|

Güvenli liman Türkiye

Yeni Şafak
04:00 - 9/06/2015 Salı
Güncelleme: 23:11 - 8/06/2015 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Haya Atassi


1948'de yaşanan Arapların “Nakba” dedikleri büyük felaket sonucunda topraklarını terk etmek zorunda kalan yaklaşık 581 bin Filistinli Suriye'ye yerleşmişti. Suriye Devriminin başlangıcına kadar Suriye'deki Filistinli göçmenler tıpkı bir Suriye Vatandaşı gibi devlet okullarına ve üniversitelere kabul edilmiş, çalışma izni alabilmiş ve mülkiyet edinme hakkına kavuşmuşlardı. Bugün Suriye'de yetişmiş bir Filistinli'ye sorsanız, kendisini “Filistin kökenli bir Suriyeli” olarak tanımlayacaktır. Sırf bu tanım Suriyeliler ile Filistinliler arasında oluşan kardeşliğin boyutunu anlatmaya yeterli. Üstelik bugün onlar da en az bir Suriyeli kadar Esed rejiminin sebep olduğu ablukadan ve açlıktan dolayı ıstırap çekiyorlar.



2001'de Irak'ın Amerika'lılar tarafından işgal edilip Saddam rejiminin çökmesiyle birlikte, 1 milyon Irak'lı Suriye'ye sığındı. Suriye halkı Irak'lı kardeşlerini bağrına bastı. Peygamber efendimiz Hz Muhammed (sav)'in teşvik ettiği bu insani sorumluluğu asla bir karşılık bekleyerek yapmadık.


2006 yazında İsrail'in Lübnan'a yapmış olduğu saldırı esnasında da 140 bin Lübnan'lı Suriye'ye geldi. Onları bir misafir ya da sığınmacı olarak değil de sanki ailemizden biri gibi kabul ettik. Daha dün gibi hatırlıyorum Lübnan'lı kardeşlerimize evimizin kapılarını nasıl açtığımızı ve kaldıkları yerlere nasıl yardım götürdüğümüzü… Ev sahipliğimizle gurur duyuyor ve karşığında hiç birşey beklemiyorduk.



İZZET VE İNSANİYET


5 yıl sonra…


Suriye Devrimi patlak verip daha sonra ülkede kanlı bir iç savaşa dönüştüğünde bir çok Suriyeli hayatlarını kurtarmak için memleketlerini terketmek zorunda bırakıldı. Bazı aileler yanlarına kimliklerini dahi alamamıştı. Varil bombalarından, bombardımandan ve toplu ölümlerden kaçarken tek istediğimiz güvenli bir limandı. Geçmişte kapılarımızı sonuna kadar açtığımız yardıma muhtaç kardeşlerimizin bizleri aynı şekilde karşılayacaklarını düşünürken daha önce vize zorunluluğuna tabi tutulmadığımız Mısır ve Lübnan gibi Arap ülkeleri şimdi bizlere vize kısıtlamaları getirmişlerdi. Suriyeli bir siyasetçi ve şair olan Fakhri Al Baroudi bir şiirinde şu mısraları kaleme almıştı:



Arap ülkeleri benim vatanımdır


Şam'dan Bağdat'a


Ve Necid'ten Tetuan'a.



Şimdi düşünüyorum da: Arap ülkeleri benim vatanım mı? Hiç bir yakınlık hissetmiyorum. Dört yıl boyunca çalmadığımız kapı kalmadı ama Araplar bizi hoş karşılamadılar. Lübnan ve Ürdün ile ilgili adil olmam gerekir. İkisi de bir çok Suriyeliyi kabul ettiler fakat şu anda sınır kapıları tamamen kapalı. Yine de bizler tıpkı kendimizi evimizde hissedebildiğimiz, büyük bir izzet ve insaniyet ile karşılandığımız, kardeşlerimizin kapılarını bizlere sonuna kadar açıp, acımızı paylaştığı bir güvenli sığınak bulabildik kendimize. Bize sığınmacı demeyi reddeden ve “Misafir” olarak kabul eden bir ülke. Yöneticilerinin halkına “Muhacirlere yardım eden bir Ensar” olmanın şerefini hatırlatan bir ülke. Hangi ülke olduğunu söylememe gerek var mı? Anlamışsınızdır zaten. Evet, Türkiye.



AK PARTİ DİK DURUYOR


Ana muhalefet partisi liderinin 7 Haziran Genel Seçimlerini kazandığı takdirde Suriyelileri ülkelerine geri göndereceğiz vaadine karşın, iktidarda bulunan AK Parti bu tarz söylemlere karşı dik durarak, kapılarını mültecilere katiyyen kapatmayacaklarını ilan etti. Türkiye'de yaşayan Suriyelileri düşününce, sınırların bizi ayıramadığı ve tek bir millet olduğumuz günler geliyor aklıma. Bir Türk ile bir Arap arasında ne fark var? Baas rejimi yıllarca zihinlerimizi Arapçılıkla ve Arap birliği ile yıkadı. Peki bu Arap birliği kavramının bugün en ihtiyaç duyduğumuz zamanda bize ne gibi bir faydası dokundu? Hiç. Oysa ki Peygamber efendimiz Hz Muhammed (sav) Mina'daki veda hutbesinde; “Ey insanlar! “Rabbiniz birdir. Babanızda birdir. Hepiniz Ademin çocuklarısınız. Adem ise topraktandır.Arabın Arab olmayana Arab olmayanında Arab üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahında kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur.Üstünlük ancak takvada, Allahtan korkmaktadır.” diye buyurmuştu. Bizi birbirimize bağlayan en güçlü bağ kör bir kavmiyetçilik değil, Müslüman oluşumuzdur.. Düşünüyorum nasıl olur da 100 yıl önce tek bir millet olan bizler bugün birbirimizin topraklarına geçmek için vize ister hale geldik? İşte bugün Türkler çizilen bu yapay sınırların kardeşliğimiz için hiç bir engel teşkil etmediğini ispat etti.


#Fakhri Al Baroudi
#muhalefet
#seçimler
#k parti
9 yıl önce