|

İmkansızı öldürmek!

Atacağımız adımları herkes kestirebiliyor artık; hissi kablel vuku, biraz da kontra düşünen, sistemden kaçırılmış bir hayatı yaşayan, talep edene nasip oluyor. Kendi olmak, ezberlenen davranış kalıplarını yerine getirmekle değil, irfanla beslenen hissi kablel vukunun tezahürüyle gerçekleşir.

Yeni Şafak
04:00 - 16/01/2017 Pazartesi
Güncelleme: 00:38 - 16/01/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Ercan Yıldırım


Küresel medeniyetin mottosunu yazmıştı Bauman, içinde yaşadığımız neoliberal, postmodern siyasa, ekonomi, kültür için “akışkan" kavramını kullanmıştı. Akışkan modernite, akışkan kültür, akışkan siyaset... Akışkanlık pragmatizm ya da becerinin ötesinde geçişkenliği ifade etmek için kullanılıyor esasında... Öyle ya, tüm dünyada ortak bir kamu, ortak bir kültür, ortak bir dil, ortak bir ekonomi hatta inanç ve din konusunda bile ortaklaşma hüküm sürüyor; adına küreselleşme diyorlar fakat bildiğin emperyalizmin yepyeni yüzleri...



Akışkan kavramından iki sonuç çıkıyor, anlaşılan o ki aidiyet bağları toplumlar nezdinde çöktü, peşinden kapitalizmin mutlak zaferini ilan edebiliriz. Tarihin Sonu demiyor muydu, “çekik gözlü Amerikalı" stratejisyen!



PREKARYA VE NORVEÇLİ BREİVİK


Neoliberal iktisadın siyaseti de ayartmasıyla dünyada çok farklı bir iklim, yeni bir ahlak ve müthiş bir kişilik sorunu ortaya çıktı. Yeni kültüre doğan bireyler, “umutlu aldırışsızlık" içinde gezinen, yüksek beklentilere rağmen iktisadi, psikolojik, siyasi zayıflıkları yüksek geri dönüşler aldılar.



Yeni iktisat, dünya sisteminin yeni doktrini, cüzzamlıları, zencileri, itilip kakılan herkesi üretime, kapitalist ilişki biçimlerinin içine çekti; eni konu sistemi benimsemelerini, sahiplenmelerini sağladı.



Dümeni eline aldığını zanneden öykünen itilmişler gemi battığında topyekûn imha olacakları suflesine inandılar; canla başla asıldılar küreklere. Halbuki hem riskleri üstlenmeyen hem hiçbir işin ucundan tutmayan merkezdekiler, sahipler, eski dünya düzeninden daha çok kazanıp daha az çaba sarfediyorlardı. Neoliberalizm sınırlı bir “konfor karşılığı"nda yani tüketim kültüründen faydalanma adına yeni köle düzenini kabul ettirdi herkese. Artık dünya sisteminin sahibi sınırlı elit ile geri kalan arasındaki gelir dağılımı eşitsizliği zirve noktasına ulaştı.



Eskiden bir orta sınıftan bahsetmek mümkündü; garantici orta sınıf iyi kötü belli bir standardı tutturabiliyordu. Neoliberalizm “orta sınıfı genişlettiği"ni iddia etse de, orta sınıfın garanticiliği bitti, zirvedeki zenginlerin dışındaki herkes boyutları farklı “prekarya" oldular... Yani zeminleri kaygan beyaz yakalılar.



Dünyada savaş, çatışmaların sürekliliği, sürekli istikrarsızlık üzerinden yürütülüyor. Dünya sistemi bu ortamda neoliberal iktisadın açtığı yaraları sarmak için yeni bir arayışta; sadece sistemin ezberi olan gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkeler değil, merkez ülkelerin bir anda beyaz yakalıya dönüşen elitleri de rahatsız; yeni seçkinlerden, yeni zenginlerden, eski zenginlerin imtiyazlarını koruyanlarından... Bu rahatsızlık kendini İslamofobi, mülteci ve göçmen krizine bağlı ırkçılık olarak sunsa da esasında neoliberalizmin krizi...



IŞİD'in saldırılarından çok önce Breivik gamsız, kedersiz, olan biten karşısında derin uykudaki kutsal Batı insanını uyarmak için katliam yapmıştı; faydası oldu mu, muhtemelen!



KAPİTALİZMİN YENİLENMESİ VE 90'LAR TÜRKİYESİ


Avrupa merkezli bu kriz batı dünyasının, kapitalizmin bu sefer, yenilenmeyi geciktirmesi, yeni bir dünya savaşına doğru gittiğimizi gösteriyor. Bölgemizdeki çatışmaları, dünyadaki istikrarsızlığın sürekliliği bir dünya savaşını erteler mi, bilinmez fakat kapitalizm kendini yenilemenin eşiğinde.



Öncelikle şunu tekrar belirtmek gerekir; kapitalist dünya sistemi krizlerle varlığını sürdürür... Kriz yoksa bile çıkarılır!



