|

Hüseyin Rahmi’nin efsunlu dili

Kendi okur kitlesini oluşturmaya mecbur olan Hüseyin Rahmi, sahici ve samimi diliyle okurun ilgisini her daim diri tutuyor. “Efsuncu Baba” adlı eserindeki süprizler; deyim avcıları ve eski kelime meraklılarının ilgisini fazlasıyla çekecektir.

Yeni Şafak
04:00 - 8/06/2016 Çarşamba
Güncelleme: 00:59 - 8/06/2016 Çarşamba
Yeni Şafak
ZEYNEP CERAN


Mustafa Nihat Özön, 1945 basımı “Hüseyin Rahmi Gürpınar'dan Seçilmiş Parçalar"ın önsözünde, “İstanbul Türkçesini bütün özlüğü ve özelliği ile ondan kuvvetli, ondan canlı olarak kimse kullanmış değildir" diyor Hüseyin Rahmi için. Özön'ün hükmünde abartı yok. Tasvirleri sürprizli, özgündür; tahkiyesi dinamiktir, anlatıcı teklemez, hikâyesini soluksuz okutur, romanlarındaki kişiler konuşmaya başladığındaysa asıl şenlik başlar, hemen herkes zengin, coşkulu, tadına doyulmaz bir dili konuşur, Hüseyin Rahmi'nin bizi çağırdığı bu dil karnavalına katılabilmek için Özön'ün işaret ettiği 'İstanbul Türkçesi' ifadesini de açmak lazım. Bu Türkçe azınlıkların telaffuzlarını, Anadolu ağızlarını, argoyu dışlamaz ve asıl çeşnisini bu çeşitlilikten alır.



Romancımız kişilerini ustaca konuşturur, karakterler ait oldukları zümrenin üyeleri olarak konuşur ve hareket ederler, onlar konuşurken yaşadıkları zaman da dile gelir, ete kemiğe bürünür; kişiler, dil ve mekan birbirini bütünleyerek dönemin canlı bir resmini verir hatta herhangi bir Hüseyin Rahmi romanını okurken o dönemi anlatan bir sinema filminin içinde bulursunuz kendinizi.



YAVAŞ YAVAŞ AŞİNA


Efsuncu Baba, Binbirdirek Sarnıcı'nda iplik eğiren iki Ermeni kazzazın, Agop ve Kirkor'un diyaloğuyla açılır. Bu kısım Karagöz ya da Ortaoyunu'ndaki giriş muhaverelerini hatırlatır. Kahramanlarımız konuştukça kişilere, ortama, olaylara yavaş yavaş aşina olmaya başlarız. Aynı zamanda romancımızın mizahına ve keskin hicvine de hazırlanırız. Hayal perdesinde nasıl Karagöz'ün yanlış anlamaları bir takım gülünçlüklere sebep oluyorsa burada da telaffuzdan kaynaklanan yanlış anlamalar romancının taşlamalarına kapı açar. Sosyal hayattan edebiyata kadar bütün aksaklıklar böylece taşlanacaktır. Hüseyin Rahmi diyalogları uzatmak, şişirmekle itham edilir ama her okurunun ıskartaya çıkartabileceği bir ithamdır bu. Ben kendi adıma bu eğlenceli diyalogları okurken hiç sıkılmadım daha da uzasalardı sıkılmazdım çünkü bu muhavereler sürprizlerle, unutulmuş kelime meraklıları ya da deyim avcıları için keşfedilmeyi bekleyen kelime ve deyimlerle dolu, mesela sıradan bir konuşma içinde herhangi birinin 'gusto' kelimesini kullandığını görebilirsiniz: “Artin Ağa ile siz bunları deftere çekip gustoya koysanız olmaz mı?"



