|

Evliya Çelebi halk adamıdır

Belgin Tezcan Aksu’nun hazırladığı “Evliya Çelebi ve Topkapı Sarayı”nda hem Çelebi’nin hayatına hem de Saray’ın tarihine ışık tutuluyor. Çelebi’nin askerlik yerine seyyahlığı tercih ettiğine değinen Tezcan, “Asil bir aileden gelmesine, üstatlardan eğitim almış olmasına karşın hiçbir zaman burjuva sınıfına dâhil olmamıştır. Sadece Saray’ı değil gittiği ne kadar yer varsa tamamını anlatırken hep halk adamıdır” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 10/12/2017 Pazar
Güncelleme: 00:16 - 10/12/2017 Pazar
Yeni Şafak
Evliya Çelebi’nin eserinde Topkapı Sarayı’nın izini süren akademisyen Belgin Tezcan Aksu, “Evliya Çelebi asil bir aileden gelmesine rağmen burjuva sınıfına dahil olmayıp halkın arasına karışmıştır” diyor.
Evliya Çelebi’nin eserinde Topkapı Sarayı’nın izini süren akademisyen Belgin Tezcan Aksu, “Evliya Çelebi asil bir aileden gelmesine rağmen burjuva sınıfına dahil olmayıp halkın arasına karışmıştır” diyor.

İstanbul’un simge mekanlarından biri olan Topkapı sarayı’na 17. yüzyıldan bakmanızı sağlayan, “Evliya Çelebi ve Topkapı Sarayı” Ötüken Neşriyat etiketiyle raflarda yerini aldı. Belgin Tezcan Aksu imzalı çalışmada Evliya Çelebi ve dönemin başka tanıklarının rehberliğinde İstanbul ve Saray hakkında yazılanları derli toplu şekilde okumuş oluyoruz. Aksu ile IV. Murad’ın yakınında bulunan, gözlemleri ve seyahatleriyle kült haline gelen Evliya Çelebi’yi konuştuk.

EVRENSEL BİR KAYNAK
* Evliya Çelebi’nin saray anlatımları arasında Topkapı Sarayı’nın yeri nedir?

Evliya Çelebi Topkapı Sarayı’nı anlatırken şöyle başlar: “Ferhad gibi hünerli olan usta öyle bir Yeni Saray bina etmiştir ki Âdem devrinden beri dünyanın mimarları ve mühendisleri böyle gönül açıcı bir saray yapmamışlardır. Dünyanın seyyahları bu dünya üzerinde benzerini görmemiştir. Hiçbir memlekette tam olarak benzeri yapılmamıştır.” Böyle diyerek fiziki özelliklerini anlatmaya başladığı Saray’ı yaklaşık 4 bin sayfalık eserinin birçok yerinde âsitâne-i dârü’s-sa’âde Sarây-ı Cedîd misâl-i kal’a-i hadîd “mutluluk eşiği, demir kale gibi olan Yeni Saray” vb. sıfatlarla adlandırmıştır. Gezdiği yerlerde gördüğü sarayların hiçbirinin Topkapı Sarayı’na yaklaşamadığını ancak benzemeye çalıştıklarını belirtir.

* Seyahatname’nin önemi nedir?

Seyahatname, Evliya Çelebi’nin bilgisini, sezgisini, hayal gücünü gördükleriyle, yaşadıklarıyla yoğurup yazıya geçirerek bize bıraktığı bir kültür hazinesidir. Gördüğü, yaşadığı şehirleri tarihleriyle, yapılarıyla, insanlarıyla anlatırken o insanların yaşayışlarından, dillerinden, inançlarından, yemeklerinden, neye gülüp neye ağladıklarından, neyden korktuklarından söz etmesi eseri evrensel bir kaynak hâline dönüştürmüştür. Seyahatname sosyal yaşamı anlatan bir kaynaktır. Bir boşluğu doldurmaktadır. Eser sadece seyahat serüveninin anlatıldığı bir kitap değil coğrafyaya, mimariye, biyografiye, dile, folklora, sanata ve ekonomiye ilişkin bilgileri de içeren anıt bir eserdir.


