|

Gogol, Rus edebiyatında nasıl devrim yaptı?

Çernişevski, Gogol’un eserlerinin Rus edebiyatının dönüm noktası olduğunu ileri sürerek bunların bir anlamda devrim niteliğinde olduğunu belirtir. Onunla birlikte Rus edebiyatının Batı edebiyatının etkisinden kurtulduğunu, öykü türünün yazınsal bir tür olarak en büyük atılımını yaptığını ifade eder.

Yeni Şafak
04:00 - 14/10/2015 Wednesday
Güncelleme: 23:11 - 13/10/2015 Tuesday
Yeni Şafak
NECİP TOSUN


Çernişevski, Gogol'un eserlerinin Rus edebiyatının dönüm noktası olduğunu ileri sürerek bunların bir anlamda devrim niteliğinde olduğunu belirtir. Onunla birlikte Rus edebiyatının Batı edebiyatının etkisinden kurtulduğunu, öykü türünün yazınsal bir tür olarak en büyük adımını attığın ifade eder.



Nikolay Gogol (1809-1852), sadece Rus edebiyatının değil aynı zamanda dünya edebiyatının da en büyük hikâye anlatıcılarından biridir. Gogol, öykülerinde tümüyle hayatın içine sokulmuş, Rus insanının gündelik hayatının verimlerini devşirmiştir. Hayatın içinden seçtiği karakterlerin hem erdemlerini hem de zaaflarını ustalıkla anlatırken öyküye de yaşamsal bir alan açmıştır. Ukrayna'nın kırsal kesimindeki taşra insanının hayatını, St. Petersburg'un sokaklarını, caddelerini incelikle yazıya dökmüş ortaya âdeta bir 19. yüzyıl insanlık panoraması koymuştur. Öykülerinde, trajik gerçekliği mizaha dönüştürerek derinlikli bir hiciv yaratan Gogol, insanı küçülten tutkuların olağanüstü portrelerini çizmiştir.



Onun öykülerinde, sıkıştırılmış, çıkışsız memurlar hastalıklı hâllere sürüklenirler. Küçük memura, toplumsal yaşamda yer yoktur. Arzuları, hayalleri yok olmaya mahkûmdur. Ezikliğini ve itilmişliğini aşma girişimi infilakla sonuçlanır, delirir. İnsanlar paraya, rütbeye ve itibara değer vermektedir. Belli bir birikim ve kültür sahibi olmak da bu gerçeği değiştirmemektedir. Dürüst memur için çıkış yoktur. Herkes sırtını birine dayamıştır. Çıkarcı işbilir memurlar gemilerini yürütmektedir. Tüm bu öykülerde yozlaşmış bürokrasi,


yanlış işleyen devlet çarkı eleştirilir. Dolayısıyla onun bu tür öyküleri düzene, sisteme, devlet yapısına yönelik eleştirileri içerir.



SIRADAN İNSANLARI ÖYKÜYE DAHİL ETTİ


Gogol öykünün temellerini atarken öncelikle halkın birikimlerine yönelmiş, gizemli, büyük, olağanüstü olaylara dayanan halkın hoşlanacağı çarpıcı, fantastik hikâyeleri anlatmış böylece hem yerli bir tutum izlemiş hem de taşra yaşantısını edebiyat diliyle ifade etmiştir. Bu eğlenceli, mizah kokan hikâyelerle ciddi bir başarı elde etmiş ancak buradan büyük çıkışın olmayacağını görmüş bu kez ona gerçek kimliğini ve atılımı kazandıracak olan büyük şehirdeki yalnız insan temasına yönelmiştir. Bugün Gogol'u Gogol yapan da öncü yapan da bu tutumu olmuştur.



Bilindiği gibi modern öykünün kökenlerini/doğuşunu Gogol'la başlatanların ileri sürdükleri en önemli gerekçe, onun küçük/sıradan insanları öykü sanatına ilk kez sokmuş olmasıdır. Gerçekten de küçük insanın, tarihsel süreç içerisinde öyküdeki önemi düşünüldüğünde, Gogol'un kurucu kimliğe layık görülmesi için bu nedenin tek başına yeterli sayılması gerekir. Çünkü o döneme kadar sadece üstün insan, kahraman karakteri anlatılmaya değer görülürken bu kez aciz, silik, sıradan bir insan edebiyatın öncelikli bir figürü oluyordu. Bu öylesine önemliydi ki “küçük insan” giderek öykü türüyle neredeyse özdeşleşecekti. Bu bağlamda Gogol'u modern öykünün çıkış noktası olarak görmek, öykünün geldiği yer dikkate alındığında daha bir haklılık kazanır.


