|

İstanbul manzaramı binalar kapatıyor

İstanbul temalı resimleriyle Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nün sahibi olan Selahattin Kara İstanbul'un eski güzelliklerini tuvaline aktarıyor. Kara, "Artık manzaramı yüksek binalar kapatıyor" diyerek çirkin kentleşmeyi eleştiriyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 5/11/2017 Pazar
Güncelleme: 04:10 - 5/11/2017 Pazar
Yeni Şafak
Kara, "Artık manzaramı yüksek binalar kapatıyor" diyerek çirkin kentleşmeyi eleştiriyor.
Kara, "Artık manzaramı yüksek binalar kapatıyor" diyerek çirkin kentleşmeyi eleştiriyor.

İstanbul'da hızla artan kentleşme, kadim şehrimizin tarihi ve doğal yapısını bozmaya devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda düzenlenen Şehir ve Sivil Toplum Zirvesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan da İstanbul'un kıymetini bilmeyerek bu şehre ihanet etmeye devam ettiğimizi söylemiş ve bu durumdan kendisini de sorumlu tutmuştu. İstanbul'un bu sorunuyla yaptığı resimlerle savaşan ressam Selahattin Kara'nın bu eserlerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan da haberdarmış.Bu yıl resim alanında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nün sahibi olan Kara ile Zekeriyaköy'deki atölyesinde yıllardan beri yaptığı İstanbul temalı resimleri ve İstanbul'un kentleşme sorunları üzerine konuştuk.

 Resme olan ilginiz nasıl ortaya çıktı?

Çocukken hep derler ya hani “Öğretmenim resimlerimi çok beğenirdi” diye. İlkokulda ben de öyleydim işte. İyi harita çizerdim. Ortaokul birinci sınıftayken de Celal Kalender diye çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Bu arkadaşım ailece özel yetenekliymiş. Kalender, bir keresinde karda yürüyen bir adamın resmini çizmişti. Çizmenin karın içerisinde oluşturduğu çukuru ışık ve gölgeyle çok güzel yansıtmıştı. Benim o resimle birlikte içimdeki mağma hareketlendi. O resim hala hafızamda capcanlıdır. Lisedeyken de resim öğretmenimizle üç yıl boyunca çok iyi çalışmalar yaptık ve resim benim içime işlemişti artık. Okulda iyi resim yapanlardandım. Hocam beni peyzaj çalışması için dışarı gönderirdi. Rize Çayeli'nde deniz kenarındaydı okulumuz. Tek başıma çıkar deniz kenarında resim yapardım. Orada tıpkı masallardaki gibi bir kulübe evi vardı ve o evi değişik açılardan resmederdim. Hafızamdaki o güzel masal evinin yerinde maalesef yüksek bir bina var şimdi.

  • BU ŞEHRİ DÜNYA BAŞKENTİ YAPMALIYIZ
  •  Bu zamana dek 50 civarında kişisel sergi açarak 200'ün üzerinde karma sergiye katıldınız. İlk serginizin hikayesinden bahseder misiniz biraz?
  • 80'li yılların ortalarında Adalar Belediyesi'nin kültür festivalleri oluyordu. Ben de festival komitesinde resim ve heykel sergilerini organize ederdim. Kendimi reklam ve basın işlerinin içinde buldum. Reklam ajansım ve '53 Rize' isminde aylık yerel bir haber dergim vardı. Hızlı yükseldik ve hızlı battık. O zamandan bir hatıratım da cumhurbaşkanımızla ilgili. Kasımpaşa'daki ofisinde Beyoğlu Belediye Başkanlığı seçimini kaybetmişti. Bu konu üzerinde, Rizeli olması münasebetiyle bir röportaj yapmıştım. Dergi ve ajans kapatılınca kısa bir süre için memleketime gittim ve resim yapmaya başladım. Yörenin yaşamını kültürünü resmettim. Bu resimlerimle Kadıköy'de ilk kişisel sergimi gerçekleştirdim.
 Resimlerinizde genel olarak nasıl bir üslup kullanıyorsunuz?

Resimlerimde genellikle gelenekçi konuları işliyorum. Empresyonist yani izlenimci resimler yapıyorum. 1800'lerin ikinci yarısında Fransa'da ortaya çıkan bir akım bu. Benim resmim Türk empresyonizminin sonuna eklemlenmiş bir durumda.

 Peki neden İstanbul?

İstanbul içinde yaşadığım nefes aldığım şehir. Tarihi, estetik unsurları içinde bulunduran bu nadide şehir, bana göre dünyanın başkenti. Bu konuda çoğu insan benimle hemfikirdir sanırım. Ama biz hala İstanbul'u dünyanın başkenti konumuna oturtamadık. Yapılacak epey iş var. Daha ciddi programlarımız olmalı. Bize düşen İstanbul'u bir şekilde bu biçimiyle dünya başkenti konumunda popüler ve değerli düzeye taşımak.

 Bu çerçevede sanatınızı nasıl konumlandırıyorsunuz?

