|

Gençlik yeni anayasa istiyor

AK Parti iktidarıyla büyüyen milenyum kuşağının bugün anayasa tartışmalarına gösterdiği ilgi ve alaka, yüksek ve demokratik katılımcı vizyon, toplumsal sözleşme kültürüyle hareket etmesi yeni Türkiye’nin bir sonucudur.

Yeni Şafak ve
04:00 - 20/04/2016 الأربعاء
Güncelleme: 23:43 - 19/04/2016 الثلاثاء
Yeni Şafak
Umut Erdoğan - Yazar


Geçtiğimiz gün Ankara'da güzel bir sloganla adeta dile gelen bir duvar ilgimi çekti. Bir süredir ara verdiğim yazılarıma bu vesileyle başladım bugün. Duvarda okuduğum “Gençlik yeni anayasa, anayasa gençleşmek istiyor" sloganının son derece masumiyet dolu, hakkaniyetle yüklü bir anlamı olduğu kanaatindeyim. Aslında bu slogan, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra sergilenen her türlü vahşetin hedefi olan genç nesillerin haykırışıydı. O dönemde işkencelere maruz kalan bir hocam, “benim gençlik rüyalarımı çalanların, gecelerime kâbus gibi çökenlerin yaptığı anayasada hangi demokrasiden, hangi adaletten bahsedebiliriz?" diye sormuştu bize. Hocam bu soruyu sorduğunda ben daha liseli bir gençtim. Belki o zaman anlamamıştım bu sözün kıymetini. O ve arkadaşları gençlik rüyalarını kurduklarında tam da benim yaşlarımdaydı. Gençler, kendileri için zulmü meşru kılan cunta zihniyetinin kin kustuğu bir kesim olmuş bir zamanlar. “Bir sağdan bir soldan" diyerek gençleri denge unsuru olarak gören 12 Eylül kafasının adalet anlayışıydı bu söz. Ne yazık ki, birilerinin “bizim çocukları", Anadolu evlatlarına hunharca saldırırken, sürgüne gönderilen hukukun arkasından su dökülüyordu.



DARBECİ ZİHNİYETi YARGILAYACAK ÖZNE


28 Şubat darbesi, bin yıl gençlerin ensesinde boza pişirecekti. Başörtülü kızlar üniversitelere alınmayacak, mezuniyet törenlerinde kürsüden indirilecekti. Okul okul “irtica avcılığı" yapacaktı darbeciler. Ancak karşılarında yine gençler durdu. Onlar mücadele ruhunu ortaya koyarak eğitim haklarını tek kelimeyle muhteşem bir şekilde savundu. “Ağlama karanfil" diyerek omuz omuza, gönül gönle verdiler. 28 Şubat süreci bin yıl sürmedi ancak şurasını unutmayalım ki, 28 Şubat; 12 Eylül'ün estetik ameliyattan çıkmış halidir. Hiç öyle lafı eğip bükmeye, afilli cümleler kullanmaya gerek yok; düpedüz bir darbedir. Bunun için gençler; 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat gibi tarihleri önemsemeli fakat darbeci zihniyeti yargılayan özne olmayı başarabilmelidir. Gençlerin yeni anayasa istemesinde esas mesele budur.



Duvarda okuduğum yazıyı, buna benzer İstanbul'da yeni anayasayla ilgili gördüğüm afişleri günümüz gençliğinin demokrasi ve adalet düşmanlarına, ithal hukuk anlayışına karşı ortaya koydukları anlamlı, yerli, millî ve haklı mesajlar serisi olarak algılıyorum. Şu günlerde siyasi partilerin gençlik kolları, STK'ların gençlik teşkilatları, genç akademisyenler yeni anayasayı tartışıyor. Katıldığım toplantılarda gördüğüm kadarıyla bu tartışmalar gençler arasında ayrı bir heyecan ve iştiyakla takip ediliyor. Yakın zamandan itibaren bu başlık altında düzenlenen toplantılardaki görüş ve ifadelere dikkat ediyorum. Bu toplantılarda bir genç olarak beni düşüncemin farkına ve fevkine çıkaran şey, ekseriyetinin 16-25 yaş arası katılımcıların teşkil ettiği toplantılarda gençlerin söylemlerinde başkanlık sistemi ile yeni anayasa modelinin harmonize olduğudur. “İnsan bilmediğinin düşmanıdır" sözünün şuurunda olan gençler, yeni anayasa ile başkanlık sistemini de etraflıca tartışıyor, analizlerini yapıyor ve sonuçlar çıkarıyor.



