|

İbnülemin güçlü bir sohbet şeyhidir

Yaklaşık 30 yıldır İbnülemin Mahmud Kemal İnal üzerine çalışan Dursun Gürlek, Mercan’da, “Dârülkemâl” adlı konağa gidip İbnülemin’in sohbetlerine ve musiki fasıllarına katılan sanat, tıp, siyaset dünyasının önde gelen isimleriyle görüşüp hatıralarını kaydetmiş.

Yeni Şafak ve
04:00 - 13/12/2017 Çarşamba
Güncelleme: 06:07 - 12/12/2017 Salı
Yeni Şafak
​​Dursun Gürlek’le İbnülemin Mahmud Kemal İnal: Cumhûriyet Devrinde Bir Osmanlı Efendisi adıyla uzun zamandır beklenen kitabını konuştuk.
​​Dursun Gürlek’le İbnülemin Mahmud Kemal İnal: Cumhûriyet Devrinde Bir Osmanlı Efendisi adıyla uzun zamandır beklenen kitabını konuştuk.
HALİL SOLAK

Dursun Gürlek’le İbnülemin Mahmud Kemal İnal: Cumhûriyet Devrinde Bir Osmanlı Efendisi adıyla uzun zamandır beklenen kitabını konuştuk.

* İbnülemin üzerine çalışmaya nasıl karar verdiniz?

İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Osmanlı’nın son, Cumhuriyet’in ilk devirlerinde yaşamış bir şahsiyet. O devirde yaşayıp da inancından, düşünce dünyasından manevî âleminden hiç taviz vermeyen, yani hem Osmanlılığını muhafaza eden hem de Cumhuriyet devrinde kendisini sevdiren biri. Dolayısıyla ciddi duruşuyla, ilmî müktesebatıyla ve nev’i şahsına münhasır bir insan oluşuyla benim ilgimi çekti. Bu sebepten bende bu zata gönül verdim.

* 700 sayfayı aşkın bu kitabın ilk tohumları ne zaman atıldı peki?

Bu kitabın evveliyatına gidecek olursak 30 sene geriye gitmemiz gerekir. Şimdi diyeceksiniz neden bu kadar uzun sürdü? İbnülemin 70 yaşını geçmiş, espri kabilinden dostlarından biri “Üstad artık seni evlendirelim” demiş. O da “Evlilik ciddi iştir aceleye gelmez” diye cevap vermiş. Şimdi kitap yazmak da ciddi bir iştir. Tarlada patates toplamaya benzer araştırma yapmak. Toprağı eştikçe çıkar patates ve her çıkışta bu işi yapan kimse zevk alır. Kitap yazmak da biraz böyledir. Bir türlü tamamını toplayamazsınız malzemenin. Hep biraz daha zengin olması için uğraşırsınız. Varsın yayın vakti biraz uzasın… Bende de böyle oldu.

SOHBET GELENEĞİNİ DEVAM ETTİRDİ
* Siz hazırlık devresinde nasıl çalıştınız?

Bu şahsa ilgi duymaya başladığımda evvela ben de şöyle bir merak uyandı: İbnülemin 1957’de vefat ettiğine göre onu yakından tanıyanların büyük bir kısmı hayattaydı ve ben kendileriyle gidip görüşebilirdim. Karar verdim ve Mercan’da, “Dârülkemâl” adı verilen konağa gidip İbnülemin’in sohbetlerine ve musiki fasıllarına katılan insanları tek tek tespit edip hatıralarını kaydetmeye başladım. O zamanlar kocaman bir teyibim vardı, onu da yanıma alıp çaldım kapılarını. Bu konaktaki toplantılar önemliydi, zira İbnülemin kuvvetli bir kalem olduğu kadar, güçlü bir sohbet şeyhidir. Saatlerce konuşur, asla bıktırmaz, insanlar istemeye istemeye meclisinden ayrılırlar. Bizim medeniyetimiz sohbet medeniyetiydi. İbnülemin 50 sene konağında bu medeniyeti, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikal eden değerleri gerek şahsı, gerek ailesi, gerek hayranları itibariyle devam ettirmiştir.

* Mesela?

Fahrettin Kerim Gökay, Alaattin Yavaşça, Nevzat Atlığ, Necdet Yaşar, Sadi Irmak başta olmak üzere siyaset, sanat ve tıp dünyasından pek çok insanla görüşmeler yaptım. 30 kişinin üzerinde sanırım konuştuklarım.

* Bu isimler içinde sizi en çok etkileyenleri sorsam…

Rahmetli Şevki Bey vardı mesela, 30 yıl devam etmiş İbnülemin’in konağına. Ayaklı bir kütüphaneydi bu zat. İstanbul’u da çok iyi bilirdi. Bir de Karababa Tekkesi’nin son postnişini Ahmet Yivlik Bey vardı. İbnülemin’le öğrencilik yıllarından ölümüne kadar beraber olmuş biriydi. Ondan İbnülemin’in tasavvufî dünyasına, Peygamber Efendimize muhabbetine ve seyyid oluşuna dair konuları daha önce hiç duymadığım şekilde dinledim.

