|

Hayal kurmaya ihtiyacımız var

Gerçekle kurgunun iç içe geçtiği yeni romanı"Eyfel Kulesi Kadar Kocaman Bir Bulutu Yutan Küçük Kız” ile okurla buluşan Fransız yazar Romain Puertolas'a göre hayatta kalabilmek için hayal kurmaya ihtiyacımız var.

Yeni Şafak ve
04:00 - 12/11/2016 Cumartesi
Güncelleme: 20:24 - 11/11/2016 Cuma
Yeni Şafak

Dünyada “Bir Ikea Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakirinin Olağaüstü Yolculuğu” ile tanınan ve kısa sürede büyük beğeni toplayan Romain Puertolas'ın yeni kitabı okurla buluştu. Uzun roman isimleriyle ünlenen yazar “Eyfel Kulesi Kadar Kocaman Bir Bulutu Yutan Küçük Kız” ile bizi yeniden hayal ve gerçeğin iç içe geçtiği bir dünyaya davet ediyor. Romanda, 2010'daki -ismiyle müsemma- Eyjafjallajökull patlamasının ardından, Fas'ta hastalığıyla mücadele eden küçük Zehra'ya yardıma gitmeye çalışan postacı bir kadının öyküsü anlatılıyor. Puertolas kendi tarzının dışına çıkmayarak kimi zaman eğlenceli kimi zaman hayatın farklı alanlarına dokunarak yine iyimser bir dil kullanıyor. Kendini “modern çağın masal anlatıcısı olarak” tanıtan yazar Notre Dame de Sion Fransız Lisesi tarafından verilen edebiyat ödülünü almak için İstanbul'daydı... Türkiye'yi çok sevdiğini söyledi ve hikayesini anlattı...



Sizi hayal ve gerçeği masal tadındaki romanlarınızla tanıdık. Yazarlık serüveniniz nasıl şekillendi?



Çocukluğumdan beri yazıyorum. Farklı kereler stil değiştirdim. Okuduklarımdan etkilendim. Bir gün kendi stilimi buldum. Biraz hafif, biraz matrak diye özetleyebilirim. Komedi unsurları içeriyor. Evet eğlenceli ama aslında çok ciddi konulardan bahsediyorum. Fakat içeriği bir taraftan eğlenceliyken bir taraftan dram olabiliyor. Bu tabii ki bilinçli bir tercih. Çünkü ben hayatı bu şekilde görüyorum. Olumlu bir kişiliğim var. Hayata pozitif bakıyorum ve insanlara da romanlarımda bunu anlatmaya çalışıyorum. Hint Fakiri hikayesinde yasadışı yollarla yer değiştirmeye çalışan göçmenlerden bahsediyordum. İnsanlar çıktıkları yolculuklarda yeri geldiğinde ölebiliyor. “Eyfel Kadar Kocaman Bir Bulutu Yutan Küçük Kızın Hikayesin” ise bu sefer hastalıktan bahsetmek istedim. Tabi ki yine olumlu bir bakış açısıyla.



nAvrupa'dan Hindistan'a, oradan Fas'a uzanan hikayeler kurguluyorsunuz. Coğrafyanın önemi nedir sizin eserlerinizde?



Yolculuk etmeyi seviyorum. Aynı şekilde yazılarımda da yolculuk etmeyi çok severim. Kitaplarımda genelde çeşitli kıtalardan gelen insanlar bulmak mümkün. Farklı ülkelerden gelen karakterleri yazılarıma renk katmak için kullanıyorum. Onları işlemeyi ve kültürleri karıştırmayı seviyorum.



YAPTIĞIM İŞLER ESERİME YANSIYOR



Kötümser bir bakış açısı değil fakat bu denli karanlık bir dünyada masallar yazabilmeyi, daha önemlisi hayal kurabilmeyi nasıl başarabiliyorsunuz?