Sonra bu kelimenin macerasını istediğiniz kadar düşünün: Nasıl olmuştur da gusto halk ağzında unutulup az bilinir 'seçkin' bir kelime haline gelmiştir? Ya da birden tuhaf ama yaratıcı bir deyimle karşılaşmak da işten bile değildir: “Hanımefendi açlıktan bağırsaklarımız mani bağırıyor." Bütün bunları olmadık acayipliklerle okur çekmek adına kullanmaz yazarımız, her şey doğal akışına uygundur, sahicidir, samimidir. Olup biten tuhaflıklar da akışın, kurgunun içinde yerlerini alırlar. Dil de bunun bir parçasıdır.


Romana adını veren Efsuncu Baba'nın yani Ebulfazl Enveri'nin ortaya çıkışıyla birlikte asıl olaylar da başlayacaktır. Böylece Agop ve Kirkor, Enveri'nin akıl dışı dünyasına doğru çekilecek ve olmadık maceralar yaşayacaklardır. Efsuncu Baba'nın dili ağdalı ve zihin bulandırıcıdır, gerçekliği istediği gibi eğip bükerek değiştirir. O kadar ki iki Ermeni genci gökten inen melekler Lahur ve Mahur olduklarına inandırır. Neredeyse fantastik anlatılardır Hüseyin Rahmi'nin romanları. Neredeyse öyledirler çünkü yazar araya girerek tabiatüstü gibi görünen esrarın makul bir açıklaması olduğunu sezdirir. Anlatıcının iğneleyici üslubu okurun mantığını askıya almasına izin vermez. Böylece hikaye bildiğimiz anlamda fantastik hale gelmez mesela bir Lovecraft gibi akıl dışına inanmadığı halde aklı zorlayan dehşetler hayal etmez.



HALKIN BİLDİĞİ ANLATMA GELENEKLERİ


Enveri'nin zihni hurafelerle karmakarışık olmuştur, tılsımlar, haritalar ve esrarengiz metinlerin labirentinde hiçbir zaman bulamayacağı bir definenin peşindedir. Bu eski, esrarengiz metinlerin ve muammalı dilin Türk edebiyatında yıllar sonra bambaşka bir şekilde hortladığı söylenebilir mi? Postmodern romancılarımızın mesela Orhan Pamuk'un romanları bu tür işaretlerle, esrar ve muammalarla doludur. Hüseyin Rahmi kendini hurafelere kaptıran tiplerine karşı son derece insafsızdır çünkü modern, pozitivist ve materyalisttir yani inandığı bir hakikati merkeze alarak eleştirisini yapmaktadır. Postmodern anlatıda böyle merkezi bir hakikat yoktur bu yüzden Hüseyin Rahmi'nin (bir iki romanı istisna edilirse) postmodern ve fantastik roman türlerine dolaylı bir yakınlığı olduğu söylenebilir. Şöyle ki: O da tıpkı Ahmet Mithat gibi bir meddah romancı olmayı tercih etmiştir (çünkü ikisi de önce kendi okurlarını, roman okurunu yaratmak zorundaydılar bu yüzden de halkın bildiği anlatma geleneklerini kullandılar) bu tercih uzun zaman onların romanlarında teknik bir kusur olarak görülmüştür ta ki postmodern romanla birlikte hikaye anlatıcısı yeniden keşfedilene ve yeniden değer kazanana kadar.



Efsuncu Baba'nın sonunda karakterin adının (Enveri) tesadüfen seçilmediğini öğreniriz, romancının amacı bu isim üzerinden siyasi bir taşlama yapmaktır. Sadece bu bile Hüseyin Rahmi'nin yazarken işi şansa bırakmadığını gösterir. Büyübozucu romancımız efsunlu diliyle okurunun zihnini ve gözünü açmaya çalışır.





• • •


Efsuncu Baba


Hüseyin Rahmi Gürpınar


Papersense Yayınları


2015


120 sayfa




#Hüseyin Rahmi
#Efsuncu Baba
#Papersense Yayınları
8 yıl önce
default-profile-img