Ben eserlerimde İstanbul'un coğrafi güzelliklerini, eski tarihi dokularını, eski yapılarını, sokaklarını, geleneksel olarak görebildiğimiz figürlerini, günlük yaşam içindeki telaşını, çalışma hayatını kısaca pek çok şeyi işliyorum. İstanbul'un hamalından şerbetçisine kültürümüze ait giysilerinden, mimari yapıyla birleşen muazzam büyük Osmanlı barokuna, yalıları, iskeleleleri, balıkçıları kısacası kültürü, mimarisi ve yaşantısıyla birlikte ele alıyorum. İstanbul'un uzun tarihiyle birlikte oluşmuş tüm kültürünü becerebildiğim ve gözlemleyebildiğim oranda tuvallerime aktarıyorum.

KENTLEŞMEYE KARŞI RESİMLERİMLE SAVAŞIYORUM
 Eserlerinizde nasıl bir mesaj veriyorsunuz?

Eseserlerimde İstanbul'un peyzajını resmediyorum. Kompozisyonlarım İstanbul kültürünün ayrıntılarıdır. Bir mesaj üzerinden kurgu yapmıyorum ancak eserler kendi özü itibarıyla konu aldıkları kültürel zenginliğin korunması mesajını doğal olarak bünyelerinde taşıyorlar. Resimlerimi mevcut olan eserleri, bir başka sanat eserine dönüştürüp kalıcı hale getirerek onu tarihe mal etmek prensibiyle yapıyorum. Bir bakıyorum daha önce resmini yaptığım şeyler yok çok değişmiş, ya yok olmuş veya çevresi binalarla sarılmış. Seyrettiğim manzaralar bozulmuş. Elbette gelişme durmayacaktır, yenilenme durmayacaktır ama nereye ne kadar yapılmalı, ne kadar yıkılmalı, bunlara daima uzman ekipler karar vermeli ki sonuçlar mutluluk verici olsun.Son zamanlarda İstanbul'da çok güzel çalışmalara da tanıklık ediyoruz. Özellikle tarihi eserlerimizin onarımında, çarşı düzenlemelerinde, yeni ve büyük projelerde çok ciddi işler yapılıyor. Bunları da söylemeden geçmek eksik ve yanlış olur. Benim daha çok üzerinde hassasiyet gösterdiğim şey coğrafi güzelliğin ve tarihi dokunun korunması yönünde. İnşallah ileride insanlar resimlerime bakıp 'İstanbul eskiden de çok güzelmiş' der.


Ödül benim için sürpriz oldu
 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük ödüllerinde resim alanında verilen ödüle siz layık görüldünüz? Böyle bir ödülü bekliyor muydunuz?

Hayır, beklemiyordum açıkçası. Bana da sürpriz oldu. Ben tüm ömrümü resme vakfettim. Ömrüm tuval ile oturduğum sandalye arasındaki 50 santimetrelik mesafede geçiyor. Bu alanda koşacaksınız, yorulayacaksınız. Ödül ve bedel aynı kulvarda koşar. Bedel ödenmeden ödül almak olmaz. İstikrarlı çalışıp doğru seçimler yaptığınız takdirde eninde sonunda başarı geliyor.

 Cumhurbaşkanı Erdoğan resimlerinizi ilk nerede gördü? Nasıl tepkiler verdi?

Cemal Reşit Rey fuayesinde 3. kültür şurası çerçevesinde çok değerli kültür ve sanat adamı Mehmet Çebi'nin koleksiyonundaki resimlerimden bir sergi düzenlemiştik. Sergiyi Cumhurbaşkanımızla beraber gezdik. Resimlerimin ona hitap ettiğini söyleyebilirim. İstanbul'a aşık olduğunu her fırsatta söylüyor zaten. Resimler de İstanbul olunca iletişim kurması çok kolay olmuştu. Resimlerin bazılarını özellikle beğenmişti. Kendine daha yakın bulduğu konuları olumsuzluklardan ayıklanmış İstanbul peyzajlarını bir arada görmek hoşuna gitmişti. Resimleri epeyce bir süre inceledi ve merak ettiği bazı konular üzerinde düşüncelerimizi paylaştık.


İstanbul ressamı derler
 Eserlerinizi nasıl ortaya çıkarıyorsunuz? Gittiğiniz her yeri tuvale aktarmak ister misiniz?

Sadece İstanbul'da değil ressamlar nerede olursa olsun çevreyi bir resim olarak görür. Bir kır kahvesinde, Çınaraltı'nda oturan insanların resmi, Sultanahmet'te çalışan hamalın resmi yapılmaz mı? Bunların hepsi başlı başına birer tablo. Önceden resim karakterim daha agresifti. Daha güçlü fırça darbeleri kullanırdım. Şimdi yine ara sıra bu tekniği kullanıyorum. Doğayı izledikçe kendime yeni şeyler katmak istiyorum. Benim resimlerimin yüzde 90'ı tanıklık ettiğim İstanbul'a ait. Be nedenle İstanbul ressamı olarak adlandırılıyorum.

#Selahattin Kara
#İstanbul
#Ressam
6 yıl önce