|

Erdemli insan: Hâce Ahmed Yesevî

“Alperenler”den sonra ikinci kitabı “Hâce Ahmed Yesevî” ile yeniden okur karşısına çıkan yazar Mümin Munis, velilerin hikayesini anlatmaya devam ediyor. Kitapta “erdem insanı” Yesevi’nin doğumu, hikmetleri, yaymaya çalıştığı yol, şahsyeti, Türkistan günleri gibi konular ayrıntılı olarak işleniyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 12/11/2016 Cumartesi
Güncelleme: 19:47 - 11/11/2016 Cuma
Yeni Şafak
ARİF AKBAŞ


UNESCO'nun bu yılki genel kurulunda Türkiye'nin teklifi, Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgızistan'ın da desteğiyle “2016 Hoca Ahmed Yesevî Yılı” olarak ilan edildi. Böylece ülkemizde bu büyük mutasavvıf ve mütefekkir birçok etkinlik vasıtasıyla anılmaya başlandı. Hâce Ahmed Yesevî'nin günümüze değin hitap ettiği toplum üzerinde güçlü bir tesir bırakması nedeniyle bugün bile Türk dünyasında adından saygıyla bahsediliyor olması tarihi açıdan olduğu kadar sosyoloji yönünden de dikkat çekicidir. İslâm'ın yayılma sürecinde ortaya çıkan ve topluma kendilerinden bir “erdem insanı” olarak hitap eden Yesevî'nin Türk toplumunun nazarında bu denli yüksek bir mevkie sahip olması, İslâm dinini her yönüyle onun şahsında görmeleriyle de ilgilidir.



Hâce Ahmed Yesevî hakkında bu güne değin kendi eseri olan 'Divan-ı Hikmet' dışında birçok makale ve kitap yazılmıştır. Özellikle Fuad Köprülü'nün “Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar” ile Durali Yılmaz'ın 'Hz. Türkistan' isimli kitapları eşsizdir. Yesevi Yılı münasebetiyle Ahmed Yesevî ve Yesevîlik konusunda yeni çalışmalar yapılmaya başlandı. Yazılan yeni eserlerden biri de Mümin Munis'in “Pir-i Türkân Hâce Ahmed Yesevî” (Mostar Yayınları) isimli kitabıdır. Kitapta, Yesevî hazretlerinin şahsiyeti ve yaymaya çalıştığı yol, basit ve sade bir dille anlatılıyor.



MİLLİYETİMİZİ ASIL O'NDA BULACAKSINIZ



Türk-İslâm kültürünün en önemli şahsiyetlerinden biri olan Hâce Ahmed Yesevî, Türklerin İslâm'ı kabul etme sürecindeki derin etkisi sebebiyle pek çok araştırmacının ilgisini celp etmiştir. “Pir-i Türkistan” unvanıyla yaşadığı dönemin önemli mutasavvıflarınca ismi zikredilmiş, eserlerinde kendisinden bahsedilmiştir. Munis'e göre Türk şeyhlerinin ser-halkası olarak bilinen Yesevi'nin kurduğu tasavvuf ekolünün yayıldığı alan göz önüne alındığında Türk tarihindeki kıymeti daha iyi anlaşılacaktır. Bu bağlamda Yahya Kemal'in; “Şu Ahmed Yesevi kim? Bir araştırın göreceksiniz. Bizim milliyetimizi asıl O'nda bulacaksınız” sözü daha iyi bir anlam kazanıyor.



Destan geleneğine alışkın olan bozkır halklarının Hâce Yesevi'yi çeşitli menkıbelerle “destanlaştırması” elbette onun etki alanının genişlemesinde amil olan sebeplerden biridir. Ancak Yesevîliğin geniş bir coğrafyada etkili olması yalnız Yesevî'nin şahsiyetiyle alakadar değildir. Onun halk üzerindeki tesirlerinin tarihî, sosyal, siyasî güçlü bir zemini olduğu muhakkaktır. Bu durumda Hâce Ahmed Yesevî'nin ve Yesevîyye yolunun kaynakları bir bütün halinde ele alınarak dönemin sosyal şartlarının tarihî çerçevede değerlendirilmesiyle bu tesiri izah etmek pekâlâ mümkün görünmektedir.



Munis, kitabında; Pir-i Türkistan'ın bağlı bulunduğu geleneği göz ardı etmeksizin, tarihî gerçekliğe uygun bir şekilde, okurun istifade etme gayesini güderek Yesevî'nin gerçekte kim olduğunu aydınlatmaya çalışıyor. Kitapta Yesevî'nin doğumu ve nesebi dışında vefatından sonraki tasarrufları, yolu, halifeleri ve hikmetleri gibi konular ayrıntılı olarak işleniyor.



PEYGAMBER EFENDİMİZİN EMANETİ



Menkıbeye göre Allah Resul'ünün (s.a.v) seferlerinden birinde, ordu uzunca bir yol aldıktan sonra konaklar. Bazı sahabelerin erzakları tükenmiştir. Bu esnada Cebrail (a.s) cennetten bir tas hurma getirir. Hurmalar yenirken bir tanesi tastan yere düşer. Tastan düşen bu hurmanın sahibinin ileride Ahmed isimli bir zat olduğu belirtilir ve emanet Arslan Baba'ya verilir. Hz. Peygamber tarafından ilm-i ilahi ile hurmanın sahibinin nasıl, nerede bulunacağı tarif edilir. Ayrıca Arslan Baba hazretlerine, gelecek ümmetin arasındaki o seçkin kulun manevi terbiye ve irşadı ile ilgilenmesi vazifesi de verilir.



Arslan Baba'ya emanet edilen hurma, sahibi olan Ahmed'e ulaştırılmak üzere, Beni Kantura'nın yurduna, yani Türkistan topraklarına doğru yola çıkar. Yıllarca Türkistan bozkırlarında dolaşan ve üzerindeki Muhammedî emaneti iletmek için Ahmed'i arayan Arslan Baba, Peygamber emanetini yine Peygamber duasının bereketiyle taşıdığından uzun bir ömür sürer. Gönüllü taşıyıcısının damağında ıslatılarak taze kalması sağlanan hurma, Hâce Ahmed Yesevî yedi yaşında iken Arslan Baba'nın Yesi'de kendisi ile karşılaşmasıyla sahibine ulaşmış olur.



Bu menkıbedeki emanet hurmanın, ilim ve manevi mirası simgelediği bazı araştırmacılar tarafından kaydedilmiştir. Tasavvuf literatüründe zaman zaman farklı sembollerle anlatılan manaların varlığı, menkıbedeki hurmanın manevi bir liyakate ve irşada işaret olduğu yorumlanmaktadır. Söz konusu menkıbe doğru veya değil fakat Yesevi'nin hikmetleri ile gelen emanetin günümüze kadar ulamış olduğu da bir gerçektir.







• • •


Hâce Ahmed Yesevî


Mümin Munis


Mostar Yayınları


Ağustos 2016


200 sayfa



#Hâce Ahmed Yesevî
#Alperenler
#Mümin Munis
#Mostar Yayınları
7 yıl önce