Ülkede entelektüeller, siyaset bilimciler ve halkın önemli bir kesimi, yaşananları siyasi gelişmelerin bir sonucu olarak yorumlarken, kanun adamları siyasi pazarlıklardan bağımsız yasal rutin uygulamalar olarak değerlendiriyor.
Danıştay eski Başkanı Muhammed el Cemel, Temyiz Mahkemesi'nin kararlarını yargı usulünde yaşanan rutin uygulama olarak nitelendiriyor. Cemel, “yasaların uygulanmasında hatanın tespiti durumunda Temyiz Mahkemesi kararı bozar ve bu normaldir” diyor. Cemel yargı kararının ihvan ile uzlaşma söylentileri ile alakası olmadığını düşünüyor.
Hukuk profesörü Nebil Halil, Danıştay eski Başkanı ile aynı görüşte değil. Halil, ihvan yöneticileri hakkındaki idam ve hapis kararlarının bozulmasının ülke siyasi hayatına olumlu yansıyacağını ve Mısır'da son üç yıldır oluşan toplumsal tıkanıklığın giderilmesinde etkili olacağı kanaatinde. Ancak Halil de yargıda yaşananların ihvan'ın Mısır'da siyasi hayata tekrar hızlı bir şekilde döneceği anlamına gelmeyeceğini öngörüyor.
Yargıda yaşanan önemli gelişmeler Mısır medyasında soğuk duş etkisi yapmışa benziyor. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Televizyon programcıları konuyu gündeme getirmediği gibi, El Ahram Gazetesi'nin matbu sayısında konu ile ilgili ne bir haber ve ne de bir yazı vardı.
Diğer gazetelerde göze çarpan tek kayda değer makale Vefd Partisi'nin yayın organı olan Vefd Gazetesi'nde yar aldı. Gazete'nin köşe yazarlarından Ala Aribi, “suçlamalar gerçek mi yoksa siyasi mi?” başlıklı yazısında konuyu irdeledi.
Aribi, Son üç yıldır Mısır medyasında yapılan haberler nedeniyle halkın önemli bir bölümünün Müslüman Kardeşler yöneticilerinin gerçekten suç işlediklerine inandırıldığını ifade ediyor.
Aribi bugünkü yazısında, “son günlerde bazı Ihvan liderlerinin ve siyasi aktivistlerin beraat ettiğini, bazı tutuklu aktivistlerin tahliye edildiğini görüyoruz. Bu önemli olduğu kadar karmaşık bir durum. Mısır halkının farklı kesimlerinde haklarında dava açılanların 'hain, terörist, dış mihraklar adına çalışanlar ve çocuklarımızın kanını dökmek için plan yapanlar' şeklinde bir algı oluştu. Hepimiz ihvan liderlerinin Amerika, Katar ve Hamas'ın ajanları olduklarına ve bu ülkelere maddi çıkar karşılığında bilgi sızdırdıklarına, devrim esnasında hapishaneleri bastıklarına ve göstericileri keskin nişancılarla vurduklarına inandık. Vatandaşın, ihvan ve Mübarek dönemi siyasi figürlerine yöneltilen suçlamaların, gerçeklik payının olup olmadığını bilmesi gerekir.” ifadelerini kullandı.
Mısır'da köşe yazarı bir entelektüel bile ihvan liderlerinin başka ülkeler adına ajanlık yaptığına inandığını itiraf ediyorsa ki, yazıdan anlaşılan odur. Sıradan vatandaşın durumunu varın siz hesap edin.
Mısırlı yazarın söyledikleri Mısır sokağındaki insanın nasıl düşündüğünü ve ülkede yaşananlara neden tepki göstermediğini anlama bakımından son derece önemli olsa gerektir.
Ülkede medya aracılığı ile oluşturulmuş olan imajı yıkmanın kolay olmayacağı ortadır. Mursi'ye oy veren ancak İhvan ile bağlantısı olmayan Mısırlıların bile neredeyse tamamına yakınını, Ihvan'ın terör örgütü olduğuna inandırdılar.
Türkiye'deki 28 Şubat döneminde medyanın nasıl bir rol oynadığını unutmadık. 28 Şubat meydası Mısır medyasının yanında, Azerilerin deyimiyle destnamazlı (abdestli) sayılır.
Yeni kurulan Cumhurbaşkanlığı Af Komisyonu'nun çalışmalarında da İhvan mensuplarının gündeme alınmadığını görüyoruz. Komisyonun çalışmaları neticesinde, geçen hafta 82 sanık tahliye edildi.
Ancak komisyon üyeleri, İhvan ile bağlantılı olanların tahliyesinin söz konusu olmadığını söylüyor. Çünkü komisyon üyelerinin çoğu İhvan'a oldukça mesafeli veya İhvan'ın terör örgütü olduğuna inanmış isimlerden oluşuyor.
Ülkede yargı kararları dışında, yönetim çevrelerinde uzlaşma yönünde henüz ciddi siyasi bir tutum değişikliği gözlenmiyor. Bu
yönde henüz üst düzey her hangi bir yetkiliden açıklama da gelmedi.
Ancak bu yönde olumlu adımlar atıldığı da inkar edilemez. Uzlaşmadan bahsetmek için henüz erken. Ancak olası normalleşmeye dahi elitler ve toplumun önemli bir kesiminin hazırlanmasının gereği de ortadadır.