* Evliya Çelebi denince abartılı tasvirler akla gelir. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?

Evet nedense Seyahatname’yi eline almamış ancak kulaktan dolma bilgilerle konuşanların bu büyük eser hakkında alaycı bir tavır takındıkları görülür. Evliya Çelebi’nin abarttığından, olmayan hatta olamayacak şeyleri yazdığından söz edilir. Akıllarda tek kalan da Erzurum’un soğuğunu anlattığı bölümdür. Oysa pek çok yerde olduğu gibi sadece yöre insanının anlatılarını bire bir aktarmıştır. Üstelik bunların birer “darbımesel” olduğunu da ekleyerek. Bazı yerlerde de anlatılanlara şüpheyle yaklaştığını“Sorumluluk bunu söyleyendedir” diyerek belirtir. Dolayısıyla Çelebi’yi hafife almadan, ona gerektiği değeri vererek eserine yaklaşmalıyız.

  • SARAY YERİNE SEYAHATİ TERCİH ETTİ
  • * Topkapı Sarayı’nı tanımlarken Evliya Çelebi halktan biri midir saraydan biri mi?
  • Asil bir aileden gelmesine, medresede olmasa bile devrinin önemli hocalarından, ileri gelen üstatlarından iyi bir eğitim almış olmasına karşın hiçbir zaman burjuva sınıfına dâhil olmamış, Saray’dan sipahi olarak ayrıldığı hâlde şerefli asker sınıfına mensup olmaktansa seyahat etmeyi tercih etmiştir. Sadece Saray’ı değil gittiği ne kadar yer varsa tamamını anlatırken hep halk adamıdır Evliya Çelebi. Olaylara ve mekânlara hiçbir zaman üstten bakmaz, aksine içine dâhil olmaktan çekinmez.

Tarih yazıcılarının yaptığı gibi sadece Saray’da olup bitenleri değil bunların halk arasındaki yansımalarını, toplum içinde gelişen olayları bütün samimiyetiyle olduğu gibi anlatır. Kendi duygularını da işin içine katıp 17. yüzyılın ortalama bir İstanbullu’sunun gelişen olaylar hakkındaki bakış açısını aktarmış olur bizlere.

* Kitapta farklı meslekten yabancı isimlerin metinleri yer alıyor. Misafirlerin gözünden Topkapı Sarayı ve İstanbul’a genel olarak nasıl bir bakış var?

İstanbul ve Topkapı Sarayı daima yabancılar için merak konusu olmuştur. Bu merakın en başta gelen sebebi dost veya düşman olarak gördükleri Osmanlı Devleti’nin nasıl yönetildiği, padişahların nasıl yaşadığı, yaşadıkları mekânın nasıl olduğu gibi sorulardır.

* En çok ne dikkat çekiyor?

Ortak görüş konumunun hem doğa güzelliği hem de savunma açısından mükemmel olduğu yönündedir. Şehrin büyüklüğü konusunda da yorumlar ortaktır. Çoğu Paris ile karşılaştırmakta ve ondan çok daha büyük olduğunu söylemektedir. Polonyalı Simeon “Büyük bir yangın çıkıp on veya yirmi bin ev yansa bile diğer semtlerdeki halkın bundan haberi olmaz” diyerek anlatır.

Büyük bir İmparatorluğu yöneten kişinin yaşadığı Saray’ın bu kadar mütevazı olması her birini benzer biçimde şaşırtmaktadır. Yabancılardan Saray’ın içine girebilenler odalardaki, koridorlardaki Doğu’ya özgü zariflik ve ihtişam karşısında büyülenmektedir. Ortak düşüncelerinden biri de Saray’daki derin sessizliktir. Kişiler neredeyse hiç konuşmadan, sadece hareketlerle, konuşmaları gerektiğinde de çok kısık bir sesle konuşmaktadır.

