|

Erken seçim üzerine ‘koalisyon’ ve parlamenter sistem

Türkiye’nin koalisyon tecrübesi Türk siyaseti ve ekonomisi için iyi sonuçlar üretmemiştir. Parlamenter sistemin doğası gereği çok sık karşılaşılan koalisyonlar Türkiye’nin demokratikleşmesine ve kalkınmasına fayda sağlamamıştır.

Yeni Şafak
04:00 - 20/08/2015 Perşembe
Güncelleme: 21:58 - 19/08/2015 Çarşamba
Yeni Şafak
Mehmet Zahid SOBACI • Uludağ Üniversitesi


7 Haziran Genel Seçimleri'nin bir koalisyon hükümetini zorunlu kılmasının ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ahmet Davutoğlu'na hükümeti kurma görevini vermiş ve partiler arası koalisyon müzakereleri başlamıştır. Bununla birlikte, daha seçim gecesinden itibaren Türkiye'de alternatif koalisyon senaryoları üzerine konuşmanın ihtimali ortadan kalkmıştır. MHP ve HDP'nin seçim gecesinden itibaren çeşitli saiklerle AK Parti ile koalisyon yapmaya yönelik takındıkları mesafeli tavırda ısrar etmeleri, tek bir koalisyon ihtimali olarak AK Parti-CHP işbirliğinin belirmesine yol açmıştır. Aslında, CHP'nin aklındaki öncelikli koalisyon ortağı da AK Parti olmamıştır. AK Parti-CHP koalisyonu ihtimali, AK Parti'siz bir hükümet arayışını ifade eden AK Parti karşıtı bloğun siyaseten yapay oluşunun ortaya çıkması ve Meclis Başkanlığı seçiminden sonra gerçek anlamda konuşulabilir hale gelmiştir. Dolayısıyla, seçim gecesinden sonraki ilk günlerde halkın verdiği uzlaşı mesajının tüm siyasi partiler tarafından tam olarak algılandığını söyleyebilmek mümkün görünmemektedir. Partiler koalisyon görüşmelerinde adeta erken seçim yapılmasına yönelik bir “koalisyona” varmışlardır. Bu bağlamda, AK Parti-CHP koalisyonu bir milli sorumluluk olarak değil, bir zorunluluk olarak gündeme gelmiştir.



İSTİKŞAFİ TOPLANTILARIN ÖZELLİĞİ


Buna rağmen, AK Parti ve CHP arasında yapılan istikşafi toplantıları, belki de Türk siyasal hayatında siyaset dışı aktör ve mekanizmaların baskı ve telkinleri hissedilmeden gerçekleştirilen ender koalisyon görüşmelerinden biridir. Bu koalisyon görüşmeleri ve sonucu üzerinde siyasetin kendi iç dinamikleri belirleyici olmuştur. Her iki partinin liderlerinin ve yetkili isimlerinin aktardığı şekliyle, görüşmelerin büyük bir hoşgörü ve nezaket çerçevesinde gerçekleşmesinde, bu görüşmelerin siyaset dışı bir vesayetçi aktörün gölgesi altında yapılmaması oldukça etkilidir. Her şeye rağmen, bu görüşmelerin sert söylemler eşliğinde daha başlamadan bitmemiş olması, Türkiye'nin son dönemde elde ettiği kazanımların bir yansıması olarak düşünülebilir ve Türkiye'nin demokrasi standardı açısından önemsenebilir.



ONTOLOJİK GERÇEKLİĞE İŞARET EDEN SEÇİM


Ancak, bu görüşmelerin bir AK Parti-CHP koalisyonu ile tamamlanmaması yine siyasetin kendi iç dinamiklerinin bir sonucudur ve bu anlamda gayet doğal karşılanmalıdır. Türk siyasal hayatının iki ana akımının temsilcisi konumundaki AK Parti ve CHP'nin kendi aralarındaki temaslardan kolayca oluşacak bir koalisyon hükümetinin çıkmasını beklemek tarihi, siyasi ve sosyolojik gerçekleri göz ardı etmektir. Nitekim, dış politika ve eğitim gibi belirli alanlardaki derin görüş farklılıkları ve her iki partinin de tabanlarının birbiriyle koalisyon istememesi gibi siyasetin iç dinamikleri koalisyon görüşmelerine ve tartışmalarına damga vurmuştur. Bu durumda, kurulsaydı dahi, sosyolojik olarak bu derece güçsüz bir zemine sahip olan bir koalisyonun sürdürülebilmesi, tatmin edici bir performans göstermesi ve Türkiye'nin en önemli sorunlarına dair çözüm üretmesi mümkün görünmüyordu. Esasında, Cumhurbaşkanı'nın “fikirler uyuşmuyorsa, intihar etmeyecektir” ifadesi tam olarak siyasi partileri tanımlayan bu ontolojik gerçekliklere işaret etmektedir.



