Türkiye'nin Balkanlar'da yaşayan Müslüman çocuklar için açtığı sınavda en iyi derece notu alıp Türkiye'de eğitimine devam eden bir yazar Sevim Asımgil... İlkokulda yazdığı kompozisyonlarla öğretmenlerinin beğenisini kazanan Asımgil, ilerleyen yıllarda her ne kadar diş hekimi olsa da yazı hayatından vazgeçememiş. İstanbul'da açtığı muayenehanesini bir zaman sonra tamamen kapatarak mesaisini yazı ve sohbetlere ayırmış. Balkanlar'dan geldiğinde İslam'ı tanımadığını söyleyen, 25 yaşında İslam'la tanışarak tesettüre giren Asımgil, yıllardır ailesiyle dünya turu yapıyor. Kıta atlamadan gezmeye başladıkları dünya turunda bilinmeyen adalara dahi giderek her inancın yaşayışına şahit olmuşlar. Müslüman ve muhafazakar bir aile olarak dünyayı gezmenin şükretmesine sebep olduğunu belirten Asımgil, "Seyahatlerimde her din mensubundan olan insanların ibadet edene saygı gösterdiğini gördüm. Onların yaşantısını ve inançlarını gördükten sonra da İslam dinine hayranlık beslemeye başlad ım" diyor. Biz de yazar Asımgil ile hayatını ve dünya turu yaparken yaşadıklarını konuştuk.
Dedelerim vakti zamanında asker olarak Balkanlara tayin olmuş. O yıllarda Balkan Harbi çıkınca dedem savaşta şehit olmuş. Ailesi de orada kalmış. Ben 9 yaşına gelince ailemin Osmanlı Devleti'nden geldiğini öğrendim. Bunu duyduktan sonra yaşanan hikayeleri dinlemeye başladım. Dinledikçe Türkiye'ye karşı içimde bir özlem oluşmaya başladı ve Türkiye meraklısı biri oldum. Yunanlılardan devamlı Türk düşmanlığı duydum.Türkler de Yunanlıları sevmiyordu. Onlar Hristiyanım dedi ben Müslümanım dedim. Onlar Yunan'ız dedi ben Türk'üm dedim. Sürekli şiddetli tezatlıklar yaşadık.
Okulda bir imtihana girdim. "Kompozisyon yazmamızı istediler. Benim yazdığım hikayede de beyaz kuzum varmış. O kuzunun boynuna taktığım kırmızı kurdela Türk bayrağını hatırlatıyormuş. Çevremdeki gül ağaçlarının tepesindeki bülbüllerin şakırdaması da bana Türk marşını hatırlatıyormuş. Bu kurgumu okuyunca beni hemen Türkiye'ye eğitim için gönderdiler. Geldiğimde göndüğüm her şeye "Aaa! Türk ağacı, Türk kelebeği, Türk kuşu" dedim.
İlkokuldayken yazdığım kompozisyonları öğretmenlerim okulun duvarına asardı. Edebiyatım onların dikkatini hep çekti. Ama ben diş hekimi oldum. Aklımda da yazı hayatı vardı. Kızım küçük yaşta evlenince bir gariplik hissettim. "Siyah Zambak ve Merve" adlı bir roman yazdım. İlk romanım kızımın adına oldu. Hekimlikle yazarlığı aynı anda yürütemeyince kendimi tamamen yazı ve konferanslara verdim.
İslam'a yöneldiğimde 25-26 yaşlarındaydım. Diş hekimliği yaparken hastalarımı tedavi etmeden önce hep besmele getirirdim. Bir gün Bakırköy Müftüsü bana eşini getirdi. Muayene ederken yine besleme çektim ve bu onu etkilemişti. Bir sonraki geldiğinde ise bana bir kitapla geldi. Rastgele açtığım sayfa da örtünmekle ilgili bir ayet gördüm ve o an tesettüre girmeye karar verdim. Fakat nasıl örtüneceğimi bilmediğim için sadece bone takıyordum. Arapça öğrenmeye ve mealler okumaya başladıkça bakış açımla beraber tesettürüm de değişti.
Balkanlarda yaşayan Türklerin neredeyse hepsi örtülü. Buraya geldiğimde ise tam tersini gördüm. Başı açık olan çok fazla insan vardı. Ne namaz kılıyorlardı ne de oruç tutuyorlardı. Demek ki örtünmemek lazım diye düşünmüştüm. Ailemin yanına gittiğimde anneme "Açık olmak normal bir şey. Türkiye'de örtülü yok" demeye başlamıştım. İbadet noktasında da Türkiye'de çok sıkıntı çektim. Bazı kütüphanelerde namaz kılmama bile izin verilmedi.
