorum. Yeni bir gezegen arayacağımıza halihazırda bulunan gezegenizimizi doğru kullanmak orada yaşamaktan daha sağlıklı. Aslında baktığımızda bu yeni jenerasyonunun kendi fantazilerinden ürettiği saçma bir düşünce. Çünkü hiçbir gezegende ağaç dahi yok.
Peki insanoğlu doğadan yeteri kadar istifade edebiliyor mu?

Hayır, zaten tükettiğimiz ürünlerin çoğunun genetiği değiştirildi. Ama biz Müslümanlar olarak GDO'lu ürünleri tüketmemeye özen göstermeliyiz. Çünkü bunları tüketmek hem sağlığa zararlı hem de Allah'ın yarattığı nimetlere karşı yapılmış bir saygısızlık. Bize bu ürünleri pazarlayanların tek amacı da para. Böyle bir pazarlama dünyasında ahlaki olarak onların bu amaçlarına ortak olmamaya özen göstermeliyiz.

#Tarık Masud Quadir
#İslamiyet
#Doğa
6 yıl önce