* Çaldığınız hiçbir kapıdan eli boş dönmediniz mi?

Birinden eli boş döndüm, ama dönmedim aslında. Tam olarak şöyle oldu: İbnülemin’in yeğeni Selma Hanım ile evli, bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarlığı da yapan Ahmet Nihat Akay ile görüşmek istedim. Fakat bir türlü alaka göstermedi. Ben çok üzüldüm tabii… Aradan bir sene geçti. Bir gün telefonum çaldı. Nihat Bey acele benimle görüşmek istediğini söyledi. Hemen teybimi alıp Suadiye’deki evine gittim. Uzun uzun bana hatıralarını anlatmaya başladı, aile albümünden de 9-10 tane orijinal fotoğraf verdi.


VASİYETİNE UYULMADI!
* İbnülemin’in iki önemli hususiyeti var: Portre yazarlığı ve koleksiyonerliği. Bu yönlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İbnülemin biyografi yazarlığında bir numara. Çok bilgili biri. Süleyman Nazif, “araştırma yaptığım bir konuda zorlandığımda İstanbul kütüphanelerini dolaşırım, incelerim, araştırırım. Bu kütüphaneler bana fayda etmeyince en son bir ümitle İbnülemin’e müracaat ederim. Eğer sorduğum soruyu o da bilmezse levh-i mahfuza müracaat ederim” diyor. Öyle bir âlim yani… Mesela bilhassa Son Sadrazamlar’da biyografisini yazdığı şahsiyetlerin biri ikisi hariç hepsinin yakınında olmuş, meclislerinde bulunmuş. Onları hemen her cephesiyle tanıyor, böyle bir imtiyazı var. Öncelikle zeki bir adam. Ayrıca Yıldız evrakının hepsi onun elinden geçmiş. Mesela herhangi bir ansiklopedide bir paşa hakkında doğumu, eğitimi, görevleri, ölümü gibi bilgileri bulursunuz. İbnülemin’de de bunlar var ama orada kişinin şahsî dünyasına giriyor: Mizahıyla, fıkrasıyla, latifesiyle, zaaflarıyla, kavgalarıyla yazıyor insanı. Onun için de okuyuculara cazip geliyor. Bunun yanında yazma ve matbu eserler, süreli yayınlar ve antika eşyalar bakımından çok zengin bir koleksiyonu var. Biraz mübalağalı bir ifadede olsa “İbnülemin’in konağı Topkapı Sarayı’ndan zengin” derlermiş. Bu zengin koleksiyonunu 1953 yılında İstanbul Üniversitesi’ne bağışlamıştır.

* Hayattayken kendisi bu bağışı yapıyor. Peki vefatından sonra vasiyetine gerektiği gibi uyuluyor mu?

Bu sualinize maalesef üzülerek cevap vereceğim. Öncelikle şunu söyleyeyim: İbnülemin’in vasiyeti başka vasiyetlere benzemez, bütün ayrıntılara dikkat edilmiştir. Vefatı sonrası vasiyetinin yerine getirilmesi işiyle Ekrem Hakkı Ayverdi ilgilenmiştir. Ancak sonrasında adına bir vakıf kurulmasına rağmen burası, İbnülemin’in kitap işlerine gereken alakayı göstermedi. Halbuki onun kendi eserleri de bu vakfın gözetiminde neşredilmeli, bir İbnülemin kütüphanesi oluşturulmalıydı. Bu bir hicrandır, kabul edilemeyecek bir vefasızlıktır ki, İbnülemin son derece vafalı bir insandı. Ayrıca babasından intikal eden ve bir ilim, sohbet ve musiki meclisi olan Mercan’daki konak da vefatından kısa bir süre sonra, rahmetli Mahir İz Hoca’nın ifadesiyle “daha fazla gelir getirsin diye” yıkıldı.

* Vasiyetindeki maddeye aykırı olarak…

Evet, maalesef. Hâlbuki İbnülemin, orasının yurt olarak muhafaza edilmesini ve mütedeyyin talebelerin kalmasını istiyordu. Gönlüm ister ki aradan yarım asırdan fazla bir zaman geçmesine rağmen bugünkü bina yıkılsın ve konak yeniden inşa edilip yurt haline getirilsin!

* Umarız öyle olur. Kitaba dönersek, elimizde birinci cilt var. Kaç ciltten oluşacak toplamda?

Şimdi bu ilk kitap İbnülemin’in hayatı, eserleri ve vefatından sonra basında çıkan yazılardan oluşuyor. Kendisi için yapılan jubile ve yukarıda da bahsettiğimiz “Darülkemal” adı verilen konağa devam edenlerin hatıraları ikinci kitapta yer alacak. Ayrıca kendi yazılarından seçmeler ve onunla yapılan röportajlar da olacak. Üçüncü kitapta da muhtelif ahbaplarına yazdığı mektuplar ve cevaplarına, değerlendirdiği bazı şahsiyetlere yer vereceğiz. Çok ilginç, rüyalarını bile yazmış, onları da yayınlayacağız. Bu iki kitap da 2018 içinde çıkacak inşallah.

#Dursun Gürlek
#Darülkemal
#Kitap
6 yıl önce
default-profile-img