Neredeyse her kıtayı gezdik. Bilinmeyen birçok adaya gittik. Geçen ay Finlandiya'nın Lapland Adası'ndaydık. Müslüman ülkelere de gittik olmayan ülkelere de.
Pusula ve cep seccadesi. Nereye gidersek gidelim uygun bulduğumuz kıyıda köşede seccademizi serip namazımızı kıldık.
Dünya üzerinde farklı yaşam şekilleri var. Bütün bunların içinde Müslüman olmanın halükade bir şey olduğunu anladım. İmanlı olmak, islamla bütünleşmiş olmak harika. Birçok insan Müslüman ama sadece itikadi kısmını biliyor. Ibadet, ahlak, helal-haramdan haberi yok. İslam ancak bunlarla bütünleşir. İslama hayran oldum. Seyahatlerimde kimseyi kınamamayı öğrendim. Ulu orta yerde bebeğini emziren kadını gördüğümde kınamadım. Çünkü İslamı tanımıyor. Seyahatlerimde insanların ibadet edene hürmet ettiğini gördüm.
Hindistan'da ölülerin yakılma merasimini gördük. Endonezya'da ateşte yürüyen insanların ayinlerine katılık. Onları gördükçe "Benim ne kadar güzel bir dinim var" dedim. Dünyada Müslüman olmak çok değerli. Gezdikçe İslamiyetin değerini anladım.
Planlarınız arasında neler var? Gelecek ay Güney İtalya'ya gideceğiz. Önümüzdeki sömestrda Avusturalya'ya, Kasım ayında da Peru'ya gitmeyi düşünüyoruz. Kısa bir zaman önce gittiğimiz Enzonesya'nın Lapland Adası'nın da geçirdiğim bir kitap yazmak istiyorum. Finlandiya'yla alakalı da yazacağım. Ömrüm yettiğince gittiğim yerleri yazacağım.
Namazlarımızı çok rahat kıldık. Maldivler de namaz kıldığım için iltifat edenler bile oldu. Bize hep yardımcı oldular. Fakat Londra'da namazlarımızı mağazaların giyinme kabinlerinde kılmak zorunda kaldık. Los Angeles'da namaz kılmamız gerekiyordu. Kuytu bir yer ararken bizim ne yapmak istediğimizi sordular ve bizi müsait bir yere götürüp masa verdiler. Temiz masa üzerinde namazlarımızı kılmamızı sağladılar. Bizi hep saygıyla karşıladılar. Dünya ibadet edeni seviyor. Endonezya'nın Lapland Adası'nda bile karların üzerinde bile namazımızı kıldık.
Zor şartlar altında namaz kılarken kendimi Allah'a daha yakın hissediyordum. Farklı bir ülkede farklı bir yerde rabbimin huzurunda duruyorum. Gittiğim her ülkede 'Belki burada şehadet getiren olmamıştır' diyerek devamlı şehadet getirdim.
Gezdiğim yerlerden çok etkileniyorum. Tanıştığım kişilerin hayat hikayelerini dinliyorum. Farklı insanları görmek ve onların yaşam stillerine şahit olmak beni heyecanlandırıyor. Kitaplarıma gördüğüm manzaraları ve doğayı yansıtıyorum. Mağara evlerini de kitaplarımda kullandım. Böylelikle dünya seyahatlerim beni besliyor.
Yemek noktasında sıkıntı yaşamadık. Her ihtimale karşı yanımıza konserve yiyecekler, kuruyemiş, vakumlatılmış kahvaltılıklar aldık. Gezilerimizde alkollü dondurmaya bile rastladık. Dikkatli olmak gerekiyor. Her gittiğimiz ülke de zaten muhakkak meyve oluyor. En kötü ihtimal meyve yiyoruz. Vejeteryan pizza da yediklerimizin arasında. Balık ise en büyük kurtarıcımız oldu. O konuda seçici olmak gerekiyor. Meksika'da çok zorlanmıştık. Her şeyde domuz eti kullanıyorlar. Ülkelerin sıcak ya da soğuk iklim olmasına göre kıyafetlerimizi belirledik. Ayrıca valizimizde muşamba örtüler, plastik tabaklar da var. Yemeğimizi yiyecek bir yer bulamadığımızda yeşillikte mola verip piknik yaptığımızda çok olmuştur.