|

Folklorik coşkular

Dikkatimizi gündelik olaylar etrafında harcadığımız için, tarihsel olaylara nüfuz etmekte zorlanıyoruz. Kopya düşüncelerle, kopya hayatlar yaşadığımız, ucuz iyimserliklere dayalı bir zihniyetle bütünleştiğimiz için gerçek yanılsamalarla da bütünleşmiş oluyoruz.

Yeni Şafak ve
04:00 - 16/01/2017 Monday
Güncelleme: 00:35 - 16/01/2017 Monday
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Atasoy Müftüoğlu


Her toplumda soğuk hesaplamaların, faydacı hesapçılıkların belirleyici olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Bu durum, her alanda ahlaki çelişkileri, yanılsamaları ve adaletsizlikleri derinleştiriyor. Ahlak adaletsizlikler, davranış ilkesizliklerine/kararsızlıklarına neden olurken, faydacı hesapçılıklar da, çok gri, çok kirli bir iklim oluşturuyor. Ahlaki değerlerden bağımsız bireyselcilikler, kişisel tercihleri, tarzları, beğenileri, zevkleri, yorumları, herkes için özel bir dünya görüşüne dönüştürüyor.



Kendi hiçliklerine hayran olan hizipçilikler, düşünsel/sosyal farklılıkları, ayrılıklara ve karşıtlıklara göre konumlandırıyor. Küresel dünyada, siyasal yapılar yerel sınırlarını/içeriklerini korurken, bilgi ve sermaye dünya çapında hareketliliğini sürdürüyor. Bu gelişme, ulus-devletleri, ulus-devlet toplumlarını edilgin hale getiriyor. Kültürel ve ekonomik süreçler, toplumları kendi düşünsel ve kültürel özgünlüklerine/özgürlüklerine yabancılaştırıyor. Küresel müdahaleler/saldırılar karşısında, “bir zamanlar”la başlayan eski kimlik hikayelerine başvurmaktan başka bir şey yapamıyor, yazamıyor, konuşamıyoruz.



GERÇEK/HAKİKAT BÜTÜNÜYLE ÇARPITILABİLİYOR


Yakın geçmişin sömürgeci “böl ve yönet” politikaları, bugün, yeni bir sömürgeci proje/uygulama halinde, halkları/toplumları etnik-mezhepçi-dini karşıtlıklarla meşgul etmek şeklinde, yeni bir mühendislik faaliyetiyle sahneye konulmuştur. İslami dayanışma, bütünleşme, örgütlenme yeteneğine, bilincine, iradesine sahip olamayan toplumlar, etnik-mezhepçi karşıtlıklarla yoğun bir biçimde meşgul olmak suretiyle, emperyalistlerin işlerini büyük ölçüde kolaylaştırıyor. Her etnik-mezhepçi karşıtlık, diğerlerinin etnik-mezhepçi içgüdülerini kışkırtıyor. Kimi durumlarda ideolojik mülahazalarla, kimi zaman etnik ve mezhepçi mülahazalarla, ideolojik-etnik-mezhepçi çıkarlar adına yürütülen sistematik propaganda, gerçeği/hakikati bütünüyle çarpıtabiliyor, yok edebiliyor. Statü konu her toplumda, bireyler de, toplum da üretici olarak değil, tüketici olarak yönlendirilebiliyor. Statükoyla bütünleşmek teslimiyetçilik ve kayıtsızlıkla ilgilidir. Statükocu toplumlar, ekonomik kaygıları bulunmadığı takdirde, gidişattan rahatsız olmazlar. Tarihsel değişim, koşullardan-gidişattan rahatsız olduğumuzda başlar.