Nasıl Yapmalı? adlı klasik eseriyle tanıdığımız Rus düşünce ve eylem adamı N.G. Çernişevski'nin bu kez Gogol Dönemi Rus Edebiyatı kitabı Türkçeye kazandırıldı. Çernişevski bu kitabında, Gogol örneğinden yola çıkarak eleştiri kurumunu, edebiyat eserinin ne olduğunu, hayat ve eser arasındaki ilişkiyi sorgular. Bunu yaparken de eleştirmen ve N. A. Polevoy ile V. G. Belinski'yi merkeze alarak edebiyatın temel sorunlarını irdeler. Çernişevski ayrıca kitapta, felsefe, sanat, estetik, politika konularında görüşlerini açıklar.



PUŞKİN'DEN
ÖNCE GELİR


Çernişevski, Gogol'un eserlerinin Rus edebiyatının dönüm noktası olduğunu ileri sürerek bunların bir anlamda devrim niteliğinde olduğunu belirtir. Onunla birlikte Rus edebiyatının Batı edebiyatının etkisinden kurtulduğunu, öykü türünün yazınsal bir tür olarak en büyük adımını attığın ifade eder.



Çernişevski Gogol'un bir nesir yazarı olarak Puşkin'den önce geldiğini belirtir. Puşkin'in ilk düz yapıtı olan Biyelkin'in Öyküleri'nin (1831) büyük bir sanatsal nitelik taşımadıklarını bu yüzden öncü bir eser olarak nitelemeyeceğini ifade eder. Oysa Gogol'un Dikanda Yakınlarındaki Küçük Bir Köyde Akşamlar (1831-1832), İvan İvanoviç ile İvan Nikiforoviç'in Nasıl Bozuştuklarının Öyküsü (1833) kitaplarının ve özellikle Arabeskler'de yer alan “Portre”, “Neva Bulvarı”, “Bir Delinin Hatıra Defteri”nin bu sanatsal düzeyi tutturduğu tespitinde bulunur. Ona göre, Puşkin'in Rus şiirinin babası sayılması gibi, Gogol'u da Rus nesrinin babası saymak gerektiğini iddia eder.



Çernişevski Gogol'un, düz yazı geleneğinin verimli bir tarz olduğunu, onun geleceğini aydınlattığını belirttikten sonra düz yazının Rus edebiyatındaki mutlak üstünlüğünü tek başına Gogol'un sağladığını belirtir: “Düzyazı Rus edebiyatında çok az yer tutuyor, çok az bir öneme sahip bulunuyordu. Bir var olma çabası içindeydi, ama varlığı henüz ete kemiğe bürünmüş değildi. Edebi faaliyet, kelimenin klasik anlamında, salt şiirle sınırlıydı. Gogol, Rus nesrinin babasıydı, onun sadece babası olarak kalmamış, nesrin şiir üzerindeki şimdiye kadar koruya geldiği kesin üstünlüğünü de süratle sağlamıştı. Gogol'ün bu işte ne öncelleri, ne de yardımcıları vardı. O gerek kendi varlığı, gerekse bütün başarıları için sadece düzyazıya minnettardı.”



MODERN ÖYKÜNÜN KURUCULARINDAN


Çernişevski, kitabında sadece Gogol'un edebiyat dünyasını tartışmaz aynı zamanda sanata ilişkin görüşlerini de açıklar. Öncelikle “sanat sanat içindir” yaklaşımına itiraz eden yazar, edebiyatın/sanatın hayattan ayrıştırılamaz olduğunu temellendirir. N.G. Çernişevski, edebiyatın, sanatın yaşamdan uzaklaşarak mükemmel bir şey yaratmasının mümkün olmadığını, bütün sanatların yaşamsal gerçekliklerin bir yansıması olduğunu düşünür: “Heykel sanatı, Greklerde, salt onların yaşamına egemen olan bir özelliğin –insan bedeninin biçimsel güzelliğine tutkulu bir tapınmanın- ifadesi olduğu için gelişmiştir. Gotik mimarı, sadece ortaçağların isteklerinin bir hizmetkârı ve sözcüsü olduğu için içindir ki muhteşem anıtlar yaratmıştır. İtalyan resim okulu, salt çağın ve o ülke toplumunun isterlerinin sözcüsü olduğundan, çağın insan güzelliğine klasik tapınma ile ortaçağların ayakları yere basmayan isteklerinin birleşiminden oluşan ruha hizmet etmesinden dolayı, ortaya olağanüstü tablolar koymuştur.”



Modern öykünün kurucu öncülerinden olan Gogol'un öykü dünyasını merak edenler için N.G. Çernişevski'nin Gogol Dönemi Rus Edebiyatı kitabı oldukça kıymetli bilgiler sunuyor.


#gogol
#Çernişevski
#Rus Edebiyatı
9 years ago