HALKIN ŞİVESİYLE
KONUŞURDU
* Evliya Çelebi’nin Türkçe için önemi nedir? Nasıl bir Türkçe kullanıyor?

Gördüklerini ve olayları, karşısındakine anlatır gibi yazar. Anlatımı sıkıcı olmaktan kurtarmak için gezdiği yerlerde yöresel olarak kullanılan kelime, deyim ve atasözlerini aktarmaya çalışır. Bu sayede Türkçenin 17. yüzyıla ait konuşma dilini de gözlerimizin önüne sermiştir. Sözcüklerin, özellikle de yer adlarının kökeni, anlamı üzerine Evliya Çelebi’nin ilgi çekici buluşları da vardır. Evliya sadece kelime ve deyim listeleriyle yetinmez zaman zaman tekerlemelere de yer verir. Ayrıca bazen gittiği yerdeki halkla sohbet ederken kendisi de o halkın şivesiyle konuşur.

* Başka diller hakkında bilgi var mı?

Seyahatname sadece Türkçe açısından değil yabancı diller açısından da kaynak niteliğinde. Eserde yaklaşık otuz yabancı dil hakkında kısa bilgiler bulunuyor. Bu bilgiler dönemin bir dil bilgininin gözlemleri kadar yetkindir. Dolaştığı bölgelerdeki halkın konuşma biçimlerinden, söz varlığından, nüktelerinden, deyimlerinden örnekler verir. Kelime listeleri vermedeki amacını; yararlı olmanın yanı sıra bunları öğrenerek ve öğreterek kendini ve oralara gelecek diğer kişileri tehlikelerden korumak olarak belirtir. Hatta bir dile ait sözleri verdikten sonra sövgü sözlerini de sıralar ve seyyahların bu küfürleri de bilmeleri ve ona göre davranmaları gerektiğini söyler.


Sarayın bütün kapıları ona açıktı
* Çelebi’nin IV. Murad’la yakın bir ilişkisi bulunuyor. Bu yakınlık nasıl sağlanış?

Evliya Çelebi 1636 yılında 25 yaşındayken aynı yaşlardaki IV. Murad’a nedim olur ve Saray’da iki yıl yaşar. Nedim siyasi, idari sıfatı ve sorumluluğu olmamakla birlikte padişahın sosyal ve kültürel işlerini danıştığı kişidir. Bu kişiler asil bir soydan veya aileden gelmiş olmalı, görmüş geçirmiş, faziletli, sır saklayabilen, iyi huylu, saygılı, anlayışlı, sanat dallarında maharetli biri olmalıdır. Dedesi İstanbul’un fethinde bulunmuştur. Onun dedesi orduda sancaktardır. Babası Saray’da kuyumcubaşıdır. Dolayısıyla nedimlik için gerekli olan kurallardan ilki olan asil bir aileden gelme durumu ve diğer sayılan özelliklerin hepsi Evliya Çelebi’de bulunmaktadır. IV. Murad sinirli veya üzüntülü olduğunda Saray çalışanları yana yakıla Evliya’yı arar, bulurlar. Çünkü padişahı teskin edebilecek tek kişi odur. Ayrıca padişah kendisinden sırdaşı olmasını istemiştir. Nedimlik yaptığı sürece hem kendisi hem de IV. Murad çok mutludur. Evliya’yı hürmet gösterilmesi ve riayet edilmesi gereken kimse ilan ederek kendisine “Bundan sonra sana soru sorulmayacak ve bütün kapılar açık olacaktır” demiştir. Görüldüğü gibi ilişkileri tam bir güven ortamı içindedir.

#Evliya Çelebi
#Topkapı Sarayı
#Belgin Tezcan Aksu
6 yıl önce