1929'da ayyuka çıkan kriz, İkinci Dünya Savaşı'yla, ABD merkezli sistemin ikamesiyle sona erdi...



1960'ta ortaya çıkan ve 68 olaylarını köpürten kriz, neoliberalizmin ikamesi, Reagen ve Theatcher'in, onların tetiklediği öteki darbelerin ve milliyetçi-muhafazakar söylemin kotarılmasıyla dindirilebildi. Şirketler ulus devletlere bile kafa tutacak güce kavuşunca, onları koruyup gözeten anayasalar kaleme alındı.



Yeniden bir dizayn, düzen girişiminin başındayız.



Türkiye 90'lı yıllarda tarihinin en uzun 10 yılından birini yaşadı; aynen 2016 gibi... İçinde her şey vardı 90'ların...



Ekonomik krizler, etnik ve mezhep çatışmaları, suikastlar, faili meçhuller, işkenceler, beka kaygısı, postmodern darbe, barış içinde bir arada yaşama, FETÖ izleri, koalisyonlar, her şey. Neoliberal ara dönemdi 90'lar.



Bülent Ecevit başbakanlık bile yaptı; Kıbrıs meselesi yine canlandı, Kürt meselesi zirveye çıktı, Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devletinin varlığını sürüncemeye bıraktı Ecevit, sonra kendi vekillerinin operasyonuyla hastaneye kapattılar.



Ortalıkta PYD yoktu, Apo yakalanmış ne yapılacağı bilinemez halde başa bela olmuştu, ekonomik kriz siyasi meşruiyeti bitirdi, millet artık devletine güvenmiyordu. Uzun 14 yıl suhuletin temsilcisiydi, beka kaygısı yine geldi kapıya dayandı!



Irak savaşı, Suriye meselesi, toptan Arap Baharı, dünya sisteminin ara bölgelerinin yeniden siyasi organizasyonuna muhatap oluyor. Yeni devletler çıkarılacağı belli. Kabilelerden, klanlardan, aşiretlerden yepyeni devletler çıkacağı aşikar. Kapitalizm, dünya sistemi yenileniyor, kartlar yeniden açılıyor, karılıyor hatta dağıtılmaya başlandı bile...



Kıbrıs meselesi yine gündeme geldi... Suriye artık direnişin son kalesi mesabesinde, Kürt koridorunun geniş bir Kürt devletine dönüşmesi önündeki engeller ayıklanacak gibi görünüyor. Ekonomide sebebi belli olmayan bir döviz krizi çıkarıldı. Tam da bu ortamda milliyetçi, dindar bir dil ve retorik beka kaygısına eşlik ederken, zaten gayet geniş ve derin olan yarıklarımız, fay hatlarımız yepyeni enerjiler verilerek hareketlendiriliyor.



BİRAZ YABANCILAŞMA İYİDİR!


Artık imkansız değil, beklenen gerçekleşiyor; mümkünlerin hiçbiri zaten umut vermiyordu, şaşkına çevirecek adım atmayı becermemiz gerekiyor. Mesela bürokrasinin emredileni yapan ödev ahlakından, görev bilincinden biraz uzaklaşınca siyaset yapıldığını tekrar hafızalara kazımak gerek.



Atacağımız adımları herkes kestirebiliyor artık; hissi kablel vuku, biraz da kontra düşünen, sistemden kaçırılmış bir hayatı yaşayan, talep edene nasip oluyor. Kendi olmak, ezberlenen davranış kalıplarını yerine getirmekle değil, irfanla beslenen hissi kablel vukunun tezahürüyle gerçekleşir.



Dünya sistemi ne dediyse olduk, geç Osmanlı erken Cumhuriyet'te burjuva çalışmaları yaptık ortaya ecinni taifesinden sekülerler çıktı. Laik ve seküler siyaseti de benimsedik, Cihan harbinden sonra demokratik hayatı da... şimdilik kamusal-görünür dindarlıkla milliyetçiliği özdeşleştirmeye gayret ediyoruz.



İçinde olmaktan gurur duyduğumuz küresel kültür, beka meselesi karşısında çabalıyor gibi yapmayı, simülasyonu bizlere kabul ettirdi.



Neoliberal iktisadi ve siyasi kültür insanları her alanda doyuma ulaştırmayı başardı. Kapitalizmin çökmesi ancak herkesin kapitalist, faizci, rantçı, tüketici olmasıyla mümkün hale gelebilir faraziyesini yutturmaya çalışıyor... kapitalistlerin dünya sistemini kendi kendilerine imha etmesi için duacıyız.



Birazcık imkansız üzerinde düşünsek... azıcık yabancılaşsak ne iyi olur.



İmkansızı öldürdüğümüz için beka kaygısı büyüdükçe büyüyor!



#Bauman
#Breivik
#FETÖ
#PYD
#IŞİD
7 yıl önce