|

İslamofobi üzerinden dünya egemenliği

Deepa Kumar’ın İslamofobi kitabını, İslamofobi ile ilgili yazılan öteki eserlerden ayıran temel nokta, bu kavramın, içinde bulunduğumuz ve Soğuk Savaş sonrası başlayan yeni savaş konseptindeki etkisini göstermesi oluşturur.

Yeni Şafak ve
03:00 - 11/05/2016 Çarşamba
Güncelleme: 02:12 - 11/05/2016 Çarşamba
Yeni Şafak
Ercan YILDIRIM


Deepa Kumar'ın İslamofobi'si, içinde mültecilerden, siyasi sığınmalara, emperyalizmin sonucunda batıda yerleşen Müslümanlardan yeni beyin göçlerinin etkisine kadar pek çok sahada İslam ile batı, Avrupalılar ile Müslümanlar arasındaki itikadi, tarihi, siyasi çatışmaların sonucunda ortaya çıkan fiili durumu işaret eder. Dolayısıyla kültürel yönü olduğu kadar, dini ritüellere uzanan gündelik hayat etkisi de bulunur, sivil toplum kuruluşlarının, iktisadi manada güç devşirmelerin batı ülkelerindeki saha kapışmasıyla ilgisi de mevcuttur. Fakat İslamofobi yeri geldiğinde bir endüstri yeri geldiğinde savaş konsepti boyutuna bilhassa Soğuk Savaş sonrasında ulaşmış, zirveye 11 Eylül'den sonra çıkmıştır.



İSLAM – BATI ÇATIŞMASININ YENİ BOYUTU


Batının, bilhassa Amerika'nın yeni düşman stratejisi, Ortadoğu ve İslam ülkeleri dizaynı, çok kutuplu çatışmanın öteki güçlü ülkeleri de hesap eden yönüyle de ilgilidir. Kumar, kitabında hem tarihsel yönleri itibariyle Müslümanlar ve batı arasındaki çatışmayı, hem Hristiyanlık ve Yahudilik ile İslam'ın şiddet dilini, itikadi yönlerini karşılaştırarak okur. Kumar, ABD'nin dünya sisteminin başına geçtikten sonra İslami hareketlerle ilgili yaptığı tasarrufları, İslami hareketlerin bazılarını desteklerken bazılarını engellemesini de ele alır. Böylece İslamofobiye gelene kadar dünyadaki İslami hareketlerin, Müslüman ülkelerdeki yönetimlerin, Müslümanların taleplerinin, savaşlarla, baskılarla çıldırtılmış ve “ölümden korkmayan” nesillerin de tarihi İslamofobiye dahildir.



Deepa Kumar, İslami haraketlerin dünya sistemiyle temaslarını, eylemlerini anlatırken, Amerika'nın buradaki rolünü, İslamofobiyi devreye sokacak gerekçeleri kendisinin hazırladığını hatırlatacak bilgilerle ifade eder. Kumar'ın kitabının bir diğer özelliği “hakkaniyetten sapmadan” taraf olmayı başarmasıdır; yani kuru taraftarlık yapmadan İslam ve Müslümanlara yöneltilen ithamların doğruluğunu ve gerçekliğini ispatlamaya da girişir, başta şiddet olmak üzere İslamofobiye atılı çoğu suçlayıcı dilin aslında öteki dinlerde kat kat fazla bulunduğunu göstermeye de çalışır.



İslamofobi kitabında bir yanıyla yeni emperalizmin hayata geçirilişi, içinde bulunduğumuz Irak, Libya, Suriye, Afganistan müdahaleleriyle ortaya çıkan istikrarsızlığın kökleri anlatılırken öte taraftan Müslüman ve İslam imgelerinin aşırı derecede tahrif edilmeye çalışıldığını da gözler önüne serer. Kültürel manada Müslümanların batılı ülkelerdeki durumu, Müslümanların kendilerine özgü yaşama stilleri Deepa Kumar'ın kitabındaki değinileri arasında olduğu gibi yeni bir Endülüs endişesinin tarihsel kökleri de yerini alır.



İslamofobi kavramı üzerinden 11 Eylül'den sonra girişilen ve Bush'un “Haçlı Savaşı” olarak nitelendirdiği dönem, esasında Soğuk Savaş sonrası Tarihin Sonu ve Medeniyetler Çatışması tezlerine dayanır.



Medeniyetlerin çatışmasından ziyade sürecin, batının, başta Amerika olmak üzere Müslüman dünyaya karşı giriştiği etkin ve göz açtırmayan çok yönlü bir savaş olduğu daha net görülebilmişti. Çatışan ya da savaşan taraflar yoktu; vuran, öldüren, saldıran batı vardı. Medyada gösterilen kanlı görüntüler, yüzü kapalı silahlı adamlar, intihar bombacılarının kimler olduğu, Medeniyetler Çatışması'nda bir medeniyeti temsil edip etmedikleri hiçbir zaman tartışılmadı; batı buna müsaade etmedi. Fakat İslamofobi endüstrisinin medya ayağındaki aşırılıklar zaman içinde “teröristler”in büyük oranda kıran tarafa yani batıya malzeme, gerekçe taşıyanlar olduğu da gözlemlendi. Oluşturulan algı karşısında Müslüman ülkeler, alimler, liderler büyük bir savunma durumuna geçse de çizilen imaj katlanarak sürdü; Müslüman düşman, İslam terör üretiyor, İslamcı teröristler batıya saldırıyor. İslam'ın terörle yanyana gelmeyeceğini anlatan retoriklere karşı batı medyasında uçaklarla yapılan saldırı görüntüleri, kelle kesme fotoğrafları elbette etkisini yitirip gitti.



NEO-CON İSRAİL ORTAKLIĞI


Deepa Kumar kitabında bu sürece temas ederken, ABD'nin yeni stratejisi ile neo – con'ları, bu ekibe Yahudi – İsrail desteğini de kapsamlı şekilde değinir.



İslamofobi ile ilgili beş maddeyi açıkça yazıp tartışan Kumar, İslam'a yönelik Türkiye'de de etkisini sürdüren demokrasi düşmanlığı, şiddetseverlik, rasyonalite karşıtlığı, cinsiyet ayrımcılığı ve kadınların hürriyetlerinin kısıtlanması mevzuunu temel itham maddeleri olarak sayar. Kumar ayrıca terör meselesinde İslam ile Arapların eşitlendiği vurgusunu da yapar.



Kumar'ın İslamofobi kitabı İslam – batı çatışmasının çok yönlü okur. Doğuyu fantezilerle sunan batılı felsefecilerden Guantanamo'ya, Endülüs'ten dünya sisteminin Rusya ve Çin bloğuna kadar geniş bir okuma yapar Kumar; ABD Başkanlarının stratejiyi kusursuz uyguladıklarını örnekleriyle anlatır. Clinton üzerinden “insancıl emperyalizm” gibi iyileştirmelere karşı da sağlam donelerle çıkar. Batının emperyalizmi sadece Müslümanlara yönelik değildir; emperyalizm Müslüman ülkelerde fiili müdahaleyle kendi inancından olmasına rağmen Ruanda gibi ülkelerde sessiz kalarak milyonlarca insanın ölmesine neden olur!



• • •



İslamofobi – İmparatorluğun Siyaseti


Deepa Kumar


Pınar Yayınları


2016


288 sayfa




#İslamofobi
#Deepa Kumar
8 yıl önce