DEĞİŞEN PARAMETRELER


Bugün gelinen noktada, AK Parti ve MHP arasında biraz da formaliteden yapılan ikinci görüşmeden de sonuç alınamaması neticesinde, Ahmet Davutoğlu hükümeti kurma görevini Cumhurbaşkanına iade etmiş ve Türkiye artık erken seçime odaklanmıştır. Kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptığı saha çalışmalarına dayalı olarak, erken seçimin çok fazla bir şeyi değiştirmeyeceği fikri genel olarak kabul görmektedir. Bu yorumlar, erken seçime dair erken kabuller olarak değerlendirilebilir. Çünkü, koalisyon görüşmelerinde partilerin tavrının (yapıcı veya oyun bozucu) halk tarafından nasıl algılandığı, yeniden yürütülecek seçim kampanyaları ve bu kampanyaların ana politik meseleleri, milletvekili aday listelerinin kısmen yenilenmesi ve Türkiye'nin seçim gününe gelene dek geçen süreyi nasıl geçirdiği erken seçimin sonuçları üzerinde oldukça belirleyici olacaktır. Özellikle terör saldırıları ve bu saldırılara cevaben yürütülen askeri operasyonların, Türkiye'nin Ortadoğu politikasında yaşanacak bir gelişmenin seçim sonuçları üzerinde etkili olması beklenebilir.



AK PARTİ'NİN REFORMİST VİZYONER KİMLİĞİ


Ancak, erken seçim sonuçları ne olursa olsun (bir partinin tek başına iktidarı veya yeniden koalisyon hükümeti arayışı), Türkiye parlamenter sistemi daha hararetli bir şekilde tartışacak gibi görünmektedir. Olası bir erken seçim neticesinde AK Parti'nin tek başına iktidar olması durumunda, Yeni Türkiye”nin iki temel sütunu olarak yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışması tekrar Türkiye'nin gündemine gelecektir. AK Parti'nin bu girişimlerde başarılı olup olamayacağı elbette erken seçim sonucunda elde ettiği milletvekili sayısı ile yakından ilgilidir. Ancak, bu tartışmaları başlatmak AK Parti için kaçınılmazdır. Sistem tartışmasını sıcak tutmak, AK Parti'nin sürekli olarak yükselen bir oy oranıyla tek başına iktidar elde etmesinde rol oynayan reformist ve vizyoner parti kimliğinin, yani onun doğasının bir gereğidir. AK Parti, pozisyoner değil, vizyoner olduğu sürece Türk siyasetindeki konumunu devam ettirebilir ve Türk siyaseti için bir anlam ifade edebilir.



PARLAMENTER SİSTEMİ TARTIŞMAK


Erken seçimden 7 Haziran seçimlerine benzer bir tablonun ortaya çıkması durumunda, Türkiye kaldığı noktadan koalisyon süreçlerini izlemeye devam edecektir. Bu koalisyon süreçlerindeki olası gerginlikler veya tıkanıklıklar Türkiye için çok daha ağır siyasal ve ekonomik sıkıntılara yol açabilir. Ayrıca, benzer bir seçim sonucu, parlamentoda % 40 toplum desteği ile temsil edilen bir partinin tek başına iktidarı elde edememesi, hatta iktidarın ortağı bile olamaması ve temsilde adalet gibi (7 Haziran seçimlerinde MHP ve HDP arasındaki durum) birtakım teknik sorunları daha fazla gün yüzüne çıkarabilir. Bir bütün olarak düşünüldüğünde, bu sorunlar parlamenter sistem ve tamamlayıcı mekanizmalarının (siyasi partiler yasası, seçim sistemi, seçim barajı uygulaması gibi) daha ateşli bir şekilde tartışılmasını gündeme getirecektir.



Türkiye'nin koalisyon tecrübesinin Türk siyaseti ve ekonomisi için iyi sonuçlar üretmemiştir. Parlamenter sistemin doğası gereği çok sık karşılaşılan koalisyonlar Türkiye'nin demokratikleşmesine ve kalkınmasına fayda sağlamamıştır. Bugün oluşturulacak bir koalisyondan da Türkiye'nin kronikleşmiş sorunlarına dair büyük çözümler üretmesini beklemek için bizi umutlandıracak bir emare yoktur. Dolayısıyla, bugün daha yüksek sesle dile getirilen erken seçim, Türkiye'de çok önemli değişikliklere temel teşkil etmeye gebedir.






#erken seçim
#koalisyon
#parlamenter sistem
9 yıl önce