|

Geçmişi değiştiren keşif: Göbekli Tepe

Neolitik Çağ’ın araç ve gereçlerini, yaşam eğilimlerini, sembollerini, gizemlerini, mimari yapısını, din anlayışlarını, avcı toplumunun davranış biçimlerini irdeleyen Karl W. Luckert, ayrıca “Göbekli Tepe” adlı eserle detaylı bir insanlık tarihi çalışması sunuyor.

Yeni Şafak
15:24 - 17/09/2016 Cumartesi
Güncelleme: 12:25 - 17/09/2016 Cumartesi
Yeni Şafak
ARZU AKGÜN


Yaşam öyküsünü kendi karakterindeki ilginçlikleri anlatmak için yeniden kurgulayarak anlatan Jodorowsky “Geçmiş sürekli değişen bir icattır.” der. Aslında bu, birçok farklı açıdan doğrudur. Kendimizi anlamaya çalışırken geçmişe farklı bir şekilde bakmaya başlamak da öğrendiğimiz yeni bir bilgiyle her şeyin yeni başka anlamlar kazanması da bu şekildedir. Kişisel hayatımız için de insanlığın tarihi için de aynı şey geçerlidir.



PEK ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ


Son yılların en büyük arkeolojik keşiflerinden biri olan Göbekli Tepe de geçmişe dair düşündüğümüz ya da öyle olduğunu sandığımız pek çok şeyi değiştirdi. İnsanoğlunun zamanla ilişkisi bir gariptir. Prof. Dr. Mehmet Özdoğan'ın da dediği gibi örneğin 9 bin yıllık eseri görünce çok da etkilenmeyen kişi 150 yıllık köy evine girince büyülenir. Bunda da kültürle bağ kuramaması kadar, genellikle tarihöncesi insanların mağaralarda yaşayan, ellerinde bir baltayla homurdanarak dolaşan kişiler olduğunu hayal etmesidir. Bu yaklaşım öylesine baskındır ki sanat, teknoloji, inanç, soyutlama gibi kavramlarla birlikte ele alınması çok güçtür.


Alfa Yayınları'ndan çıkan ve önsözünü Klaus Schmidt'in yazdığı Göbekli Tepe kitabı sadece oradaki sembolleri ve mimari yapıyı değil neolitik çağ insanının araç ve gereçlerini, yaşam tarzlarını, gizemlerini, din anlayışlarını, avcı toplumun davranış biçimlerini de irdeleyerek detaylı bir insanlık tarihi çalışması sunuyor. Göbekli Tepe'yle ilgilenen okurların evrim ve arkeoloji alanındaki sorularına cevap verirken konuyla ilgili kültür tarihi ve dinler tarihi alanındaki boşlukları da dolduruyor.



AVCILIK VE TOPLAYICILIĞIN BAŞLANGICI


Göbekli Tepe kazıları bugüne dek bilinmeyen “neolitik devrim”in dinsel yapısını ortaya çıkardı. Bu kült neredeyse 12 bin yıl önce Bereketli Hilal'in, yani Mezopotamya'nın kuzeyinde, avcı-şamanlar, çakmaktaşı madencileri ve silah yapıcıların rahiplerince kurulmuştur. Silah yapımındaki bu ilerleme sayesinde geçici bir süreliğine de olsa yiyecek bollaştı, avcı sayısı arttı ve av hayvanları sayısı da azaldı. Hayvan sayısındaki bu azalmanın önüne geçmek için hayatın yeniden üretiminde uzmanlaşmış bir rahip kültü gelişti. Bu rahip sınıfının bitkiler ve hayvanlar üzerinde kontrol kurabileceği yönündeki akıl yürütmesi sonucunda evcilleştirme teşvik edildi; bunun sonucunda oluşan “aşırı-evcilleştirme” durumu da uygarlığımızın ilk basamağını oluşturdu.


Karl W. Luckert'in yazdığı Göbekli Tepe kitabında bütün bu süreçler ve kapsamları detaylı olarak anlatılmış. Kitap tarih öncesinde kısa bir keşifle başlıyor. 12 bin yıl kadar önce, çakmaktaşı madencileri tarafından kireçtaşından inşa edilen ilk tapınaklar, Zaman Nehri üzerinde primat atalarımızın boğuşma alanından altı milyon yıl kadar ileride yer alır. Göbekli Tepe olarak bilinen insan yapımı tepenin üzerinde bulunan bu tapınaklar insanoğlunun avlanma ve toplanma evriminde bir zirvenin habercisiydi. Bu tapınaklar Çanak Çömleksiz Neolitik (PPN) olarak bilinen bir devre aittir. Göbekli Tepe bir kült mekânı olarak avcılık ve toplayıcılıktan evcilleştirmeye geçişin başlangıcını oluşturur. Son on bin yılda, bu kadim kült mekânına gelen ziyaretçilerin sayısı giderek azalırken, dünyanın dört bir yanındaki avcı toplayıcı kültürler arasındaki geçiş süreci devam etti.


Atalarımızın yiyecek arayışındaki adaptasyon şekillerini, avcılık, toplayıcılık, leşçilik yaparken nasıl yaşadıklarını, muhtemelen köpek dışında hiçbir türün yavrularını yetiştirmediklerini ya da beslemediklerini, yaprak, kök, sebze, yemiş, tohum topladıklarını, bazı kuşların ve sürüngenlerin yumurtalarını çaldıklarını öğreniyoruz. Başka hayvanların öldürdüklerinden kalanlardan da yararlandıklarını ve zamanla alet yapımındaki ilerlemeyle beraber strateji geliştirdiklerini ve çakmaktaşı parçalarını kullanarak ve bıçağı icat ederek kurbanlarını etkili bir şekilde kesmede ilerliyorlar.


Kültür, insanın doğal düzene dayattıklarıdır, doğal düzen de “suni” yırtıcı Homo Sapiens'in bilinçli bir şekilde oynadığı rol dışındaki her şeyi ve herkesi kapsar. İnsanoğlu nesneleri isimlendirerek, isimler üzerine düşünerek ve nesneleri suni olarak sınıflandırıp onlara amaçlar atfederek kendini doğal dünyadan uzaklaştırır. Bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, bu suni yırtıcı türünün iğne, diş, pençe ve çakmaktaşından bıçaklar gibi zarar vermek için ürettiği silahların bir parçasıdır.


Kitapta atalarımızın doğayla kurdukları ilişki ve bununla beraber kendini nasıl geliştirdiğini de çok iyi anlıyoruz.



BİR ARKEOLOJİ HARİKASI


Göbekli Tepe kültü günümüzde araştırma yapılırken genelde bir arkeoloji harikası olarak algılanır. Bu kitapta ise insani ve tarihi bağlama yerleştirmek için zihnimizi dünyanın başka yerlerindeki benzer konulara çevirebiliyoruz.


Atalarımızın avcılıktan evcilleştirmeye geçiş aşamalarını, evcilleştirmede kullandıkları yöntemleri, mülkiyet anlayışını, besledikleri hayvanları, totemlerini, günah ve kefaret kavramlarını yalın bir dille ayrılan bölümlerde tane tane okuyup anlayabiliyoruz. Keyifli, açıklayıcı, sadece meraklı birinin zevk alabileceği gibi daha fazlasını öğrenmek isteyen okuyucuya da yol gösteren bir kitap. İyi okumalar.


#Göbekli Tepe
#Arkeoloji
#Tarih
8 yıl önce