ÜMİT VE İNANÇ EKSİKLİĞİ


Ancak kimi gençler ne kadar toplantılara da katılsa ne kadar yazıp çizse de büyük bir eksiklikleri var: ümit ve inanç. Yaşam biçimleri, düşünce kalıpları ve davranış stilleri ile “başarısızlığa" endeksli olan gençler; ümitten, aşktan, inançtan uzaklaşıyor. “Şu anayasayı yapalım da kurtulalım artık" bıkkınlığıyla bu değerlerden uzaklıklarını da gösteriyorlar. Gözden kaçırdığımız gerçek soru şudur: Anayasa, hangi dönemde gençlerin temel değerlerinin, bakış açılarının, düşüncelerinin önünü açmıştır? Türkiye'de yapılan anayasalar, bu ülkenin gençliğini problemli, düşüncesiz, sorgulamasız, vizyonsuz, şuursuz bir mengenede sıkıştırmıştır. Şurası bir gerçek ki; darbeler ve darbe anayasaları gençlerin ruh ve düşüncelerine de el koymayı hedeflemiştir. Önce gençliğin iddiaları rafa kaldırılmış; sonra da bu gençliği “siyasetsiz yaşama, zihinsiz düşünme" modeline almaya çalışmışlar. Gençliği kuşatan tüm berbat, ilkel projelere karşı, gençler ülkesinin demokrasi burcunda tüm varlığıyla karanlıkları aydınlatacak, yeni anayasayı dalgalandıracaktır. Gençliğimizi mankurtlaştıran; teslimiyetçi, oportünist, günübirlikçi, konformist anlayışlara karşı özgün, özgür ve hakkaniyetli duruşunu ortaya koyabilmeli, gençliği mahkûm eden cunta putlarını yıkabilmeli, yeni anayasayı dert edinebilmeli Anadolu çocukları. Buradaki yeni anayasa bir semboldür; hakkaniyetin, adaletin, hürriyetin, istikbalin ve istiklalin adı! Bir de öyle gençler var ki, “yeni anayasa mı, bana ne?" diyor. Oysa yeni bir anayasanın yapılmasının konuşulduğu şu süreçte, siyaset ile gençlik arasındaki köprüler yeniden/yenilenerek kuruluyor, gençlerin düşünceleri ve projeleri ifade ediliyor. Peki, gençler yeni anayasa konusunda konuşmayacaksa ne zaman konuşacak? Şurası muhakkak ki, bu gençlerin düşüncelerine ehemmiyet verilmelidir. Bugünün gençliği ne 80'lerin ne de 90'ların gençliğine benzemiyor. Günümüz gençliği, bilgi ve teknoloji çağının kazanımlarıyla kuşanıyor, birçok toplumsal meseleye yeni Türkiye atmosferinde çözüm önerileri sunuyor.



KUTLU BİR MEKTEP


Bugün gençlik; Türkiye'nin sivil ve demokratik bir anayasayı hayata geçirecek gücü olduğuna inanıyor. Türkiye'nin bu tarihî fırsatı değerlendirmesi için siyasî partilerin gençlik kollarının, toplumsal genç aktörlerin daha da gayret göstermesi, yeni Anayasa sürecini akamete uğratacak tutum ve davranışlara zemin hazırlamaması gerekiyor. Çevremde farklı ideolojilere mensup genç arkadaşların STK'lar ve siyasi kuruluşlar aracılığıyla yeni anayasa taslakları hazırlamaları, çalıştaylar düzenlemeleri, hepsinden ötesi yeni bir anayasa yapabileceklerine inanmaları, bu özgüvene sahip olmaları beni mutlu ediyor. Şimdi gençleri tecrübesiz görüp “nasıl anayasa yaparsınız siz?" diye soran çürümüş statükocu zihniyeti def etmenin vaktidir diyorum. İster can kulağıyla dinleyin, ister kulak tıkayın bayım, gençler 1970'te olduğu gibi şiddet sarmalında olmak istemiyor. 1980'de olduğu gibi işkence ve zulmün altında kalmak istemiyor. 1990'da olduğu gibi üniversite kapılarında sürüklenmek istemiyor! Gençler önlerinde tertemiz, pırıl pırıl bir anayasa görmek istiyor. Buna itiraz eden statükocuların talep ettiği şey ise “anayasanın gençleşmemesi". Liselerden üniversitelere, bozkırdan sahillere, kasabalardan metropollere Türk gençliğinin yeni anayasa konusunda talep ettiği çok şey var. Gençler susmuyor; toplantılarda, çalıştaylarda, sempozyumlarda; orada olmayanlar sokaklarda, meydanlarda yeni anayasa isteklerini yüksek sesle dile getiriyorlar. İsmi darbelerle anılan anayasanın ilk defa bu kadar yüksek ses ve toplumsal katılımla “gençleşmesi"nin istenmesi bile baştanbaşa bir devrimdir. Günümüz Türkiye'sinde bu duruma ulaşmamızda AK Parti'nin ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinin etkin rolü olmuştur. AK Parti ve Erdoğan ile şimdiye kadar önümüze konulan tabular bir bir yıkılmış, milletimizi hedef alan ezberler bozulmuştur. O halde şimdi soruyorum; geçmişte cunta isterdi, olmasa bile olurdu; bugün ülkenin gerçek sahibi milletimizin aziz evlatları “yeni anayasa" istiyor, niçin olmasın?


Yeter ki, yeni anayasa gençler için bir buyruk değil, gençlerin hakkaniyeti ve adaleti idrakinde, bu kadim değerlerin şahsiyetine sirayetinde kutlu bir mektep olsun.






#yeni anayasa
#28 Şubat darbesi
#toplumsal sözleşme
٪d سنوات قبل