|

Erken teşhis mi dediniz?

Her 8 kadından 1’i hayatının bir döneminde meme kanseri ile karşı karşıya kalıyor. Daha çok menopoz sonrası kadınlarda görülen bir hastalık olsa da, erkeklerde ve genç yaşlardaki kadınlarda da görülebiliyor. Erken dönemde teşhis edilen meme kanserlerinde meme dokusunun tamamının kaybedilmemesi için cerrahi ve ışın tedavisi bir arada kullanılıyor. Sonuçta; erken teşhis demişken, tedavi kısalıyor ve yaşam süresi uzuyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 6/10/2015 Salı
Güncelleme: 21:57 - 5/10/2015 Pazartesi
Yeni Şafak

Meme kanseri gelişen hastaların çoğunda nedeni tam olarak bilinmese de, kanser gelişim riskini artıran bazı faktörler bulunuyor. Meme kanserlerinin %80'i süt kanallarında gelişiyor. Bu nedenle meme kanserinde yoğun olarak tanımlanan risk faktörlerinin yanında yoğun meme yapısının da meme kanserinde başlıca risk faktörleri arasında olduğunu hatırlatmakta fayda bulunuyor.


Memorial Ankara Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü'nden Prof. Dr. Erhan Reis, “Meme Kanseri Farkındalık Ayı”nda meme kanseri ve yeni tedavi yöntemleri ile ilgili bilgiler veriyor.



Ya kitle varsa!


Erken evre meme kanserlerinde tümörün genellikle 5 santimden küçük olduğunu hatırlatan Prof.Dr. Erhan Reis, "Kitle koltuk altına tutulmamış ya da sınırlı ölçüde tutulmuştur. 5 santimden büyük bazı tümörler de bu gruba girer. Tümör tarama sırasında görüntüleme yöntemleriyle fark edilebildiği gibi, muayenede de fark edilebilir. Bazen meme başında içeri çökme ve akıntı ya da sadece koltuk altında beze gibi yakınmalar da görülebilir. Hasta, doktora hangi belirtiyle giderse gitsin şüphelenilen lezyonun mutlaka biyopsi ile değerlendirilmesi gerekir” açıklamasında bulunuyor.



Tamamını almaya gerek yok


Erken evre meme kanserlerinde tedavinin temelinin cerrahi olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Erhan Reis şöyle devam ediyor:


"Bu hastaların tedavisinde memenin tümünün alınması ile memenin bir kısmının alınıp ek olarak ışın tedavisi uygulanması arasında bir fark yoktur. Bu işlem yapılırken ameliyat sınırlarında güvenli alan sağlanamazsa memenin tümü alınabilir. Aksi durumda tercih edilen yöntem, memenin tümör olan kısmının alınıp estetik olarak yeterli meme dokusunun geride bırakılmasıdır. Cerrahi işlem sırasında hastanın daha sonra uygun ışın tedavisi alabilmesi için tümör yatağı küçük metal kliplerle işaretlenmelidir. Günümüzde hastaların çok büyük çoğunluğuna 'onkoplastik cerrahi' olarak adlandırılan tekniklerle meme koruyucu cerrahi uygulanıyor.”



Tedavi kısaldı yaşam uzadı


Ameliyat sonrası tüm memenin ışınlanmasının hastalığın o bölgede tekrarlama riskini azalttığı gibi yaşam süresini de uzattığına dikkat çeken Prof. Dr. Erhan Reis şöyle devam ediyor: "Meme koruyucu cerrahi yapılan hastaların ek olarak mutlaka ışın tedavisi alması gerekir. Tüm memesi alınmış hastalarda ise ışın tedavisine karar vermek için tümörün boyutları ve koltuk altı lenf bezlerinin tutulumuna bakılmalıdır. Son yıllarda ameliyat sırasında ışın tedavisi uygulanması giderek önem kazanan bir yöntem olmaya başlamıştır. Bu yöntemde özel ışın cihazları kullanılarak meme koruyucu ameliyat sırasında memenin ışınlaması da yapılır.Bu uygulama estetik görünümün iyi olmasını, hem de normal ışın tedavisi için harcanan en az 1 aylık süreden tasarruf edilmesini sağlar.”



Boş yere aldırmayın


Meme koruyucu cerrahi hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Erhan Reis, "Daha önce göğüs duvarına ışın almış hastalarda, bazı cilt- bağ-destek doku hastalıkları olan kişilerde, 5 santimden büyük tümörü olanlarda, çok odaklı tümörlerde, ameliyat sırasında yaygın cerrahi sınır pozitifliği olan hastalarda ve geride estetik olarak uygun bir meme dokusunun kalmayacağı düşünülen vakalarda meme koruyucu cerrahinin çok uygun olmadığı” noktasına da dikkat çekiyor ve devam ediyor:



"Meme cerrahisi uygulanan hastalarda diğer memenin de aynı zamanda alınması özel durumlar dışında önerilmez. Ancak 35 yaş altı meme kanserli hastalarda ve BRCA1/2 gen mutasyonu olan vakalarda risk azaltıcı tedbirler düşünülmelidir."


#Meme kanseri
#kanser
#ışın tedavisi
9 yıl önce