|

Halka açık galeri: New York Sokakları

Ünlü sanatçı İlhan Mimaroğlu New York sokaklarındaki duvar resimlerini tek tek inceleyip, üzerine hayli kafa yormuş. Kapı Dışı Sanatı kitabında, kendine sorduğu soruları ve bulduğu cevapları bizimle paylaşıyor.

Yeni Şafak ve
11:41 - 8/03/2017 Çarşamba
Güncelleme: 13:55 - 8/03/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Halka açık galeri: New York Sokakları.
Halka açık galeri: New York Sokakları.

2012 yılında kaybettiğimiz müzisyen İlhan Mimaroğlu'nun New York Kapı Dışı Sanatı kitabı YKY'den yayınlandı. Ünlü mimar Kemaleddin Bey'in oğlu olan sanatçı, müzik konusundaki başarılarıyla uluslararası alanda tanınan bir isim. Kapı Dışı Sanatı da sanatçının duvar resimlerini incelediği oldukça ilginç bir kitap. Yazar, 95 sayfa boyunca New York'ta hemen herkesin önünden geçip gittiği, fark etmediği duvar resimlerini fotoğraflıyor, onların hikayelerinin peşine düşüyor. Eserlerin sahipleriyle de konuşuyor, bu sanatın nasıl değerlendirileceği üzerine kafa da yoruyor.


SOKAKLAR TEKDÜZE DEĞİL, ÖZGÜR DE DEĞİLİZ

Sartre'a göre kişi New York'ta bir özgürlük duygusu içindedir, çünkü bütün sokak köşeleri birbirine benzer. Paris'te olduğu gibi, kentin değişen görünüşlerine bağlanmaz. Mimaroğlu, Sartre'nın bu cümlelerini hatırlatarak, New York'un sokak resimleriyle aslında var olan tekdüzeliğini kırdığını söylüyor. Tabi ünlü Fransız filozofun dediği gibi şehir halkı ellerinden özgürlüklerinin alındığını düşünüyorlar mı, bilmiyoruz. Bildiğimiz şu, sayfalar boyunca fotoğraflarına baktığımız resimlerin bir kısmı hiç fark edilmemiş, bir kısmı da çeşitli nedenlerle duvarlardan silinmiş, kaybolmuş. Yazar, bizi bu gerçeklikle karşılaştırdıktan sonra bir soru soruyor: Duvar resmiyle “elden çıkarılabilir, 'kullanıldıktan' sonra atılabilir bir sanattan mı söz ediyoruz?" Peki ya ressam, fark edilmeyen, yok olan bu eserleri neden yapıyor?


MAĞARA RESMİNİN TEMSİLLERİ

“Mağara adamı duvarı bulmak zorundaydı. Çağında müzeler, galeriler, sanat uzmanları ve sanata yatırım yapanlar yoktu. Bugün bütün bunlar ve bu kişiler olduğu için duvarın yeniden bulunması gerekti." Kitap boyunca duvar resmini yukarıdaki cümlelerle 'mağara resmi'yle yan yana konuluyor. 21. yüzyılda dünyanın mega kentlerinden birinde binalara, gökdelenlere, altgeçitlere ve şehrin çeşitli yerlerine çeşitli tekniklerle işlenen bu resimler, Mimaroğlunun deyişiyle “mağara resmi"ni arayan temsillerden ibaret. Yani çizilenleri yalnızca bir duvar resmi olmaktan öte bir noktada tutması, onlara, olduklarından farklı türlü bakmamız gerektiğini fısıldıyor.


BU ÇALIŞMALARI KİMSE GÖRMÜYOR

İlginçtir ki, galerilerde olsalar oldukça değer görecek bu eserler adeta saklanmış durumda. Mimaroğlu kitabı hazırlarken tanıdığı New York'lu sanatçılara incelediği duvar resimlerinin fotoğraflarını gösteriyor. Resimleri daha önce hiç görmediklerini ifade eden sanatçılar, ortak bir kanı belirtiyor: “Bu çalışamalar oldukça önemli." Aslında resimlerin fark edilmemesini bir ilüzyon olarak değerlendirebiliriz. Şehrin ortasında ama şehirde var olmayan bir sanat eseri! Bu noktada iki farklı bağlam üzerinden konuşmamız gerekiyor: Şehir ve çizgisel değer.


YERLİLER VE TURİSTLER

Ulus Baker, bir konuşmasında ön bir bilgi olarak şehrin anatomisini inceler. Bahsettiği elbette büyükşehirlerdir; Türkiye için İstanbul, İngiltere için Londra, Fransa için Paris ve tabi Amerika için New York… Bu tür şehirler, yerlileri ve turistik ziyaretçileri için ayrı şekilde kurgular kendini. Şehrin yaşayan kitlesi, banliyölere metrolarla yerin altında seyahat ediyorken, turistik ziyaretçi şehrin içinde kalmaya özen gösterir. Şehrin yaşayanı şehrin kendisinden uzaktır. Turistik amaçlı gelen kişi ise şehrin içindedir; caddelerde, büfelerde, kafelerde, restoran ya da müzelerde çoğunlukla o vardır… Etrafa bakar… Bir anlamda şehri yaşayan odur. Ama yerli değildir. Resimleri fark eden ise yerli olan değil, turist olandır.


ÇİZGİYE DEĞERİNİ KİM VERİYOR?

Diğer bağlamsa bir çizginin resimsel değeriyle ilgili. Bir çizgiye resim değeri atfeden, o çizginin kendisi midir yoksa ona bakan kişilerin yüklediği bir değer midir? Öyle geliyor ki, Mimaroğlu bir anlamda da bu sorunun cevabını aramış kitabında ve kıvrak zekasıyla da hemen yanıtlayıvermiş: Belgeleme. Yani zaman–süreç. Çağdaş sanatın hemen her türünün bu iki/li kavrama duyduğu ihtiyacı dile getiren kitap, her gün önünden geçtikleri halde kimsenin fark etmediği duvar resimlerini belki biraz da zorla bize gösteriyor. Sanatçıların ilhamına fikir, eserlerine de o fikirle kurdukları cümle dersek; bu eserler, kendi pratikleri dışında bir “zaman" bağlamına girmedikleri müddetçe yalnızca fikir olarak kalır, cümle halini alamaz ve kendilerini gösteremezlerdi belki de… O resimleri pek çok kişinin fark etmemiş olması, kitabı bu bağlamda okumamızı haklı çıkartıyor. Üstelik bir çağdaş sanat galerisinde yere düşen gözlüğü de eser zannedip etrafına kalabalığın toplandığı bir dönemi yaşıyorsak...


Resim altı: Geçtiğimiz Mayıs ayında ABD'nin San Franscisco eyaletindeki bir sergide, yere düşen bir gözlük ziyaretçiler tarafından bir enstelasyon sanılarak, fotoğraflanmaya başlamıştı.



Kitabın künyesi:


New York Kapı Dışı Sanatı


İlhan Mimaroğlu


YKY


2016


96 sayfa


#New York Kapı Dışı Sanatı
#İlhan Mimaroğlu
7 yıl önce
default-profile-img