Bence dünyanın içinde bulunduğu karamsarlığından kurtulmak için bize masallar gerek. İnsanlar karanlık dünyadan biraz kaçabilsinler diye bu masalları yazmak gerektiğine inanıyorum. Evet, dünyada kötü şeyler var. Ölümler, savaşlar, hastalıklar ve daha fazlası... Fakat tüm bunlara rağmen hepimiz yaşama içgüdümüzle bir şekilde hayata bağlanıyoruz. İyi yönleri de görmek ve göstermek zorundayız. Hayatta kalmak için hayal kurmaya ihtiyacımız var.





Yazarlığa gelene dek farklı mesleklerle uğraşmışsınız. Tüm bunlar yazarlık serüveninizi nasıl etkiledi?



Hepsinden etkileniyor ve hepsini kullanıyorum. Polislik de yaptım, meteorolojide de çalıştım havacılıkta da... Yaşadıklarımın hepsinden hikayelerimde esinleniyorum. Kitabımdaki maceraperest yan evet polislikten geliyor diyebilirim. O sıralar sınır polisinde çalışıyordum. Bu sığınmacılarla ilgili olan o ufak hikayelerin hepsi işimden etkilenmiştir.



ÖNCE BAŞLIĞI DÜŞÜNDÜM SONRA KİTABI YAZDIM



Yaşadıklarınız arasında sizi bir yazar olarak etkileyen olaylar var mı?



Polislik yaparken sınır bölümündeydim. Sahte dokumanlarla ilgili kendim de araştırmalar yapardım. Ama büroda olduğum için genelde hikayeler geliyordu bana. Bazılarından çok etkilenirdim. Hiç aklıma gelmezdi ama bir gün birinden çok etkilendim. Kamyonun ikinci bir katına sıkışan birkaç kişi vardı. Günlerce orada kalmak zorundalar. O yüzden bebek bezi gibi bir şey kullanıyorlar çünkü tuvalet ihtiyaçlarını gideremiyorlar. Böyle bir şeyin olabileceğini düşünmezdim. Bu beni çok etkiledi.



n Bahsettiğiniz bu göç meselesi artık bir çok romana, öyküye konu oluyor. Siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz?



Bu aslında yeni bir olay değil. Sınırlar ortaya çıktığında beri bin yıllardır göçmek zorunda kalan bir çok insan yasal olmayan yollarla sınırları geçerek bir yerden başka bir yere gidiyor. Fakat günümüzde medyanın bu kadar gelişmiş olmasıyla, cep telefonuyla bir şey çekip gönderdiğimizde çok kişi görebiliyor. Eskiden birçok kişi bunlara ulaşamıyordu ve böyle toplumsal tepkiler olmuyordu. Bu olaylar şu anda bu kadar görünür ve ulaşılabilir olduğu için herkes çözüm aramak zorunda.



Romanlarınız isimleri oldukça değişik ve çarpıcı. Bu bilinçli bir tercih mi? Nasıl karar veriyorsunuz isimlere?



Hint Fakiri için çok uzun süre düşünmedim. Bir gün böyle olsun dedim. Önce başlığı düşündüm ondan sonra kitabı yazdım. İkinci romanımda ise 40. sayfadan sonra karar verdim. Başlıkların büyülü bir şeyler çağrıştırmasını istiyorum. Tıpkı masallar gibi.



Bu kadar farklı dünya kuran bir yazarı neler besler?



Hayat, insanlar, gördüğüm olaylar. Okuduklarım. Yolculuklarım. Geri kalanlar benim için de gizemli. Nereden geldiğini bilmiyorum. Belki de uzaylılardır.



Okur mesajınız ne olur?



Okurun kitabı okurken içinde bulunduğu karamsar yaşamdan kurtulmasını, stresten kaçmasını istiyorum. Tamamen hayal gücüne sığınsın, bir yolculuğa çıksın ve oksijen alsın.





• • •


Eyfel Kulesi Kadar Kocaman Bir Bulutu Yutan Küçük Kız


Romain Puertolas


Can Yayınları


2016


230 sayfa



#Romain Puertolas
7 yıl önce