İçerisinde yaşadığımız dönemde, İslami/dini algılar, yaklaşımlar, konumlar, tercihler, bilinç, Türkiye, İran, Mısır, S.Arabistan örneklerinde de takip edilebileceği üzere, maalesef, siyasal zorunluluklar, sorunlar, belirsizlikler ve çıkarlar doğrultusunda değişiyor, değiştirilebiliyor, “Doğrular” ahlaki ilkelere göre değil, siyasal hesaplara göre şekilleniyor. Olaylar, olgular, gelişmeler, ideolojik/etnik/mezhepçi bencilliklere/çıkarlara uygun düşecek şekilde eğilip bükülebiliyor. Bizler, bütün olayları-olguları-gelişmeleri eğilip bükülen mahiyetleri içerisinde takip edebiliyoruz. Müslümanlar, kişisel çaba, araştırma, sorumluluk, analiz, eleştirel dikkat yoluyla kazanılmayan, propaganda yoluyla dışarıdan kendilerine dayatılan klişelerle, edilgen bir konumda edindiği bilgilerle yorumlar yapıyor. Bu tür yorumlar sebebiyle, Müslümanlar arası ilişkiler, Müslümanlara yakışmayan karşıtlık ilişkilerine dönüşüyor, İslami ilişki bütünüyle yok oluyor.



Özgürleştirici işlevi olmayan bir dil/söylem, politik ve dini popülizmin dili, konformizmi, kitleselleşmeyi, sürü psikolojisini güçlendiriyor, tahkim ediyor. Toplumlarımız hamaset yoluyla, folklorik coşku yoluyla her konuda ikna edilebiliyor. Kendilerini İslami anlamlar/içerik doğrultusunda felsefi olarak değil, ancak, sayısal meşruiyet yoluyla ifade etmeye, kanıtlamaya, savunmaya çalışan toplumlar-kültürler bu yetersizlikleri sebebiyle, kendi kendilerini bir istatistik konusu haline getirdiklerini ne yazık ki farketmiyor. Bulunduğumuz nokta, nitel değişimi konuşmadığımız, konuşmayacağımız anlamına gelir. Kısa vadeli sorunlar-çözümler üzerinde yoğunlaştığımız için, uzun vadeli sorunlar-çözümler üzerinde yoğunlaştığımız için, uzun vadeli sorunlar-çözümler üzerinde çalışmadığımız bilinen bir gerçektir.



KOPYA DÜŞÜNCELER, KOPYA HAYATLAR


Dikkatimizi gündelik olaylar etrafında harcadığımız için, tarihsel olaylara nüfuz etmekte zorlanıyoruz. Kopya düşüncelerle, kopya hayatlar yaşadığımız, ucuz iyimserliklere dayalı bir zihniyetle bütünleştiğimiz için gerçek yanılsamalarla da bütünleşmiş oluyoruz. Bu nedenlerle, gerçek sorunları konuşmuyoruz. Yeniden inşa'ya ilgi duymayan, yapısal değişime ihtiyaç duymayan bir geleneğin, yapısal bir krizle karşı karşıya bulunduğunu anlamak gerekir. İçerisinde bulunduğumuz tarihsel dönemde, hayatın her alanında, Müslümanlar olarak, zihinsel/ruhsal/ahlaki alanda çok şiddetli, ezici, boğucu altüst oluşlar, yabancılaştırıcı değişimler yaşıyoruz. Bu dönemde Müslümanların/İslamcıların, İslami düşünce/kültür/ilahiyat hayatının, bireysel/folklorik/mistik/kültürel/sembolik dindarlığa, millileştirilen, sınırları devlet tarafından belirlenen, statükocu/geleneksel/muhafazakar bir dindarlık biçimine ikna edildikleri, İslamın kamusal/siyasal/ekonomik/hukuki meşruiyet ve mevcudiyetine ilişkin, inanç/ideal ve iddialarından vazgeçerek, kamusal/siyasal/ekonomik/hukuki alanı, seküler, neoliberal, kapitalist modelin hakimiyetine terk ettikleri görülüyor.



Bugünün dünyasında, krizdeki insanlık durumu Ortadoğu'da insanlık dışı çok korkunç bir gerçeklik oluşturuyor. Her gün, dünya çapında tarihi ikiyüzlülükler sergileniyor. İnsanlığımızın nasıl yoksullaştığını, yoksullaştırıldığını, bilincimizin nasıl felce uğratıldığını konuşmamız gerekirken, ulus-devlet milliyetçiliklerine dahil olarak, dışlayıcı pragmatizmi seçiyor, psikolojik konjonktürün gerekleri doğrultusunda hareket ediyoruz.



#Bireyselcilik
#Ortadoğu
7 years ago