Türkiye'de yapılan bütün seçimler siyasiler tarafından ülkenin en iyi seçimi olarak tanımlanmıştır. Bu seçimi diğer seçimlerden ayıran en temel özellik AK Parti'nin Türkiye için ortaya koyduğu vizyonu pekiştirme süreci olacak gibiydi. Onun için AK Parti tarafından Türkiye tarihinin en kritik seçimi olarak tanımlanmıştır. Diğer taraftan muhalefet partileri için ise sürekli AK Parti'ye karşı yenik düştüklerinden dolayı bu seçimi AK Parti'den uzaklaştırmak için bir fırsat olarak görmüşlerdir. Onlar açısından da bu seçim Türkiye'nin en önemli seçimidir.
Kanaatimce seçmenin amacı şuydu, AK Parti'yi tek başına iktidar yapalım fakat çok fazla güçlü olup bizden uzak kalmasın şeklindeydi. Zannımca seçmen bu niyetine dair ayarı tam olarak yapamamıştır. Ortaya çıkan tabloda %41 oy ile AK Parti'yi tek oyun kurucu pozisyonunda bırakmıştır ve AK Parti'nin politikalarında düzeltilmesi gereken noktalar varsa bu konuda partiye bir uyarı yapmıştır. Ortaya bir koalisyon ve uzlaşı tablosu çıkarmıştır.
Türkiye'de geçtiğimiz on yıl zarfında muhalefet partileri siyaset geliştiremediler. İlk kez bu seçimde CHP birkaç başlıkla seçmene seslenme fırsatı bulabildi. Ortaya çıkan tabloda üç muhalefet partisinin bir araya gelip hükümet etmeye cesaret edemedikleri ortadadır. Bu tabloda da göstermektedir ki Türkiye'de hala ciddi bir muhalefet problemi vardır ve yakın vadede de ülkeyi yönetecek kabiliyet geliştiremeyecekleri de gözükmektedir.
Elbette ki koalisyon hükümetleri kurmak ve yürütmek zor iştir. Koalisyon ortamlarında her iki partinin de telafi etmek zorunda kaldığı bir çok problem ortaya çıkabilir. Siyasiler de parti tabanları da şunu biliyorlar ki elde yapılacak bir şey yoksa var olan duruma rıza göstermek zorunda kalacaklardır. Her partinin koalisyona direnen unsurları da var olmaya devam edecektir. Siyasetin mahareti de bu tür tepkileri asgari düzeyde tutmaktır. Türk toplumu ülke menfaatini parti menfaatinden önde tutan siyaseti olumlar.
Partilerin öncelikli hedefi bir hükümet kurma çabası şeklindedir. Elbette hükümet kurulamadığı zaman ikinci alternatif erken seçimdir. Ama şu an hükümetin kurulması ihtimali daha yüksek görünüyor.
Türkiye'de zihinsel kodları Batı sömürgecileri tarafından oluşturulmuş ve kendi ülkesiyle ilgili hiçbir hayali olmayan bir beyaz Türk taifesi mevcuttur. Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koymuş olduğu bağımsız ve güçlü Türkiye idealinden Batılı çıkar çevreleri kadar yerli yansımaları da endişelenmektedir. Ortaya çıkan AK Parti ve Tayyip Erdoğan nefreti bu grubun her türlü ittifaka açık pozisyonda olduğunu gösterir. Bu taifenin bundan sonra daha kimlerle ittifak yapıp yapmayacağını görmüş olacağız.
Birebir olmasa da barajın üstünde olacağını öngörüyorduk. Fakat seçimden bir gün önce Diyarbakır'da patlatılan bombanın 1-2 puan daha oy artışına sebep olduğunu var sayabiliriz.
Çözüm süreci başlangıçta her iki partiye de oy kazandırmıştır. Küresel güçlerin eliyle planlanan Kobani hadiseleri AK Parti'ye gidecek oyların önünü kesmeyi başarmıştır. Çözüm süreci Türkiye'nin sürecidir. Tek başına HDP'nin güç yetiremeyeceği bir iştir. Dolayısıyla çözüm sürecinin daha dikkatli bir şekilde sürdürüleceğini düşünüyorum.
Türkiye'de sol bir partinin sosyolojik sınırları vardır. CHP sosyolojik sınırına oturmuştur. Gayretleri ve vaatleri ne olursa olsun toplumdan alacağı destek %25-27 sınırındadır. CHP'nin kampanyasından kaynaklı 2-3 puanlık oy arttırma ihtimali vardı, HDP'nin beyaz Türkler tarafından fazlaca parlatılması CHP'nin bu şansını elinden almıştır. Ortaya çıkan tablo CHP'nin açmazını daha da derinleştirmiş ve küçük politika değişiklikleriyle toplumun desteğini alamayacağını göstermiştir.
Sosyoloji açısından AK Parti- MHP koalisyonu, rasyonellik açısından CHP-AK Parti koalisyonu daha makul gözükmektedir. Ortaya çıkan tabloyu AK Parti sağduyulu bir şekilde karşıladı. Bu süreci olumlu bir şekilde yönetmeye devam ederse hem hükümet kurulmuş olur, aynı zamanda AK Parti halkın kendisine olan teveccühünü de yükseltmiş olur. AK Parti'nin dışarı bırakılacağı formüle parti liderleri karar verebilirler. Fakat Türk toplum sosyolojisi bu formülleri taşıyamaz.
MHP politikasını Kürt meselesi karşıtlığı üzerine kurmuştur. Geçtiğimiz iki yılda çözüm sürecinin toplum önünde tartışılması, AK Parti ve HDP'nin süreç üzerine medya önünde yersiz didişmeleri toplumda bir endişe uyandırmıştır. Bu endişeyi iyi değerlendiren MHP gelişen Kürt etkinliğine karşılık Türklük vurgusunu öne çıkararak basit bir politikayla oy devşirmeyi başarmıştır. Bir bakıma milliyetçi Kürt partisiyle, milliyetçi Türk partisi birleşik kaplar kanununa benzer bir şekilde birlikte yükselmişlerdir.
AK Parti MHP koalisyonu iki partinin tabanı tarafından daha rahat benimsenir. Fakat seçim sonrası MHP yöneticilerinin aşırı tepkisel tutumlarına bir anlam verebilmiş değilim. Aslında hem MHP hem de CHP tabanında olağanüstü bir iktidar talebi var.
Türkiye'de zorlukları en büyük olan parti HDP'dir. Öncelikli olarak politikalarının bir yanı PKK terör örgütüne dayanmaktadır. Terör meselesinin çözümünde bütün suçu devlete atamayacak kadar büyük bir oy desteği almıştır. Özellikle Batı'dan verilen oylar HDP'nin terörle arasına mesafe koyması için daha büyük bir psikolojik baskıya neden olacaktır. HDP büyük mücadelesini diğer siyasi partilerden ziyade PKK ile vermek zorunda kalacaktır. Beyaz Türkler tarafından sadece bu seçim için kullanılan bir unsur olduklarını fark ettiklerinde de açmazları daha bir derinlik kazanacaktır. Çözüm sürecini birlikte yürütmüş oldukları partiye bu denli düşmanlık etmeleri çözüm sürecini kiminle yürüteceklerine dair büyük bir soru akla getirmektedir. Bütün bunlar HDP'yi zor günlerin beklediğini gösteriyor.